21 yıllık bir iktidarın ülkeyi getirdiği yerden memnun olmayan herkesin her konuda olmasa bile en az bir konuda ortaklaşmaları gerektiği tartışma götürmez bir gerçek.

Memleket Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce de bu gerçeğin farkında ve geçen seçimde Cumhurbaşkanlığı yarışında kendisini aday yapan eski Genel Başkanına karşı muhalefet telaşıyla, “Erdoğan gitmeli de yerine Erdoğan'ın eskileri mi gelmeli?” diye o da soruyor.

Yalnız İnce burada basit bir gerçeği görmezden gelerek boş bir soruyla kendince durumu kurtarmaya çalışıyor. Sahi Erdoğan gitse yerine eskileri mi gelecek? Cumhurbaşkanı adayları hepi topu 4 kişi. Erdoğan’ı çıkın geriye 3 aday kalıyor. Kendisi de eleştiri konusu ettiği “eskilerden” değilse, geriye Kılıçdaroğlu ve Oğan kalıyor. Bu iki adayın da bahsettiği eskilerle alakası olmadığında göre, İnce’nin sorusu havada kalıyor. Şayet İnce’nin kastı ki, CHP listelerinden aday olan eski AK Partililer ise onların da vekillikten öte bir hedefleri yok. Yani, yine Erdoğan’ın karşısına çıkan “Erdoğan'ın eskileri” diye bir durum söz konusu değil.

Şu bir gerçek ki; ister Milet İttifakı içinde olsun isterse de genel muhalefet partileri içinde olsun kimse kimseyle her konuda bir mutabakat içinde değil. Hatta birçoğu pek çok konuda birbirine tezat görüşleri de savunuyor. Ortaklaştıkları tek şey ise iktidardaki otoriterleşme ve yetkilerin tek adam yönetiminde toplanmasına karşı muhalefetin seçimlerde mümkün olduğunca güçlü bir duruş sergileyebilmesi ve bunun bir iktidar değişimine yol açmasıdır.

İnce, ikinci defa boş bir cümle ile muhalefete muhalefet ettiğini zannediyor. Ne diyor İnce; “Tek adama, tek aday, yok böyle bir dünya”. İnce’nin kendisini koyduğu yerden dünya nasıl görünüyor bilinmez ama ortada olan bir şey varsa o da tek adama karşı tek adayda birleşmeyen muhalefetin tek adamın değirmenine su taşıdığıdır. İnce o kadar kendinden geçmiş ve kendisini dev aynasında görmüş ki, ciddi ciddi ikinci turda seçilebileceğini dahi iddia edebiliyor. Kargaların bile gülmeye tenezzül edemeyeceği bu traji komik duruma biran için İnce’nin ciddi ciddi inandığını var sayalım. Aslında bunun çok da dikkate alınacak bir yanı da olmaz. Burada önemli olan bir şekilde İnce’nin bu söylediklerinin gençlik içinde az da olsa bir karşılık bulabilmiş olmasıdır. En azından İnce ve bazı anket şirketleri, kendisini destekleyenler arasında gençlerin yoğunlukta olduğu yönünde görüş belirtiliyor. Velev ki, vaziyet budur ve İnce’yi kendinden geçirecek bir seçmen desteği oluştu. Peki, söz konusu bu desteğin varacağı ya da hizmet edeceği seçenek hangisidir? İnce’nin alacağı destek kimin hanesine yazılacak? İnce, son tahlilde 2 güç arasında tercihte bulunacak ya da tercihi 2 güçten birine yarayacak. İnce, Kılıçdaroğlu’nun etrafında saf tutan muhalefetten mi, Erdoğan’ın ardında sıralanan iktidar blokundan yana mı bir tercihte bulunacak. İnce, diyor ki “ne sağdan ne soldan”. Yani üçüncü bir seçenek gibi kendisini sunmaya çalışıyor ama İnce’nin sözleriyle “yok böyle bir dünya”. İnce’ye verilecek her oy iktidarın Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’a gidecek. Ya da seçimlerin ikinci tura kalması muhalefetin değil iktidarın avantajına olacak. Buna aklı başında olan hiç kimsenin itirazı olamaz.

İnce kendince muhalefet bloku içindeki aykırılıklar üzerine politika yapmaya ve eleştiri oklarını buralara yönelterek Erdoğan’a verdiği desteği gizleme çabasındadır. HDP dahi aday çıkarmayarak, Millet İttifakı’nın adayı olan Kılıçdaroğlu’na desteğini açıklamışken, Millet İttifakı içindeki CHP’ye “solculuk” üzerinden eleştiride bulunmak İnce’ye mi kalmış? Türkiye’deki toplumsal muhalefet İnce’nin de CHP’nin de ne olduğunu çok iyi bilir. Burada mesele kimin kimden daha solcu olduğu meselesi değil, kaldı ki, sol adına ahkam kesmek en son bile İnce’ye düşmez. İnce’nin kendisine biçtiği rolün sonunda varacağı yer iktidara örtülü destekten öteye bir şey değil.

Burjuva siyasette ilkeler değil her zaman için pragmatizm belirleyici olmuştur. Bu düzlemde hareket eden tüm partiler fayda üzerinden bir tutum belirlemekte ve kendi çıkarlarına uygun bir şekilde konumlanmaktalar. Haliyle İnce’nin de kendince bir tercihi olacaktır ama bunu örtülü bir şekilde yapmak yerine açıktan ifade etse daha yerinde olur. İnce’nin kendince tarafsızlık görüntüsüne bürünmesine ne gerek var? İktidarın Cumhurbaşkanı adayını destekleyen birçok parti açıktan safını seçti. İnce de bunu yapabilir ama yok o bunu Deve Kuşu misali gizlice yaptığını zannetmek istiyor. Kendi tercihidir, yapsın dilediğince ama bir zahmet “ne sağdan ne soldan” ne ondan ne bundan masallarıyla yurttaşların aklıyla alaya etmesin.

Her şey bir yana iktidar kanadının Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’ın İnce’ye herhangi bir şekilde bir çift sözü oldu mu? Erdoğan rakip olarak kimi görüyor ve günlük sabahtan akşama kime veryansın ediyor? Bu durum bile başlı başına İnce’nin kurduğu boş hayallerin tuzla buz olmasına yeter de artar. İnce’nin adaylığının sonunda varacağı yer Cumhurbaşkanlığı koltuğu değil, olsa olsa adaylığı ile ya Kılıçdaroğlu’nun seçilmesine ya da Erdoğan’ın seçilmesine katkı sunmak olacaktır. Bugüne kadar ki sergilenen tabloya göre İnce’nin adaylık ısrarı bir tek Erdoğan’a yaramaktadır. İşte İnce’nin de CHP ve Millet İttifakı partilere yönelttiği eleştirilerin odağında bu basit gerçeği örtme çabasından öteye bir şey yok.

Kılıçdaroğlu dün akşam sosyal medya hesabından paylaştığı videoda “Ben Aleviyim” dedi ve Türkiye’de ötekileştirilen ve inançsal varlıkları inkar edilen ve her dönem türlü baskı ve katliamlarla susturulmaya çalışılan Alevi kimliğini sahiplendi. Geriye Kılıçdaroğlu’nun Kürt kimliğini de sahiplenmesi kalıyor ki, bu adımı da atması yararına olacaktır. İşte Kılıçdaroğlu’na yönelik her türlü karşı duruşun gerisinde bu gerçek yatmaktadır. Yoksa Kılıçdaroğlu bugüne kadar bir kez bile ülkenin siyasal yönetimine dair herhangi bir konumda bulunmadı ve ülkenin yönetimindeki hata, eksiklik ya da zaaflarla anılacak bir pozisyonu olmadı. Yani Kılıçdaroğlu hali hazırda denenmemiş biri ama nedense sanki yıllardır ülkeyi Kılıçdaroğlu yönetiyormuş ve yurttaşların yaşadıkları sorunların çözülmemesinden kendisi sorumluymuş gibi bir algı iktidar tarafından sürekli gündemde tutuluyor. Ez cümle yönetenler istiyor ki, Alevi ve Kürt kimliğine mensup bir siyasetçi ülke yönetiminde yer almasın. Nasıl ki ülkedeki kamu kurumlarının başında bile Alevi kimlikli birinin yer almasına mümkün mertebe izin vermiyorlar, hele ki, ülkenin başına Alevi bir Cumhurbaşkanı’nın gelecek olmasından müthiş rahatsızlık duyuyorlar. İnce’nin de inceden inceye duyduğu rahatsızlık buysa ve adaylık ısrarını da bu yüzden sürdürüyorsa bunu da açıktan ifade etse yeridir.

Bu seçimde iktidar kanadı ve muhalefet kanadı karşı karşıya geliyor ve herkesin de üzerinde hem fikir olduğu tek konu bu seçimin kritik ve tarihi bir seçim olduğudur. İnce böyle bir eşikte ya iktidardan yana ya muhalefetten yana olacaktır. Bunun kaçarı göçeri yoktur. İnce ne kadar incelse de kendini gizleyemeyecektir. Hali hazırda İnce’nin adaylık ısrarı Erdoğan’a yarıyor ve muhalefetin dezavantajına bir durumdur. Bunun lamı cimi yok, her şey ortada ve seçmenler kimin nerede durduğunu ve kime hizmet ettiğini çok iyi biliyor.