-İlk insanlar tabii ki üryandı. Vücudunu örtme, ilk etapta ergenlik çağına gelen gençlerin cinsel organları sürekli ereksiyon içinde, topuzları (palamur+glans) sağa sola çarpma, yaralanmasından korumak için, ucuna metaller bağlanmış. Sonra metaller yetersiz gelince, torba şeklinde kılıflar yapılmış. Bu kılıflar ereksiyondan korumak, süslemek, gizemli hale getirmek, merak uyandırmak, küçük penislilerin utancını gizlemek. İlk giyim bu şekilde tarih sahnesine çıkmış.

-İnsanlar yaşlandıkları zaman, ereksiyon oluşmadığı için, palamutlarına kılıfı artık takmıyorlar.

-Kadınlar daha da çıplaklardı, çünkü onların cinsel organlarının darbe alma riskleri erkeklerinkine benzemiyor. Ancak genç kızların akıntılarına sineklerin konulmasını engellemek için, ağaç yaprakları veya ona benzer şeylerle örtüyorlardı.

-Tarihsel sürecin ikinci etabında, gösteriş yapmak için, değişik giyimler uydurulmuş, süs takıları olarak midye kabuklarından kolyeler yapılmış.

-Üçüncü etapta, güçlü gözükmek için, zırha benzeyen metalik ve hayvan postlarından giysiler uydurulmuş. Bazen de kusurlu yerlerini gizlemek için giysiler kullanılmış. Dünyada kıyafetin olmadığı dönemlerde, insanlar kendilerini çıplak hissetmiyorlardı.

-Gezginler Afrika’ya giderlerken, çıplak olan Afrikalılar, örtük gezginlerle alay ediyorlardı.

-Gerçek anlamda, günümüze denk düşen giysi, dokuma tezgahlarının icadı ile başlamış.

-Bu icat ilk olarak İngiltere’de vuku bulmuş. Bu dönemde, soylular, Krallar, büyük savaşçılar ve eşleri çocukları giyinme hakkına sahipti. Giyim belli bir zümreye aitti. Halktan ve özellikle kölelerin giyinmesi yasaktı. Bu yasak Araplarda 1000’li yıllara kadar devam etmiş.

-Bu süreç, İngiltere’de 1764 yılına gelindiğinde, dikiş makinasının icadı ile giyimde moda başlamış ve İngiltere dünya moda giyim merkezi olmuş. Hindistan ve uzak Asya’da (Çin, Kore, Japon, Vietnam, Singapur) dokumacılık, renklendirme alanında gelişmiş, fakat İngiltere bu gelişme ve dünya pazarına baharat yolunda, gemilerle ulaşma gücünü elinde tutmayı becermiş, ta ki ABD’nin ÇIRÇIR makinasını icat edinceye kadar.

-ABD’deki bu icat, üretimi 50 kat hızlandırmış. Hammadde olan yün ve pamuk tedariki için Afrika’dan köle ticaretine zorlanmış.

Eğer giyime aşırı talep olmasaydı, köle ticaretine ihtiyaç olmayacaktı.

Kölelerin acıları ve kanları, giyimin bütün ilmiklerinde mevcuttur.

100 binlerce Afrikalı köle pamuk tarlalarında çalıştırılıp, tekstilde çığır açmış, fabrikalarda 20 saat çalışan insanlar, evine gidemez, fabrikalarda, tarlalarda yatar hale gelmişler.

8 Mart kadınlar harekâtı (günü) bu talep patlamasının bir sonucudur.

400 yıldır ABD bu gücü elinde tutuyor. ABD ve Avrupa, giyimi teşvik etmek için, iki yola başvurmuşlar.

Ego ve Kiliseler 

-Egolu giyim; taktir görme, iletişim ağı oluşturma, düğün, cenaze, savaş giysisi oluşturma, cinsel duygularda uyarıcı modeller, toplumda saygın olma, vb. tarzlarıdır.

-Kiliselerin giyim üzerindeki etkisi; iffet yerlerini örtme zorunluluğu, bütün yoksulları giyime yönlendirme, daha önceleri yoksul ve kölelerin çıplak kalmaları zorunluydu.

-Hristiyan dini sayesinde, tam tersi uygulama olan giyinme zorunluluğu getirildi. Bu uygulama zamanla nerenin kapanacağı ve nerenin açılacağı aşırı baskıya dönüşünce, kesimler arası sürekli uzlaşı aranmış.

-Kilise, örtünmeyi, kadınları, erkeklerden ayrı tutma aracına dönüştürmüş, yaşam hızlarını dizginlemiş, sınırlamış, uysal duruma getirme ve onları zihinsel ortamlarda sıkışır duruma getirmiş, kapalı ve görünmeyen kadınların, erdemli ve ahlaklı olduklarını pompalamış.

-ABD ve İngiltere’de; ilk sanayi devrimi tekstil alanında olmuş, devasa apartmanlar, şehirler, uzay araçları, uydular, nükleer tesisler, yüksek teknoloji, dünyanın en sömürgeci ve emperyal devlet haline gelmesinin temelinde ve ana mayasında, tekstil, zorunlu giyim var.

Marks; her görüntünün altında, ekonomik çıkarlar gizlidir. Görüntünün altını kazarsanız nihayetinde ekonomik çıkarlara rastlarsınız.

Arap yarımadasında, tekstil tezgâh ve fabrikaları yok, dikiş makinaları yok, coğrafya olarak çok sıcak, giyim kültürleri yok, giyim alacak paraları yok, bütün bu şartlar ortadayken, giyimin birdenbire kutsanmasının altını kazıdığımız zaman, ortaya çıkacak ekonomik çıkar ne olabilir.

Bir an düşünelim; bir eşya, Türkiye’de hiç yok, sadece ABD de var. Türkiye’nin en yetkilisi, söz konusu eşyayı herkesin alıp kullanmasını zorunlu kılıyor.

Giyim hem ego da hem de kutsallığı aracı yaparak, bu günlere gelmiştir.

Giyim, hiç kimseye ait değildir. Mütemadiyen dönemseldir.

Özet olarak, giyim tarihsel süreç içinde, dönemlere ait, kendi gerçekliğine ticari ve ahlaki boyut kazandırmış. Tarihin yüksek ve elit tabakaları, giyimde aksesuar özelliği önem kazanırken, erotik ve pornografik yönelimlerin modelistleri rağbet görmüşler. Bu boylamda din etkisi kaçınılmaz olarak her dönemde kendini hissettirmiş.