Arif Bulut/ÖZEL HABER

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 21 Mart günü evine gideceği esnada polislerce araca bindirilerek işkence edilen 14 yaşındaki Y.D’ye ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına 5 polisten 3 tutuklandı, 2’si ise ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. 27 Mart’ta İ.A, E.Ö, G.B ile birlikte gözaltına alınan sanık polisler H.Ç ve A.O, mağdurun avukatlarının itirazı doğrultusunda Cumhuriyet Başsavcılığının verdiği ‘tutuklama’ kararı sonrası ikinci kez yakalandı. Lice Sulh Ceza Hakimliği’nde ikinci kez sanık kürsüsüne çıkan H.Ç ile A.O’nun verdiği ifadelere Sur Ajans ulaştı.

H.Ç, A.O ve G.B, soruşturma kapsamında Ankara’da gözaltına alınan sanık 5 polisten 3’ü. 27 Mart’ta İ.A, E.Ö, G.B ‘kasten yaralamam’ suçundan tutuklanırken, H.Ç ile A.O serbest bırakıldı. Lice Cumhuriyet Başsavcılığının ‘tutuklama kararını’ reddeden Lice Sulh Ceza Hakimliği sanık polisleri bugün adli kontrol kararı ile serbest bıraktı.

İkinci yakalanmada çelişkili ifadeler

A.O, 27 Mart’ta verdiği ifadesinde mağdur çocuğun teşhis sırasında “Kafama, gözüme ve sırtıma tüfeğin dipçiğiyle vuran ve videoya çeken A.O’dur” ifadelerini 27 Mart’ta verdiği ifadesini reddetmişti. Ancak A.O bu kez aynı suçlama karşısında kendini “Ben şahsa küfür ettirerek videoya almadım, benim telefonum burada evdeydi, şu an telefonum nerede ben de bilmiyorum” sözleriyle savundu.

Sanık polis A.O, ilk gözaltı sonrası mahkemede ifade veren ve tutuklanan E.B’nin “Bize taş atılmaya başlandı. Hep beraber araca bindik. Araca bindirdiğimiz sahsa da taş gelmiş olabilir. Bu yüzden yaralanmış olabilir” şeklinde verdiği ifadeyle çelişti. İkinci ifadesinde tutuklu sanık polis E.B ile çelişkili ifade veren A.O kendini şu sözlerle savundu:

“Ben mağduru ilk olarak aldığımda çocuğun yüzünde herhangi bir morluk yahut morluk cebir izi yoktu, ben mağdur bırakıldığında emniyet amirliğindeydim, ben araçtayken herhangi bir şekilde darp yahut hakaret ve tehdit olmamıştır”

“Bu aşamada sahipsiz kaldık”

Kamuoyunda gündem olan olaydan sonra Diyarbakır’dan çıkan sanık polislerden biri olan A.O, ifadesinde amacının kaçmak olmadığını ileri sürdü ve şöyle devam etti:

“Bu aşamada sahipsiz kaldık ve kimse bizim derdimizi dinlemedi, bizim amacımız hukukî olarak yardım almak ve derdimizi anlatmaktı. Biz günlerdir uyumadığımız için ve psikolojik olarak çok yıprandığımız için kendi aracımla İstanbul'a gitmeyi uygun görmedim. Zaten normalde otobüsle gidecektik, dönüşü de uçakla yapacaktık. Bizim herhangi bir kaçma amacımız yoktur, pazar günü Lice'ye geri dönecektik zaten. Ankara'da tahliye edildikten sonra da Lice'ye geldik. Hakkımda herhangi bir adli kontrol uygulanmamıştı. Kaçacak olsam o zaman kaçabilirdik. Ancak ben Lice'ye geldim ve hakkımda yakalama kararı çıktığını öğrenir öğrenmez kendi isteğiyle adliyeye geldim.”

İkinci kez yakalanan sanık polis H.Ç de önceki ifadesinde “Nevruz olaylarına katılan çocukları aileleri çağırmıyordu. Bu yüzden olaylar bitmiyordu. Bizde içlerinden birini alıp işlem yaparsak olaylar sonlanır diye düşündük. Ben arkadaşlarım kesinlikle mağdura herhangi bir şekilde fiziksel şiddet uygulamadık” demişti.

Cumhuriyet Savcılığının tutuklamaya yönelik itirazı sonrası tekrar yakalanan H.Ç bu kez de İstanbul’a giderken Ankara’da yakalandıkları süreci hakime anlattı. Amaçlarının kaçmak olmadığını A.O gibi tekrarlayan H.Ç, olaydan sonra Diyarbakır’da bulunan Dicle Üniversitesi Hastanesi ile Gaziyaşargil Eğitim Araştırma hastanesine rapor almak için gittiklerini ancak doktorların kendilerine rapor vermediğini iddia etti. Raporu özel bir hastaneden aldıklarını sözlerine ekleyen H.Ç İstanbul’a gidiş sürecini şöyle anlattı:

“Diyarbakır çevresinde hiç bir avukat bizi dinlemek istemedi”

 “Rapor alamayınca aşağı indik. İsmini hatırlamadığım Mercedes marka araca sahip şahıslarla karşılaştık. Saha sonra şahıslarla konuştuk bizim polis olduğumuzu öğrenince onlar da Tekirdağ'a gideceklermiş. Bizi İstanbul'a götürme konusunda anlaştık. Öncesinde de özel hastaneden sağlık raporu aldık. Ankara yolunda da polis yakaladı, bizim İstanbul'a gitmemizin sebebi sahipsiz kalmamız. Derdimizi anlatamamamız ve polis olduğumuz için Diyarbakır çevresinde hiç bir avukat bizi dinlemek istemedi. Bu sebepten dolayı İstanbul'a giderek A.O amirimizin tanıdığı avukatlarla yüz yüze görüşerek fikir alalım dedik.

“Hukuki danışmanlık alalım dedik”

Bu süreçte herkes 30-40 yıl hapis cezası alabileceğimizi söylediği ve kimse bize yardım etmediği için hukuki danışmanlık almak istedik, Pazar günü de geri dönecektik, ben kaçacak olsam rapor almam doğrudan kaçar giderdim. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum, bizim ifadelerimiz sosyal medyaya atılmaktadır, linçleniyoruz, ben kendi isteğimle Lice ilçesine geldim, bu gün yakalama kararını duyduktan sonra da hiç bir zorluk çıkartmadan adliyeye geldim”

Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, sanık polislerin serbest bırakılma durumunun hukuka uygun olmadığını “İtiraz üzerine haklarında Asliye Ceza Mahkemesince tutuklamaya yönelik yakalama kararı verilen 2 polis memuru, hukuka aykırı bir şekilde Lice Sulh Ceza Hakimliğince yurtdışına çıkış yasağı adli kontrol hükmüyle serbest bıraktı” sözleriyle dile getirmişti ve itiraz edeceklerini ifade etmişti.

Editör: Ali Abbas Yılmaz