Günün biri idi, geldi Leyla’nın biri içi dolu idi. Dökülüverdi okyanusumuza aynı ırmak gibi. Biz ki derya umman idik, her şeye yeten, her şeye kâfi gelen ve her şeyi içine alan idik. Gelen Leyla içli idi, dolu idi ve tek sorunu anlaşılamama idi. Döküldükçe ummanımıza kendini bizden bildi. Her dalgası bize çarptı her damlası bize doydu. Anlattık, anlaşıldık ve gülüverdik. Aslında bağ yok idi lakin halvet ve ırmaktan alınan bir damlaya umman evrenleşmeye başlamıştı. Kaldıramadı bunu Leyla, gitmeye bilet almıştı bi kere ve sonucu beklemeden gidiverdi Leyla. Gittiydi ama bende bir şeyler farklılaşmıştı. Yanadurdum “Leyla Leyla” diye, tamı tamına 23 gün Leyla halvetine girdim. Âlem, evren, her zerre Leyla diye görünür Leyla diye beni yaşar olmuştu. Her şey Leyla idi. Anlamadığım kim idi, ne idi bu Leyla ve 23 günün halveti ile yanıp tutuşan ben 23. günde anca çıkagelmiştim kendime. Bu Leyla “ben” idim. O, bu, şu ve her yerde yankılanan ve yankılayan Leyla ben olmuştum. Ya da ben aslında Leyla’nın kendisi idim. Ve dökülüverdi her kelime Leyla’dan, benden, kendimden. Leyla geldi Leyla etti Leyla gitti Leyla kaldım İlk gelen de ben idim, olanda, dolanda, solanda bendim. Ki kendimdeki Leyla’yı bulmak için Leyla’nın gitmesi gerekti. Aynı Mevlana’nın doğması için Şems’in gitmesi gibi. Bir evrende iki güneş, iki Şems olamazdı. Şems’in biri ikisi değil, Şems’in varlığı Şems’te doğmalıydı ve Şems gidende anca Mevlana, Şems gibi doğup Mevlana oluverdi. Geldi Leyla’nın biri, ettiyse beni Leyla; gitmeliydi o Leyla ki varıma Leyla’ca görünmeliydi. Ondandır bu Leyla oluşumuna, bu felsefeye, Fenafileyla deyiverdim. Leyla ben idim Leyla için Mecnun ve de bir başkası değil kendim lazım idim ve kendim kendime geliverdim. Aşk demimiz serile İki kaş iki gözden beridir Çarmıha aşk serile İki Leyl iki LA'dan beridir  [email protected] '