SUR AJANS- Süleyman Cihan’ın kardeşi Ahmet Cihan, açıklama sonrası söz aldı. Cihan, devlete seslenerek “Kaybedilen bu insanların akıbetini açıklamak zorundasınız! ‘Galatasaray Meydanı bizim mezar yerimizdir’ diyen bu insanların çığlığını duymak zorundasınız!” dedi.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle başlattıkları eylemin 1010. haftasında Cumartesi Anneleri, 29 Temmuz 1981 tarihinde gözaltına alındıktan 85 gün sonra cansız bedeni kimsesizler mezarlığında bulunan Süleyman Cihan için adalet istedi.1010. hafta buluşmasının basın açıklamasını Kayıp Yakını İkbal Eren okudu.

“43 yıl önce gözaltında kaybedilen Süleyman Cihan’ı unutmadık!” başlıklı açıklamada savcılığın Cihan’ın işkence ile öldürüldüğünü kabul etmesine rağmen, zamanaşımı devreye sokularak kapatıldığına değinildi. Açıklamanın devamında şunlara yer verildi:

“Çatışmada öldüğü iddia edildi”

“31 yaşındaki iki çocuk babası Süleyman Cihan öğretmendi. Aynı zamanda Galatasaray Mühendislik Yüksek Okulu’nda öğrenciydi. 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından hakkında arama kararı çıkartıldı. Süleyman Cihan’ın, Edirne’den İstanbul’a gelmek üzere 29 Temmuz 1981’de bindiği yolcu otobüsü, İstanbul’a yaklaştığı sırada sivil polisler tarafından durduruldu. Gözaltına alınan Süleyman Cihan, İstanbul Emniyet Müdürlüğü 2. Şube’nin bulunduğu Sansaryan Han’a götürüldü. Cihan, ertesi gün Gayrettepe Siyasi Şube’ye nakledildi.

Emniyet müdürlüğü ve savcılığa başvuran aileye, oğullarının gözaltına alınmadığı söylendi. Ama aile ve avukatları ısrarlı arayışını sürdürdü. Cihan’ı şubede işkencede gören tanıklar, çıkarıldıkları mahkemelerde, mahkeme heyetine ısrarla “Süleyman Cihan’a ne oldu?” sorusunu yöneltmeye devam etti. Bu ısrar karşısında Emniyet tarafından yapılan açıklamada, Cihan’ın çatışmada öldüğü iddia edildi. İddiayı destekleyecek hiçbir veri bulunamayınca, bu sefer de Cihan’ın gözaltına alındığı günün ertesi, yani 30 Temmuz’da yapılan yer gösterme esnasında, altıncı kattaki boş bir daireden kendisini atarak intihar ettiği öne sürüldü.

“85 günlük ısrar sonucu gerçek açığa çıktı”

Oysa otopsi raporunda, Süleyman Cihan’ın altıncı kattan atılmadan önce öldürülmüş olduğuna dair önemli veriler yer alıyordu. Ayrıca, olayla ilgili hazırlanan rapor 30 Temmuz 1981 tarihliydi ama Süleyman Cihan’ı o tarihten sonra emniyette gören çok sayıda tanık vardı. Ailenin, avukatların ve tanıkların 85 günlük ısrarı sonucunda gerçek açığa çıktı: 29 Temmuz 1981’de gözaltına alınan Süleyman Cihan, İstanbul Emniyeti Siyasi Şube’de günlerce işkence gördükten sonra öldürülmüş, ölü bedeni yüksekten atılarak intihar süsü verilmiş ve kaybedilmek maksadıyla, Zindanarkası Mezarlığı’nın kimsesizler bölümünde, “kimliği meçhul kişi” olarak gömülmüştü. Olayın izini süren aile ve gazeteci Kürşat İstanbullu, emniyet tarafından ağır tehditlere maruz kaldı.

“Dosya zamanaşımı devreye sokularak kapatıldı”

Süleyman Cihan’ı işkencede gören ve cansız bedeninin altıncı kattan atıldığına tanıklık edenler olmasına rağmen, somut kanıtlara rağmen, tüm hukuki girişimler sonuçsuz bırakıldı; zamanaşımı devreye sokularak dosya kapatıldı. Bilinen failler cezasızlıkla korundu. Dosyanın canlandırılması için çaba gösteren aile ve avukatlar, 2012’de Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Süleyman Cihan’ın işkencede öldürülmesi ile ilgili ek deliller sunarak, isimlerini verdikleri fail ve sorumlular hakkında şüpheli sıfatıyla kamu davası açılmasını talep etti. Ek deliller arasında, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın dosyadaki otopsi bulguları ve tıbbi verilerden hareketle hazırladığı rapor yer aldı. Bu raporla Cihan’ın ağır işkenceye maruz bırakıldığı ve apartmanın altıncı katından atılmadan önce öldürüldüğü kayıt altına alındı.Sürüncemede bırakılan dosya, bizzat savcılığın Cihan’ın işkence ile öldürüldüğünü kabul etmesine rağmen, zamanaşımı devreye sokularak kapatıldı. Bilinen fail ve sorumlular bir kez daha korundu.

Kaç yıl geçerse geçsin; Süleyman Cihan için, tüm kayıplarımız için, adalet istemekten, devletin hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz”

Cihan: Devlet 44 yıldır insanlık suçuna imza atıyor

Süleyman Cihan’ın kardeşi Ahmet Cihan, açıklama sonrası söz alarak devletin 44 yıldır işlenen cinayetleri ve gözaltında kaybedilenleri açıklamayarak insanlık suçuna imza attığını söyledi. Cihan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Cemil’in annesi Berfo Ana 106 yaşında tekerlekli sandalye ile mahkemeye geldi. Bir şahin gibi kalkıp bağırmak istedi ‘Cemil’im nerede?’ diye.

Polis, öldürüldüğüne tanık olan apartman görevlilerinden birini de kaçırarak o delili 1986’da yok etti.

En önemli değerlerini kaybeden bu ailelerin kaybedecek bir şeyleri yok zaten. Bu aileler bu davanın peşini bırakmayacaklardır. 2 yıl süren ve ceza verilen bu iki general cezasızlık zırhıyla ve zamanaşımıyla kurtuldular. Bu soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verirken Berfo Ana ve Senem Ana’nın duyguları hepimizin duyguları. Biz kayıplarımızı arıyoruz. Biz Süleyman’ı 85 gün sonra bulduk. Bu kayıplar hala bulunmadı”

“Sizi hiçbir şey aklamaz!”

Cihan, devlete seslenerek “Devlette devamlılık esastır. ‘Bizim dönemimizde bu cinayetler işlenmedi bizim dönemimizde bu kayıplar olmadı’ demenizle sizi hiçbir şey aklamaz. Kaybedilen bu insanların akıbetini açıklamak zorundasınız! ‘Galatasaray Meydanı bizim mezar yerimizdir’ diyen bu insanların çığlığını duymak zorundasınız! Kaybı olan ve hala naaşına yetişemeyen bu ailelerin yüreğini ferahlatmak zorundasınız! Son kayıp bulunana, katiller yargı önüne çıkarılana kadar biz buradan seslenmeye devam edeceğiz, burada oturmaya devam edeceğiz”

Cumartesi Anneleri’nin 1010. Hafta eylemi Galatasaray Meydanı’na karanfillerin bırakılmasıyla son buldu.

Editör: Haber Merkezi