Özel Haber: Adar Taş

Hasankeyf, Batman’ın, iki yakasını Dicle’nin ayırdığı tarihi bir ilçesidir. 1981’de doğal koruma alanı ilan edildi. Ilısu Barajı’nın yapılışı sonucu 2020 yılında tarihi yerleşim yerleri, bir ilçe, 30 köy, 49 mezra, onlarca arkeolojik sit alanı sular altında kaldı. 100 bin civarında insan göç etmek zorunda bırakıldı.

Bir alanın Dünya Mirası olarak kabul edilmesi için UNESCO’nun belirlediği on kriterden biri yeterli olurken, Hasankeyf ve Dicle Vadisi bu kriterlerden dokuzunu sağlıyordu. Türkiye bugüne kadar bölgenin Doğa ve Kültür Mirası olarak tescil edilmesi için herhangi bir girişimde bulunmadı. Bunun tersine dünyadan ve Türkiye’den onlarca çevre örgütünün, sanatçının ve yereldeki halkın itirazlarına rağmen Ilısu projesi hayata geçirilerek kültürel hazine olarak kabul edilen bir kent sular altında kaldı.

‘Yeni Hasankeyf’e’ tahliye işlemleri polisin biber gazlı polis müdahalesiyle yapılmıştı. Hasankeyf’in o süreci basına çokça yansıdı, belgesel çekenler, arşiv çalışmaları yapanlar oldu. Peki, taşınma işleminden sonra Dicle Vadisi yoluna nasıl devam etti? Doğa, oradaki canlılar kendini zor(un)lu koşullara nasıl adapte etti ya da edebildi mi?

Birçok sivil toplum kuruluşu, aktivist, sanatçı Hasankeyf ve Dicle Vadisi’ni korumak için çalışmalar yaptı, kampanyalar yürüttü. Bunlardan biri de 2006 yılında bu amaçla kurulan ve halen çalışmaları devam eden Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi.

Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi Üyesi Rıdvan Ayhan barajdan sonraki Hasankeyf’i ve bölgede oluşan sorunları, Sur Ajans’a anlattı.

‘Hasankeyf’te ekosistem değişti’

Sürecin başından beri ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak insanların kötü etkilendiğine değinen Ayhan, ekosistemdeki olumsuzlukları şöyle örnekledi:

Şu anda Hasankeyf`te canlı ekosistemi değişmiş durumda. En basit örneği Dicle Nehri’ndeki balık cinslerinin değişmesidir. Yeni yerleşim yerinde yeşil alan ve ağaçlandırmanın olmaması kuşların göç güzergâhının Hasankeyf üzerinden kaymasına neden oldu. İncir ve üzüm denilince ilk akla gelen Hasankeyf unutuldu, dere kaplumbağalarımız görünmez oldu. Bunun en büyük sebeplerinden biri Ilısı Barajı, diğeri ise Hasankeyf şehir merkezinin kurak bir alana yerleştirilmesidir.

‘Tarihi mekânlar yok oldu, turizm bitti’

Turizm, tarım ve hayvancılık Hasankeyf’in ekonomik getirisi olan kaynakları idi. Ancak aktif tarım yapılan ve turistlerin ilgisini çeken tarihi alanlar da projenin iptali için ‘geçerli bir sebep değil’di. Ayhan, Ilısu Barajı’nın bütün doğal ve ekonomik dengeyi bozduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

Barajın en büyük zararlarından biri de dünyanın en verimli toprağı olan Mezopotamya topraklarını sular altında bırakmasıdır. Bu havzada yaşayan insanların %80’i baraj nedeniyle sular altında kalmış topraklarını bırakıp göç etmek zorunda kaldı. Aynı şekilde hayvancılık ve bahçe işiyle uğraşan insanlarımız da bununla karşı karşıya kalarak mağdur oldu. Yaklaşık 100 bin civarında insanın yaşadığı mağduriyet gerçeğinden bahsediyoruz, azımsanacak bir durum değil.

Hasankeyf’in temel geçim kaynaklarından biri olan turizm bitti. Yeni yerleşkeye geçerken turist çekebilen tarihi mekânlar tamamen yok oldu. Şimdi az sayıda gelen turistler ise gezmeye değil, sular altında kalmış Hasankeyf’e bakmaya geliyorlar.

‘Elbet bir gün…’

Ayhan, Ilısu Barajı’nın tamamen rant ve siyasi çıkarlardan dolayı yapıldığını belirterek, ‘‘Amaç Irak'a giden Dicle Nehri’nin kısıtlanması ve nehrin güzergahında bulunan diğer ülkelere karşı suyu bir silah olarak kullanmaktı. Ilısu Barajı o bölgede yaşayan bütün halklar için bir felaket oldu. Ama yine de umutsuz olanlar her zaman kaybetmiştir, elbet bir gün bu baraj ömrünü dolduracak ve tekrar Hasankeyf’imize kavuşacağız’’ dedi.

Proje Süreci

İlk kez 1954’te projeleştirilen, 1982’de Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında yapımı kararlaştırılan Ilısu Barajı Hidroelektrik Santrali (HES) 1997’de yatırım programına alındı. Projeye Türkiye ve dünyadan gelen tepkiler üzerine 2002 yılında proje durduruldu. 2005 yılında tekrar gündeme getirilen Ilısu projesinin temel atma töreni 2006 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımı ile gerçekleşti.

Bunun üzerine dünyada ve Türkiye’de birçok sivil toplum kuruluşunun barajın yapılmasına itiraz etmesi sonucu kamuoyu baskısı oluştu. Protestolar sayesinde projeye finansal destek sunan Almanya, Avusturya ve İsviçre 2009’da geri dönüşsüz projeden çekildi.

Tüm bu tepkilere rağmen 2018 yılında barajın açılışı yapıldı.

Hasankeyf üzerine yapılan filmlerin birkaçı

AETHER, 2019, Ruken Tekeş

HESKÎF, 2020, Elif Yiğit

TAŞ VE SU, 2021, Nalin Acar

HERKES TOPRAĞA GÖMÜLÜR, BEN SUYA, 2022, Fettullah Çelik

Editör: Ali Abbas Yılmaz