İnsanı insan yapan iki şeyden biri düşünmesi, diğeri üretmesidir. İnsan düşündüğü ve üretebildiği oranda kendini geliştirir ve insani değerlerini yüceltir.
Bir zamanlar konuşulurdu: İnsanlar robotları yaptı, robotlar her şeyi üretecek, tüm işleri onlar yapacak. Sonra sorulurdu: Peki insanlar ne yapacak? Tabii böyle bir dünya olmadı, ne robotlar işçilerin yerini aldı ne de işçilerin olmadığı bir dünya kurulacak.
Elbette ki, üretim sürecindeki teknolojik gelişmeler bir ürünün üretilme sürecini kolaylaştırdı ve insan gücünü olan ihtiyaç bazı alanlarda azaldı. Bunda garipsenecek bir yan da yok. Yalnız insan emeğinin yerini alacak bir robotlaşma döneminin yaşanması diye bir olasılık yer yüzüne hakim olmayacak. Ama diyelim ki, her şeye rağmen böyle bir şey olsun ve her şeyi robotlar üretsin, tüm işi robotlar yapsın. O zaman sorulacak, peki insan ne yapacak?
Üretimden kopan insan gününü, zamanını ne ile geçirecek?
Bugün de yok mu, üretmeden kazanan, başkalarının emeği üzerinden geçimini sağlayan insanlar yok mu? Var, elbette ki var ve sayıları da yeryüzünde azımsanmayacak kadar fazla. Emekçi olmayan, bir değer üretmeyen, başkalarının ürettiği değer üzerinden kendini geçindiren insanlar da var pekala ve bu insanlar kendini üreten insanlardan da çok çok akıllı ve uyanık zannediyor maalesef.
Mesele aslında bireyler uyanıklığı da değil. Sonuçta dünyaya hakim olan koskoca bir sistem ve bu sistemin içinde üretenlerin emeği üzerinden zenginleşerek yaşayan insanlar var. Bunlar moda deyimle “kafasını çalıştıran” kimseler. Geriye de “kafasını çalıştıramayıp bedenini başkalarına köle eden” insanlar kalıyor herhalde. Ama öyle değil işte, uyanıklık yapmak başkalarının emeği üzerinden kendini var etmek “kafayı çalıştırmak” olmuyor. Çünkü bu “kafayı çalıştırma” eylemi bir üretkenlik sağlamıyor, üretilen bir değerin gasp edilmesini de kimse hoş görmüyor, görmez de.
Aslında mesele kafayı çalıştırıp çalıştırmama meselesi de değil, kafayı neye çalıştırdığınız önemlidir. Kafanızı insanlığa, topluma yararı olan şeylere de çalıştırabilirsiniz, toplumda üretilen zenginliklerin üstüne konmaya da çalıştırabilirsiniz. Üreterek topluma kattıklarınız üzerinden de emeğinizle kendi yaşamınızı var etmekle, toplumda üretilen zenginlikleri türlü yollarla ele geçirerek de bir yaşam sürebilirsiniz. Günümüzün kapitalist sistem gerçekliği tam da bunun üstüne kurulu zaten. Birileri çalışacak, emeğiyle bir değer üretecek ve birileri de gelip o değere el koyarak keyfini sürecek.
Yani, kafanızın neye çalıştığı sistem içindeki yerinizi belirliyor. Peki, işçiler değil de robotlar her şeyi üretebilmiş olsaydı ve tüm insanlar robotların ürettiği değerler üzerinden kendi keyfini sürseydi, böyle bir dünya nasıl bir dünya olurdu ya da ne kadar insani olurdu?
İnsanların yaşamak için çalışmaya, üretmeye ihtiyacı olmasaydı? İnsanlar sabah işe gitmek için erkenden uyanmak zorunda olmasalardı, istedikleri saate kadar uyuyabilselerdi. Uyandıklarında da her şeyi önlerinde bulsalardı. Ulaşım için, gezip tozmak için para pula ihtiyaçları olmasaydı. Canları ne yapmak istiyorsa beş kuruş harcamadan her şeye ulaşabilselerdi.
Peki böyle bir dünyada insanlar nasıl yaşar ve ne kadar insan kalabilirler?
Ya da şöyle soralım: Çalışmadan, üretmeden yaşamak diye bir seçenek olsa bunu günümüz dünyasında kaç insan geri çevirebilir?
Üretim yok, bir değer var etme yok. Her şey zaten üretiliyor ve size de sadece üretilenleri tüketebildiğiniz kadar tüketmek düşüyor. Buyurun yaşayın bakalım nasıl yaşayabiliyorsanız…
İnsanları hayvanlardan ayıran iki özellikten biri düşünebilmesi, diğeri de üretebilmesidir. Yoksa çalışma ise hayvanlar da çalışıyor. Avlanmak için çalışmak da sonuçta bir çalışma sürecidir. Yaşamak için avlanmak ya da başkasının ürettiği değerleri avlamak da bir çalışma sürecidir ama çalmaya çalışmadır da bu çalışmanın özü özeti.
Peki günümüz dünyasında da yok mu ve bu durum insanlar arasında da yaşanmıyor mu? Birileri birilerinin ürettiği değerleri avlamaya çalışmıyor mu? Bunun üzerinden geçimlerini sağlayan insanlar yok mu? Elbette ki var ve hali hazırda sistem de zaten böyle yürüyor.
Güya insan düşünerek, üreterek hayvanlar dünyasından ayrılmış ama bakıyorsunuz hayata avlanarak yaşamını var etme süreci insanların dünyasında da var. İnsanların birçoğu hem hayvanları hem de insanları avlayarak bir yaşam sürüyor.
Düşünüyor, nasıl avlayacağını düşünüyor, planlar kuruyor, eyleme geçiyor ve işin içinde çalışma süreci de işliyor ama ne için üretmek için değil, üretileni gasp etmek için çalışıyor. Yani çalmak için çalışıyor. İşte insanların birbirinden ayıran temel şey; üretmek, topluma bir değer katmak için mi çalışıyor, toplumda üretilen değerleri çalmak için mi çalışıyor?
O yüzden üretim süreci insanlar için çok önemli. İnsan üretimden koptuğunda avcılığa dönüyor. Üretileni, hazır olanı kapma süreci ise ne yazık ki, insanı insanlıktan uzaklaştırıyor. Zorbalığın başladığı yerde de insanlık kayboluyor.
İnsanın üretmesini, ürettiklerini topluma sunmasını bazıları “aptallık” olarak görebilir ama bu insanın insan olma sürecidir ve bunu yadsımak insanlığı yadsımaktır.
İnsan çalışmalı, üretmeli, bir değer yaratmalı ve topluma kattığı değer üzerinden de bir değer görmeli ama tabii insanın çalışma, üretme süreci de insani olmalı.
İnsanın tüm gününün, bütün zamanının üretim süreci içinde geçmesi de insani bir durum değil. Çünkü insanın üretmek kadar ihtiyaçlarını giderebilmeye, dinlenmeye ve eğlenmeye de ihtiyacı var. İşte günümüz dünyasında olmayan da bu. Bir yanda hep üretenler bir yandan da hep tüketenler var. Bu dengesizliğin giderilmesi lazım. Üretme sürecinin insanileşmeye ihtiyacı var. Üretimden kopmak da üretim dışında bir hayat yaşayamamak da insanı insanlığından uzaklaştırıyor. Burada bir dengenin kurulması gerekiyor.
Evet, insanlar robot yaptı ve robotlar her şeyi üretir mi, üretmez mi bilinmez ama bilinen bir şey var ki, üreten insan da robotlaşmamalı. Üreten insanın robotlaştığı bir çalışma süreci de üretilen zenginliklerin yağmalandığı bir çalma süreci de insanlık değerleriyle bağdaşmaz.
Üretme ve paylaşma süreci yerine üretimden kopma ve avcılığa yönelme tercihi insanı insanlıktan uzaklaştırır ki, bunun da insanım diyen insana zerrece bir yararı dokunmaz.