Kılıçdaroğlu, deprem bölgesi Nurdağı'nda Millet Buluşması'nda konuştu. 

Kılıçdaroğlu'nun satırbaşları şöyle:

"Hiç endişe etmeyin, söz verdim yine söz veriyorum. Bu ülkeye sevgiyi, barışı, hoşgörüyü, kardeşliği, birlikte yaşamayı, 7'den 70'ye beraber olmayı, tasada ve kıvançta beraber olmayı sağlamak için yola çıktım. Hepinize yürek dolusu sevgi, saygı sunuyorum.

Arkadaşlarım başlarken yaşanan dramı anlattılar. Büyük bir dram yaşadık. 50 binin üzerinde can kaybımız var. Hem yaraları sarmak, hem sizlerle beraber olmak için bugün Nurdağı'ndayım. Aramızda milletvekili, belediye başkanı arkadaşlarım var.

Depremin ikinci günü buradaydım. Hava soğuktu. Diğer illere gittim. Yaşanan dramı gördük. Can kayıpları, soğukta enkaz altında kalan insanları kurtarmak için çaba harcayan insanları gördük. Eli kolu bağlı kamu görevlilerini de gördük. Böyle bir deprem olabilir ama bir şekliyle bizim her türlü hazırlığı yapmamız lazım. Başka yerlerde de deprem oluyor hiçbir zaman 50 bin kişi hayatını kaybetmiyor. Binaların sağlam olması lazım, her türlü altyapının ulaştırılması lazım.

‘Bir çocuğumuz açsa bilin ki 85 milyon açtır o gün’

Çok acı çekiyoruz. Sizlerin çektiği acıyı Türkiye'de hepimiz çekiyoruz. Tasada ve kıvançta beraber olmak, zor günlerde, mutlu günlerimizde beraber olmak hepimizi bir araya getiren özel bir duygudur. Bu duyguya biz Millet diyoruz. Birlikte yaşamanın en güzel taraflarından birisi budur. Her çocuğun karnının doğduğu bir Türkiye, esnafın, çiftçinin rahat ettiği, fabrikada çalışan işçinin evine huzur içinde döndüğü, bir gelecek beklentisi varsa o umudu büyütmek istediği bir Türkiye'yi bende düşlüyorum. Hiç kimse ne kimliğinden, inancından, yaşam tarzından ötürü ötekileştirilmesin. Biz beraberiz, güçlüyüz. 85 milyon beraber olmalıyız. Bir çocuğumuz açsa bilin ki 85 milyon açtır o gün. Beraber olmanın, birlikte olmanın, aynı türküleri söylemenin yolunu, yordamını bulmak zorundayız. Çok ayrıştık, kutuplaştık. Türkiye'nin buradan çıkması lazım. Niye kutuplaşıyoruz, ayrışıyoruz? Akşam önümüze bir sofra geliyor, sabah önümüzde bir kahvaltı var. Söz veriyorum, beraber, birlikte bütün sorunlarımızı aşacağız.

‘Saraylarda gözüm yok’

Saraylarda gözüm yok. Sizler gibi yaşamak istiyorum. Zaten sizler gibi yaşıyorum. Öyle lüksle, büyük idealler falan yok ama bu toplumun büyümesi, gelişmesi lazım. Ortadoğu'nun, Akdeniz'in en güçlü ülkesi Türkiye olabilir. Önünde siyaset kurumundan başka hiçbir engel yok. Bizim demokrasi kültürümüz arttıkça onların da demokrasi kültürü artacaktır.

Siyaset kurumunun halka doğruları söylemesi lazım. Söylemiyorsa ciddi bir güvensizlik oluşur. Bugün siyasetçiye güvenilmiyorsa temel nedeni budur. Covid-19 oldu, resmi rakamlar açıklandı 82 bin kişi hayatını kaybetti diye. Daha sonra Türkiye'de ölenlerin sayısı açıklandı 200 bin fark ediyor. İzin verin yasımızı tutalım. Yeni bir Türkiye'yi, yeni bir anlayışı başlatacağız.

‘Sarayda oturmayacağız’

Depremde yıkılan ve ağır/orta hasarlı bina sayısı 817 bin 48. Söz verildi. Size binalar yapacağız dediler. 2 yıl ödemesiz, 20 yıl taksitle size satacağız dediler. Ben Nurdağı'ndan bütün depremzede kardeşlerime söz veriyorum. Bu binaların tamamı yapılacak, 5 kuruş alınmayacak. Allah nasip eder, 15 Mayıs'tan sonra göreceksiniz. Geleceğiz, sarayda oturmayacağız ve göreceksiniz. 15 Mayıs'tan sonra tamamı yapılacak, anahtarı teslim edilecek. 5 kuruş alınmayacak.

Anayasa madde 57, 'Devlet şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır' diyor.

‘Kusur kimdeyse parayı onu vermesi lazım’

Ev sahibi olan ve evi yıkılan vatandaşa sormak isterim. Bir müteahhit geliyor, binayı yapıyor. Sizin o binadan daire almanız için 23 imzaya ihtiyaç var. Bu 23 imzanın tamamı kamuya ait. 23 imza atılıyor sonunda da belediye izni veriyor. 'Bu bina sağlamdır. Bütün araştırmalar yapıldı' deniliyor. Sizde vatandaş olarak anlaşıyorsunuz, 23 imza atıldı, bu bina sağlam bunu satın alayım diyorsunuz, tek bir imza atıyorsunuz. Sizin binayı alırken, devletin verdiği güvence var. 23 imza var. Sizin hiçbir kusurunuz yok. Kusur kimdeyse parayı onu vermesi lazım.

‘Her önüne gelen müteahhitlik mi yapar ya?’

Geldiler buraya sizden helallik istediler. Öyle helallik olmaz. Helallik şöyle olur. Ben bu binaları size hiçbir ücret almadan teslim ettiğimde o zaman helallik isteyeceğim. Bina sağlamdır, depreme dayanıklıdır diye imza atanlar var ya devlet olarak onlardan bunun hesabını soracağız. Siz bu insanlara mezar sattınız. Fabrikaların da büyük bir kısmı elemansızlıktan çalışamıyor ya da yeteri kadar çalışamıyor. İnsanlar kentleri terk ettiler. Bunların gelip oy kullanmaları lazım. Fabrikaların bir şekliyle çalışması lazım. Önüne gelen müteahhitlik yapıyor. Bunu kurala bağlayacağız. Bir diploması, sınavı olması lazım. Her önüne gelen müteahhitlik mi yapar ya?

İnsanlar soğuktan öldüler, kurtarma ekipleri yoktu. Kıbrıs'a gittim. Adıyaman'da çok sayıda çocuk bir otelin altında kaldı ve hayatını kaybetti. Kıbrıs'tan insanlar geldi o otelin başına ama enkazı kaldıracak ekip bulamadılar. Annelerin dramını biliyorum.

Adalet bir kutup yıldızı gibidir. Adaletin olmadığı yerde devlet çürümeye başlar. Adaleti de, liyakati de bu ülkeye getireceğiz. Kim neyi düşünüyorsa insanlık için ne kadar yararı varsa herkesi kucaklayacağız. Yeni bir sayfa, yeni bir güzellik. Bu ülkede her evladımız hayal ettiğini gerçekleştirsin istiyorum.

‘O 418 milyar doları sizin için alacağım’

Her şey şuradan başlar. Siyaset zenginleşme aracı değildir. Malı götürmeye izin vermeyeceğim. O 418 milyar doları sizin için alacağım. 418 doları milyarı getireceğim. Nasıl alacaksınız diyorlar. Dünyanın neresine giderlerse gitsinler o parayı bu ülkeye getireceğim. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimseye yedirmeyeceğim, herkes böyle bilsin."

Editör: Ali Abbas Yılmaz