Bilim sosyolojisi ile din sosyolojisi ayırımı:

Bilim sosyolojisine göre, ölüm iki nedene dayanır.

1-buharlaşmadan dolayı gerçekleşen ölüm.

2-siyasi nedenlerden dolayı gerçekleşen ölümler.

(her zamansız ölüm, bir siyasi cinayettir.)

1- doğanın kendi yasaları var. Çekim kuvveti, buharlaşma gibi.

Bir maddenin ölümünü gerçekleştiren, maddenin üçüncü hali olan buharlaşmadır.

Buharlaşma: bir maddenin içindeki enerjinin maddeden ayrılmasıdır(dışına çıkması=enerji salınımı)

Her maddenin içinde, maddenin kendi özelliğine ait bir enerji miktarı var.

Buharlaşma sonucunda maddenin içindeki enerji azar azar dışarı çıkar.

Madde içindeki enerji zamanla azaldığı için, madde artık ölmüş olur.

Mesela: domates, salatalık buharlaştığı için buruşur, kokusu bozulur ve çöpe atılır. Buna sebze ve meyvenin ölümü denir. Demirin paslanması da buharlaşmadır. Demirin ölümü demektir.

Sonuç olarak, doğada her şey buharlaştığı için,  ölüm mutlaktır.

Yukardaki tanımlamamızdan sonra, asıl meselemize gelirsek; insanlarda buharlaşırlar. İnsanların vücudunda oluşan kırışıklar, buharlaşmanın bir göstergesidir.  buharlaşmanın içinde aroma var. buharlaşmayla birlikte aroma dışarı çıkar. İnsanlar aromasız kaldıkları için,

Kötü kokmaya başlarlar.

Kötü kokma, buruşma, yaşlanma, ölüme yaklaşmanın göstergesidir.

 İnsanların yaşamaya devam etmeleri için, belli miktarda enerjiye ihtiyaçları var.

Söz konusu enerji Buharlaşma marifeti ile tükendiği zaman, anatomik organlar işlevsiz hale gelir ve böylece ölüm gerçekleşmiş olur.

2- siyasi nedenlerden dolayı gerçekleşen ölümler:

-sel baskınları, depremler, cinayetler, savaşlar, trafik kazaları, yeterli beslenme ve barınma koşullarının olmamasından dolayı baş gösteren hastalık ve ölümler.

Devlet mekanizmasını organize eden(yöneten) idari mekanizma, ülke milli gelirini, afet, kazalardan ve yoksulluktan korumak için gereken harcama ve eğitimleri verdiğinde, halkın mal ve can güvenliğini sağlamış olurlar. Anti demokratik Kapitalist sistem; halkın mal ve can güvenliğini sağlama almaya çalışan bir sistem değildir.

Böylesi sistemler, vahşi kara dayalıdır. ve kar ettikçe ayakta kalabilirler.

Bu anlamda kapitalist, tüketiciden kolay para kazanabiliyorsa liberal(yumuşak) gözükür.  Tüketiciden gerekli kazancı elde edemediği zaman, vahşileşir.

Tüketiciden gerekli kazancı kazanması, tüketicinin alım(gelir) gücüne bağlıdır.  Tüketicinin geliri azaldıkça, kapitalizm, ölümü ensesinde his eder. Karı riske girer.

Kapitalizm yeni fırsatlar elde etmek, ömrünü uzatmak içinde, vahşileşir.

Bu süreç, iyi niyet kötü niyete göre tanımlanamaz. Sistemin iç dinamik mekaniğinin kendini dayatmasıdır.

Bu bir materyalist bakıştır.

DİNİ BAKIŞA GÖRE; iki yaklaşım var.

Kader yaklaşımı; bu yaklaşıma göre, zaten nelerin yaşanacağı önceden tanrı tarafından tanımlanmış ve yazılmıştır.

Tanrının tanımlanmaları ve yazgının dışında hiç kimsenin yapabileceği bir müdahale olamaz. Her çaba beyhudedir.

Sadece sebat önerilir.

Bu anlayışa göre, her yaşananda bir imtihan ve alınması gereken ibretlikler vardır.

Aynı zamanda tanrının kendi gücünü göstermesinin ve his ettirmesinin de bir vesilesidir.

Bizlerin kötü olarak gördüklerimiz ve düşündüklerimiz, aslında bizlerin iyiliği için olabilir.

Tam olarak neyin kötü ve neyin iyi olduğunu, sadece Allah bilir ve sırlar onda gizlidir. Herkese ve her şeye bir ömür biçtiğini, kimin nerede ve nasıl öleceği önceden yazılı olduğu ve milimetrik olarak değişmeyeceği şeklindedir.

- ikinci dini yaklaşıma göre; sadece insanlık için iyi olan tanrısaldır. Kötü olanlardan Allah mesul değildir.

İnsanlar kötü yola tevessül ettikleri için, başlarına kötülük gelmektedir.

Bu anlayışta, kader göz ardı edilir ve ikinci plana atılır.

Daha çok dua prensibi ön plandadır.

Dua prensibi, insanların, tanrı gazabı ve kader olarak yazdıklarından vaz geçmesini sağlamaya ve kaderi yeniden yazdırmaya çalışma çabasıdır.

Mesela; 6 Şubat 2023 günü 60 bine yakın insanın ölümüyle sonuçlanan Depremin dini bakışa göre yorumlardan üç tane.

Suriye basını; * Türkiye bize kötülük yaptığı için bu afetler başlarına geliyor* deniyor.

Erdoğan ise*bu yaşananları, tanrının bizlere yazdığı kader çizgisidir* diyor.

Hatipoğlu ise, Dini ideolojinin iki zıt versiyonunu atlayıp, materyalist yorumu benimseyerek, ölümlerin kapitalist kar ve rant hırsının yarattığı cinayetlerdir diyerek, hem kendi ideolojisine ters düşmüş hem de materyalist yorum yaparak İslami ana görüşünü örtmeye çalışmıştır.

Bilimde, her olgu tek tanımlıdır. Bu tanım, formüle dönüşerek evrensel boyut kazanır. Olgulara birden fazla tanım yapıldığında tutarsızlığın kaldırım taşları döşenir.

Artık tutarsızlık kaldırımında, turlama yaygın hal alır.