Seçimlere 2 aydan az bir zaman kaldı. 14 Mayıs’ta yapılacak seçimler için partilere adaylık başvuruları da hız kazandı. Milletvekili aday adaylığı için istifa eden edene.

Tabii ki, seçme hakkı gibi seçilme hakkı da her yurttaşın hakkı. Yalnız memleketin bugüne kadarki vekil profili düşünüldüğünde yine eski tas eski hamam ve bu seçimde de parası olanlar ya da birilerine yakın olanlar bir şekilde ön sıralarda kendilerine yer bulabiliyorlar.

Öyle ki, liyakat ve ehliyet maalesef adaylık sıralamasında da pek para etmiyor. Elbette ki, belli bir birikimi, deneyimi ve siyaseten yeteneği, yeterliliği olan adaylar da yok değil ama ekseriyetin kafa kol ilişkisi ve yandaş kontenjanından seçilebilir sıralara yerleşmesi kuralı bu seçimde de bozulmayacak gibi gözüküyor. Tabanın inisiyatifini ve ihtiyaçlarını ya da tercihini dikkate almadan parsel parsel bölüşülen kontenjanlara bakıldığında adeta bir şirketin belli bölgelere bayilik vermesi gibi birileri birilerine alan açıp duruyor.

Millet ve vekil meselesi maalesef memleketimizde yurttaşların önüne çıkarılan adayların seçtirilmesinden ibaret kalıyor. Oysa millet oy vereceği ya da seçeceği vekili de kendi içinde önce aday olarak seçebilse, yani kimi seçeceğine millet karar verse ya. Ama yok ille de birileri milletten önce bir seçim yapıyor ve seçmenlerin önüne seçeceği adayı koyuyor. Seçmenlere de çaresiz onları seçmek kalıyor. Hani derler ya balık baştan kokar, bu iş de daha seçim yapılmadan seçmenler için baştan kaybedilmiş bir oyuna dönüşüyor.

İşçiler oy kullanıyor, çiftçiler oy kullanıyor, esnaflar oy kullanıyor, kadınlar, gençler oy kullanıyor ama nedense ne işçisi ne çiftçisi ne esnafı ne de kadını, genci dişe dokunur bir temsiliyet elde edemiyor. Meclise girecek 600 vekilden kaç tanesi işçi, kaç tanesi çiftçi, kaç tanesi esnaf, kaçı kadın, kaçı genç olacak. Birçok partide sadece vitrin süsü kabilinden birkaç kontenjan dışında toplumun temel kesimlerine vekillik şansı tanınmıyor. Yani, dön dolaş yine halkın kendi kendini yönetmesi yerine, kendini halktan üstün görenlerin halkı yönetmesi mevzusu tekrar edip duruyor. Halkın tabandan kendi temsilcilerini seçerek Meclise taşıması her seçimde bir şekilde engelleniyor. Bu döngüyü kıracak olan halk ise her seçim gibi bu seçimde de kendisini sadece seçim günü sandığa gidip oyunu atmakla yetiniyor. İşte asıl sorun da bu. Seçim günü değil, aday adaylığı sürecinde yurttaşların kendi temsilcilerini seçebilmesi, onları aday adayı olarak öne çıkarabilmesi gerekiyor. Eğer bir şeylerin kökten değişmesinin yolu açılmak isteniyorsa yapılması gereken taban inisiyatifinin, dinamizminin harekete geçmesidir. Bu oluyor mu; maalesef bu seçimde de olmayan ama her seçim olması gereken bu.

Bu memlekette adaylar yukarıdan belirlendiği sürece halkın kime oy verdiğinin de aslında pek bir önemi olmuyor. Ki, zaten seçilen vekillerin koltuklarına yerleştikten sonra halkın semtine bir daha uğramamaları da buradan kaynaklanıyor. Yurttaşlar seçilen vekillere sitem ediyor, seçimden sonra neden seçildiğiniz yerlere uğramıyor, sizi seçenlerin sorunlarına ilgisiz kalıyorsunuz diye. İyi de seçtiklerinizi sizler tercih etmediniz ki, onları oraya kim ya da kimler aday gösterdiyse onlarla, onların istediği şekilde hareket edeceklerdir. Bunun A partisi B partisi ayrımı da olmaz. Mesele zaten burada parti marti meselesi de değil. Halk gerçek temsilcilerini kendisi tercih edip Meclise yollayamadıktan sonra bu kısır döngü devam edecektir.

Partilere adaylık başvurusu yapmanın kriterlerine dahi bir baksanız, neden işçilerin, çiftçilerin ya da küçük esnafın, kadınları, gençlerin adaylık başvurusu yapamayacağını görebilirsiniz. Her şeyden önce işin içine en başından beri yüklü paraların girmesi, aday adaylık sürecinde paraların havada uçuşması, sade vatandaşların nasıl aday olamayacağının en bariz göstergesidir. Yani parası olamayan maalesef düdüğü çalamıyor. Bu kadar basit…

Madem ki, parası olmayanlar aday olamıyorsa, biz sayıları on milyonları bulan ve geçim derdinden kafasını kaldıramayanlar olarak her seferinde parası olan birilerini seçmek zorunda kalacağız. Ve tabii ki, onlar da seçildiklerinde ilk önce seçim sürecinde harcadıkları paraları çıkarmanın peşine düşecek ve onları oylarıyla oraya taşıyan yurttaşların dertleriyle uğraşmak yerine başka başka işler peşinde koşacaktır.

Aslında bir seçim daha sade yurttaşlar için baştan kaybedilmiş olacak ne yazık ki. Dün olanlardan ders çıkarmadığımızda, bugün olanlara seyirci kaldığımızda yarının bize istediğimiz bir şeyleri getirmesini beklemek boşunadır. Kimleri seçeceğimize biz karar veremedikten sonra sandıktan kimler çıkmış kimin umurunda.