Artık çok farklı bir dünyada yaşıyoruz.

İklim değişiyor.

Topraklar verimsizleşiyor.

Toprak, doğal yollarla üretemiyor.

Üretilen, artan nüfusa yetmiyor.

Fazlası olan, vermek istemiyor.

Herkes önceliği kendi halkına, kendi vatandaşına veriyor.

Ne yapmalı?

Uzmanlar sahaya inmeli. Her karış toprak en iyi şekilde değerlendirilmeli.

Su nasıl kullanılacak, ne kadar kullanılacak, toprak erozyonu nasıl önlenecek, toprak verimliliği nasıl artırılacak, çiftçi nasıl daha sağlıklı ve daha uygun fiyata üretecek?

Artık bütün derdimiz bu olmalı.

Tarımı, hayvancılığı desteklemeliyiz.

Madenlerle, hes’lerle, yapılaşmayla doğal alanları; su ve tarım alanlarını, ormanları yok etmemeliyiz.

Yaşadığım şehirden biliyorum, defalarca asfalt sökülüp yapıldı, defalarca kaldırımlar yenilendi. Birçoğu tamamen gereksizdi. Birçoğu tamiratla, az masrafla geçiştirilebilirdi.

Çukur olmasın, varsın eski olsun, varsın yıpranmış olsun. Eski kaldırımlarda yürüyebilir, eski caddelerde araba sürebiliriz. Ama gıdamız eksik olmasın. İyi, yeterli bir tarım ve hayvansal üretimimiz olsun.

Devlette binlerce makam aracı olmasın. Gösterişli makam odaları olmasın.

Devlet, yatıp kalkıp nereden tasarruf edeceğini, vatandaşına, tarımına, hayvancılığına nereden daha çok destek sağlayabileceğini düşünsün.

Daha bu sabah bir yolda çok hararetli bir çalışma gördüm. “İnşallah asfalt çalışması değildir!” diye geçirdim içimden.

İyice yaklaştım.

Asfalt çalışması!

Her gün, günde birkaç kez geçtiğim bir yol. Yılma Güney caddesi. Tamirat, tadilat ihtiyacı bile yoktu.

İçim cız etti!

Kaç kişiye iş verilebilirdi bunun parasıyla!

Kaç kişinin intiharı önlenebilirdi!

Kaç kişi evine ekmek götürebilirdi!

Ve memlekette böyle nice gereksiz harcama!

Bir mevkide, makamda bulunanlar kendi parasını harcarken nasıl bir titizlik içinde iseler, çocukları için nasıl bir kaygı içinde iseler, kamu için aynı hassasiyeti göstermeli.

Milletin her kuruşu çok düşünülerek harcanmalı.

Müsriflik yapılacak, gösteriş yapılacak bir zaman yok artık!