Diyarbakır Barosu Adli Yıl Açılışı dolayısıyla bugün Adliye önünde açıklama yaptı.
Açıklamayı Baro Başkanı Nahit Eren okudu.
‘Savaş ve şiddet olaylarının karşısında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz’
Açıklamada 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne vurgu yapan Eren, şunları söyledi: “Bugün aynı zamanda Dünya Barış Günü. Bugün de; devletlerin savaş politikaları yüzünden başta Ukrayna ve Suriye olmak üzere dünyanın birçok yerinde süren savaş ve iç çatışmalar nedeniyle insanlar yaşamını yitirmekte, şehirler yaşanılmayacak hale gelmekte ve milyonlarca insan göç etmek zorunda kalmaktadır. Diyarbakır Barosu olarak; savaş ve şiddet olaylarının karşısında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Savaşın, çatışmanın ve şiddetin ne denli acı sonuç verdiğini; buna karşılık barışın ne kadar önemli ve elzem olduğunu toplum olarak çok iyi bilmekteyiz. Bu nedenle, Kürt toplumu geçmiş yıllarda başlatılan çözüm ve barış süreçlerine büyük bir değer atfetmiş ve destek sunmuştur. Ülkenin; hukuk, demokrasi ve insan hakları alanında yaşadığı sorun ve sıkışmışlığın en önemli nedeninin Kürt Meselesinin çözümsüzlüğü olduğu gerçeğiyle; hak ve hukuk çerçevesinde adil bir çözümü amaçlayacak yeni bir sürecin başlatılması çağrısında bulunuyor, sorunların yegâne çözüm yönteminin diyalog ve barış olduğuna olan inancımızla, tüm halkların Dünya Barış Gününü kutluyor ve yaşanabilir bir dünya için devam eden savaşlara karşı uluslararası toplumu göreve davet ediyoruz.”
‘Kişiye, yere ve zamana göre yargı kararlarını uygulamadığınız takdirde hukuk devleti ilkesinden vazgeçmişsiniz demektir’
Eren, avukatların mesleki sorunlarına ilişkin olarak da şunları dile getirdi: “Geçen yıl, adli yıl açılışı vesilesiyle, başta mesleki sorunlarımız olmak üzere ülkedeki toplumsal ve hukuki sorunları sıralamış, yeni adli yılda sorunların çözümüne dair beklentimizi ifade etmiştik. Aradan geçen bir yılda çözüm bir yana mesleki sorunlarımız artmış; hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı sorunu devam etmiş; insan hakları ihlalleri kesintiye uğramadan yaygın ve sistematik bir hal almıştır. Özetle Türkiye’de; toplumun, hak ve adalet sorununun bütün ağırlığıyla varlığını sürdürdüğü bir yılı daha geride bırakmış olduk. Hukukun üstünlüğüne dayalı bir toplumda, bireyin ve toplumun en temel güvencesi bağımsız ve tarafsız yargıdır. Türkiye’de, kronik bir hal alan yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı meselesi bu dönemin de en önemli sorunudur. Siyasal iktidarın gündemine aldığı dava dosyalarındaki yargılamalarda, başta savunma hakkı olmak üzere adil yargılanma hakkı ihlal edilmekte ve insanlar ağır cezalara mahkum edilmektedir. Yargılama faaliyeti yapan ve adaleti yerine getirmekle görevli yargı mensuplarının; her türlü otorite ve güç odağından bağımsız olmadığı, tam bir tarafsızlık içinde görevini yapmadığı bir düzende hukuk ve adaletten bahsedilmez. Hukuk sistemimizin bir diğer kronik sorunu ise zorunlu yargı yetkisi kabul edilmiş AİHM’nin ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmamasına yönelik ısrardır. AİHM’nin Demirtaş ve Kavala kararlarının uygulanmamasının ardından, yakın zamanda Anayasa Mahkemesinin; Cumartesi İnsanlarının, barışçıl toplanma ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiğine yönelik kararı da keyfi olarak hala uygulanmamaktadır. Kişiye, yere ve zamana göre yargı kararlarını uygulamadığınız takdirde hukuk devleti ilkesinden vazgeçmişsiniz demektir.”
‘Basın mensuplarının mesleki faaliyetlerinden dolayı yargı tehdidine maruz kaldıklarına tanıklık ettik’
Ülkedeki temel hak ve özgürlüklerde yaşanan daralmaya dikkati çeken Eren, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yargı sistemindeki sorunların yanı sıra temel hak ve özgürlükler alanına yönelik müdahale ve daralma, bu dönemde de hız kesmeden ve sistematik şekilde devam etmiştir. İnsanın en temel hakkı olan “yaşam hakkı” hiçbir koşulda engellenemez ve askıya alınamaz. İnsanların, bulundukları her ortamda insanlık onuruna yakışır bir yaşam sürmeleri bütün insan hakları metinlerinin temelini oluşturmaktadır. Ancak son günlerde Ceza İnfaz Kurumlarında yaşanan yoğun hak ihlallerinin yanı sıra hasta mahpusların sürekli hale gelen ölüm haberleri, kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. Bir kez daha bu can yakıcı sorunun çözümü konusunda ilgilileri göreve davet ediyoruz. İfade özgürlüğü ile seçme ve seçilme hakkı; demokratik bir toplumun temel değerleridir. İfade ve medya özgürlüğünün yargı tehdidi ile baskı altına alındığı, ifade özgürlüğünün araçlarından olan toplanma ve gösteri özgürlüğünün engellendiği, seçme seçilme hakkının ihlal edildiği bir yerde demokrasiden söz edemeyiz. Geçtiğimiz adli yıl içerisinde ifade, toplanma ve gösteri özgürlüğü hakkının engellendiğine ve basın mensuplarının mesleki faaliyetlerinden dolayı yargı tehdidine maruz kaldıklarına tanıklık ettik. Seçme ve seçilme hakkının açık ihlaline yönelik kayyım uygulamalarına başta kentimiz olmak üzere birçok il ve ilçede devam edilmekte, son genel seçimlerde seçilmiş bir milletvekilinin tutukluluğu ise hala devam etmektedir. Diyarbakır Barosu olarak, yeni adli yılda ifade ve basın özgürlüğü ile seçme seçilme hakkına gereken saygının gösterilmesini bekliyor; toplumsal sorunların çözümünü amaçlayan, tüm farklılıkları içerisinde barındıran demokratik ve sivil yeni bir anayasanın ertelenemez toplumsal bir ihtiyaç olduğunu da yineliyoruz.”
Avukatların yaşadığı sorunlar…
Avukatların mesleki sorunlarının ağırlaştığını ifade eden Eren, şunları söyledi: Bir yandan kaliteli bir hukuk eğitimi sunamayan ve sayıları her geçen gün artan hukuk fakülteleri, diğer yandan meslektaşlarımızın ekonomik sorunları mesleğimizin geleceğini tehdit etmektedir. Avukatlar, mesleklerini icra ederken maruz kaldıkları fiziki şiddetin yanı sıra ağır bir ekonomik şiddete de maruz bırakılmaktadır. Zira, yaşanan ekonomik krize paralel olarak her alandaki ücretlerde iyileştirme yapılmasına karşın, hala zorunlu müdafilik ücretlerinde yeterli iyileştirme ve yıllardır biriken adli yardım ödemeleri yapılamamıştır. Ancak bu angaryaya sessiz kalmayacağımız gibi avukatların maruz bırakıldığı ekonomik yoksunluk ve şiddetin, yurttaşın hak arama hürriyeti önünde önemli bir engel oluşturduğunu da hatırlatmak istiyoruz. Adil yargılamanın olmazsa olmazı ve bağımsız yargının güvencesi olan avukatlar olarak; yeni adli yılda, stajyer avukatlarının statü, kamu avukatların özlük ve bağımsız çalışan avukatların tüm sorunlarının çözümü ile temel haklarının güvenceye kavuşturulduğu; bağımsız avukatlık faaliyetinin önündeki kurumsal ve yapısal engellerin kaldırıldığı, meslek alanının genişletildiği; avukata yönelik ekonomik ve fiziki şiddeti engelleyecek gerekli mali ve idari düzenlemelerin yapıldığı bir yargı düzenine kavuşmak istiyoruz.”
‘Herkes için adaletin gerçekleştiği bir yıl olmasını diliyoruz’
Yargı camiasının yeni adli yılını kutlayan Eren, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Adli yılda etkin bir kovuşturma ile başta katledilen Baro Başkanımız Tahir ELÇİ cinayetinin aydınlatılacağı, yargı ve mesleki sorunlarımızın çözüme kavuşacağı, insan hakları ile hukukun üstünlüğüne saygının tam olarak sağlandığı ve herkes için adaletin gerçekleştiği bir yıl olmasını diliyoruz.”