Abdullah Öcalan’a yönelik sözleri üzerine tutuklanan gazeteci Merdan Yanardağ, “Devletin infaz hukukunu-kanununu herkese adil şekilde uygulanmasını istemek nasıl suç olabilir?” diye sordu.
27 Haziran'da gözaltına alınan ve tutuklanan TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ hakkında açılan davanın ilk duruşması 4 Ekim’de İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. İstanbul Silivri Cezaevi’nden tutuklu bulunan Yanardağ, Cumhuriyet Gazetesi’nin sorularını yanıtladı. Yanardağ, “Devletin infaz hukukunu-kanununu herkese adil şekilde uygulanmasını istemek nasıl suç olabilir?” diye sordu.
Yanardağ, tutuklanmasıyla ilgili şunları belirtti: “İktidarın İmralı’yı sürekli olarak siyasal bir araç olarak kullanmaya çalıştığını belirterek, iktidarın siyasette de tartışılan tecrit sorununu çözerek Öcalan’ın infaz hukuku gereği avukatları ve yakınlarıyla görüştürülmesi gerektiğini söyledim. Kıyamet de bundan koptu. Devletin infaz hukukunu-kanununu herkese adil şekilde uygulanmasını istemek nasıl suç olabilir? Ortada tam bir saçmalık var. Ancak belli ki hem bu konuda oluşan fiili ve sessiz bir mutabakatı bozmuş oldum hem de iktidarın elinden, ihtiyaç duyduğunda kullandığı İmralı silahını aldım ya da almaya kalkıştım. Çünkü ‘Siz kamuoyunu İmralı üzerinden tehdit edip ayar vermekten vazgeçin. Ailesi ve avukatlarıyla görüşsün, ne dediğini kamuoyu da bilsin’ dedim. Sorun budur.
Olayın bamteli tecrit tartışmasıdır. Şu anda Meclis’te bazı yayın organlarında açıkça yapılan, dahası basın ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken bu tartışmanın, etkili ve izlenen bir televizyon kanalından gündeme getirilmesiydi. Bahaneye bakıyorlardı. Seçimlerden sonra fırsat kolladıkları belliydi. 25 Haziran günü sosyal medya üzerinden bir linç kampanyası başlattılar. Ardından da savcılık resen soruşturma başlattı. Tam bir tezgâh kurulmuştu. Güya halk galeyana gelmiş. Tam bir komedi.
Benim tutuklanmamın başka nedenlerinden biri bağımsız ve muhalif medyaya gözdağı vererek geri çekilmeye zorlamak ve topluma korku salarak sindirmeye çalışmaktır. Seçimlerde ortaya çıkan ve fakat muhalefetin içine sürüklendiği derinliksiz ‘değişim’ tartışması nedeniyle değersizleştirilen büyük muhalefet potansiyelini etkisizleştirme girişimidir. Benim tutuklanmam seçimlerin kaybedilmesinin ilk siyasal sonucudur.
Ortada tutuklanmayı gerektirecek bir suç yok. Bunu hazırlanan iddianamede de açıkça görüyoruz. Tutuklama için gerekçe yapılan programda, AKP iktidarının Kürt sorununa yaklaşımını tartışarak eleştirdim. Bir anlamda eleştirdiğim konuyla suçlanarak tutuklandım. Ortada tam anlamıyla bir hukuk komedisi bulunuyor. Düşünce ve ifade özgürlüğünün, mevcut Anayasa’nın ağır bir ihlali söz konusu.”