SUR AJANS - Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ABD GÜNİDER Kurucu Üyesi ve Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Çelen, 28 Temmuz Dünya Hepatit Farkındalık Günü dolayısıyla Sur Ajans’a konuştu.
Dünya çapında yaklaşık 354 milyon insan hepatite yakalanırken, her yıl yaklaşık 1 milyondan fazla kişi viral hepatitlere bağlı siroz ve karaciğer kanseri nedeniyle yaşamını yitiriyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre tüm dünyada viral hepatiti olan 354 milyon insandan neredeyse 300 milyonu hepatit B veya hepatit C ile infekte olduğunun farkında değil. Yine her gün hepatit B veya hepatit C ile infekte yaklaşık 3000 kişi infeksiyon veya komplikasyonları nedeniyle hayatını kaybetmekte.
Karaciğer iltihaplanması: Hepatit
-Hepatit nedir? Genel hatlarıyla bilgi verir misiniz?
Prof. Dr. Çelen: Hepatit, karaciğerin iltihaplanması olarak tanımlanan bir hastalıktır. En yaygın nedeni virüsler olmakla birlikte, bakteriler, parazitler, ilaçlar ve alkol gibi diğer faktörler de hepatite yol açabilir. Karaciğer, vücuttaki birçok önemli işlevi yerine getiren önemli bir organdır. Bu nedenle iltihaplanması ciddi sonuçlar doğurabilir.
Hepatit belirtileri kişiye göre değişebilir, ancak en sık görülen semptomlar şunlardır:
•Yorgunluk ve halsizlik
•İştah kaybı ve kilo kaybı
•Karın ağrısı ve şişkinlik
•Bulantı ve kusma
•Cilt ve gözlerde sararma (sarı humma olarak da bilinir)
•İdrar renginde koyulaşma
•Açıklanamayan cilt döküntüleri
Hepatit, tedavi edilmezse ve önlem alınmazsa, ciddi karaciğer hasarına, siroza ve hatta karaciğer yetmezliğine yol açabilir. Tedavide, nedeni belirlemek ve hastalığın şiddetine bağlı olarak antiviral ilaçlar, immünosupresanlar veya diğer tedaviler kullanılabilir. Ayrıca, hastalığın ilerlemesini engellemek ve yayılmasını önlemek için aşılar da mevcuttur, özellikle hepatit A ve B'ye karşı aşılanmak önemlidir.
Hepatit türleri
-Hepatitin kaç farklı türü vardır?
Prof. Dr. Çelen: Hepatit, genellikle üç ana tipe ayrılır:
Viral Hepatit: En yaygın türler hepatit A, hepatit B, hepatit C, hepatit D ve hepatit E'dir. Bunlar, farklı virüslerin neden olduğu enfeksiyonlarla ilişkilidir. Hepatit B ve C uzun süreli (kronik) bir enfeksiyon haline gelerek karaciğer hasarına ve siroz (karaciğerin yaygın hasarı) gelişimine yol açabilir.
Alkolik Hepatit: Kronik alkol kullanımı, karaciğeri etkileyen ve hepatit benzeri semptomlara neden olan ciddi karaciğer hasarına yol açabilir.
Otoimmün Hepatit: Bağışıklık sisteminin yanlışlıkla karaciğeri yabancı bir madde olarak algılaması sonucu ortaya çıkan otoimmün bir hastalıktır. Bu durumda, bağışıklık sistemi karaciğer hücrelerine saldırır ve iltihaplanmaya neden olur.
‘Hepatit C virüsünün bir aşısı yok ama 8-12 haftalık tedavilerle hastalığı tamamen vücuttan temizlemek mümkün’
-Bulaşma yolları nedir?
Prof. Dr. Çelen: Hepatit B virüsü, kan veya diğer vücut sıvılarına maruz kalma yoluyla bulaşıyor. Bu bulaşma cinsel temas, iğne, şırınga vb. enjeksiyon ekipmanlarını paylaşma veya doğumda anneden bebeğe şeklinde gerçekleşebiliyor. Hepatit B virüsünün en sık bilinen bulaş yolları kontrol edilmemiş kan ya da kan ürünlerinin kullanımı, sterilize edilmemiş araçlarla tıbbi ya da diş müdahaleleri yapılması, kullanılmış enjektör paylaşımı, tıraş bıçağı, diş fırçası gibi eşyaların paylaşımı, sterilize edilmemiş araçlarla dövme ya da vücut takılarının uygulanması şeklinde sıralanabilir.
Hepatit C virüsü ise, kontamine kan ve kan ürünlerinin transferi, damar içi madde kullanımı veya cerrahi işlemler esnasında bulaşabiliyor. Ayrıca cinsel yolla ve anneden bebeğe geçiş de diğer bulaşma yolları arasında yer alıyor. Hepatit C virüsünün bir aşısı bulunmuyor ancak 8 ya da 12 haftalık tedaviler ile hastalığı tamamen vücuttan temizlemek yani kür etmek mümkündür. Ülkemizde karaciğer naklinin ikinci en sık rastlanan sebeplerinden biridir. Kişilerin yaklaşık %5-25'inde kronik hepatit C ile 10-20 yıl içinde siroz gelişiyor. Bu nedenle düzenli ilaç kullanımı ve hekim kontrolü büyük önem taşıyor.
Hepatit türlerine göre etkin tedavi yönetmeleri
-En etkin tedavi yöntemi nedir?
Prof. Dr. Çelen: Viral hepatitler için en etkin tedavi yöntemi, hepatit türüne ve enfeksiyonun süresine bağlı olarak değişebilir. Ayrıca hastanın genel sağlık durumu ve karaciğer hasarının derecesi de tedaviyi etkileyebilir. Hepatit B ve C gibi kronik hepatitlerin tedavisi genellikle uzun süreli olabilir. İşte bazı viral hepatit türlerine yönelik tedavi yaklaşımları:
Hepatit A: Hepatit A genellikle hafif ve kendi kendine iyileşen bir enfeksiyondur. Tedavisi semptomatik destekleme ve dinlenme gerektirir. Hastalar genellikle iyi beslenmeli ve bol sıvı almalıdır. Hepatit A'ya karşı korunma için aşılar mevcuttur.
Hepatit B: Kronik hepatit B enfeksiyonu olan hastalarda tedavi, virüsün replikasyonunu baskılamak ve karaciğer hasarını önlemek amacıyla antiviral ilaçlarla yapılır. Tedavi, hastanın virüs yükünü düşük seviyelere indirmeyi hedefler. Ayrıca, hepatit B'ye karşı aşılama, hastalığın önlenmesi için önemli bir adımdır.
Hepatit C: Hepatit C, kronik bir enfeksiyon olduğunda ciddi karaciğer hasarına yol açabilir. Yeni nesil antiviral ilaçlar (DAA - direkt etkili antiviral ajanlar), hepatit C'nin tedavisinde büyük bir ilerlemedir. Bu ilaçlar, genellikle kısa süreli tedavi dönemlerinde kullanılır ve enfeksiyonu tamamen iyileştirme şansı oldukça yüksektir. Bu nedenle, hastaların çoğu başarılı bir şekilde hepatit C'den kurtulabilir.
Hepatit D: Hepatit D, sadece hepatit B virüsüyle birlikte var olabilen bir enfeksiyondur. Tedavi genellikle hepatit B'yi kontrol etmeye ve virüs yükünü azaltmaya yöneliktir. Hepatit D'nin tedavisine ilişkin sınırlı seçenekler vardır.
Tedavi sürecinde, hastaların düzenli doktor kontrollerine gitmesi, ilaçları düzenli olarak kullanması ve sağlıklı bir yaşam tarzını sürdürmesi önemlidir. Ayrıca, hepatit B ve C gibi viral hepatitlerin yayılmasını önlemek için koruyucu önlemler almak ve riskli davranışlardan kaçınmak da hayati önem taşır. Tedavi ve koruyucu önlemlerle birlikte, viral hepatitlerin etkileri azaltılabilir ve karaciğer sağlığı korunabilir. Tedavi süreci her hasta için farklı olabilir, bu nedenle tedavi seçenekleri ve planlaması konusunda uzman bir sağlık profesyoneline danışmak önemlidir.
‘Viral hepatitler tedavi edilmezse kalıcı hasarlara ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir’
-Hepatit tedavi edilmezse kalıcı hasarlara sebep olur mu?
Prof. Dr. Çelen: Evet, viral hepatitler tedavi edilmezse veya uygun tedavi alınmazsa, kalıcı hasarlara ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilirler. Viral hepatitlerin kronik hale gelmesi durumunda, karaciğerde uzun süreli iltihaplanma devam eder ve zamanla karaciğerde ciddi hasara neden olabilir. İltihaplanma sürekli olarak karaciğer hücrelerine zarar verir ve bu da karaciğerin normal işlevlerini yerine getirememesine ve fibrozis adı verilen bağ dokusunun birikmesine yol açar.
Kronik hepatit, siroz olarak bilinen ciddi bir durumla sonuçlanabilir. Siroz, karaciğerdeki normal dokuların büyük ölçüde hasar gördüğü ve bağ dokusunun arttığı bir durumdur. Siroz ilerledikçe, karaciğer fonksiyonları giderek daha fazla bozulur ve sonuçta karaciğer yetmezliği ortaya çıkabilir. Karaciğer yetmezliği, vücuttaki birçok temel işlevin yerine getirilemediği ciddi bir durumdur ve hayati tehlike arz eder.
Ayrıca, kronik hepatit, karaciğer kanseri riskini artırır. Kronik hepatit B ve C enfeksiyonları özellikle karaciğer kanseri gelişme riskini artırmaktadır. Bu nedenle, viral hepatitler teşhis edildiğinde ve kronikleşme potansiyeli olduğunda, uygun tedavi ve takip süreçleri önemlidir. Erken teşhis ve tedavi, hastalığın ilerlemesini yavaşlatma ve kalıcı hasar riskini azaltma şansı sağlar. Tedavi için doktor önerilerini takip etmek ve düzenli doktor kontrollerine katılmak, karaciğer sağlığını korumak için önemlidir. Ayrıca, viral hepatitlerin yayılmasını önlemek için aşılamaya özen göstermek ve riskli davranışlardan kaçınmak da önemli koruyucu adımlardır. Ayrıca, kronik hepatit, karaciğer kanseri riskini artırır. Kronik hepatit B ve C enfeksiyonları özellikle karaciğer kanseri gelişme riskini artırmaktadır.
Hepatit riski altındakiler
-Türkiye'de hepatit hakkında bizi bilgilendirir misiniz?
Prof. Dr. Çelen: Türkiye’de hepatit B sıklığı %4.57, hepatit C sıklığı ise %0.5 olarak biliniyor. Sağlık Bakanlığının 1998 yılından itibaren uyguladığı etkili aşı programı neticesinde hepatit B virüsüyle karşılaşma olasılığının dramatik şekilde düştüğü görülüyor. Türkiye’deki hepatit B sıklığının %2’nin altına inmesi bekleniyor ancak bu tabii ki aşılama, doğru tanı ve tedavilerle mümkün olacaktır. Bununla beraber Türkiye, yoğun göç alan bir ülke olduğundan bu sayılarda artış yaşanabilir.
Sağlık çalışanları ve stajyer öğrenciler, hemodiyaliz hastaları, solid organ ve kemik iliği nakil adayları ve alıcıları, sık kan ve kan ürünü kullanmak zorunda kalan kişiler, madde bağımlıları, hepatit B taşıyıcılarının/hastalarının aile içi temaslılarından aşısız olanlar, HBsAg pozitif annelerin çocukları, çok sayıda cinsel partneri olan ve seks işçileri ile cinsel ilişkide bulunan kişiler, eşcinsel ve biseksüel erkekler, hepatit B dışında kronik karaciğer hastalığı olan kişiler, cezaevlerinde ve ıslahevlerinde bulunan hükümlüler ve çalışanlar, riskli diş tedavisi ve girişim öyküsü olanlar, berberler-kuaförler, manikür-pedikürcüler, piercing, dövme yaptırmayı planlayan kişiler, zihinsel engelli bakımevlerinde bulunan kişiler, yetiştirme yurtlarında bulunanlar, güvenlik personeli (asker, polis vb. arasında kan ve hasta çıkartıları ile temas riski yüksek olanlar), kazalarda ve afetlerde ilk yardım uygulayan kişiler, HBV sıklığının yüksek olduğu bölgelerden gelen göçmenler risk altındaki gruplar olarak sıralanabilir.
Hepatit türleri ve en çok görüldüğü ülkeler
-Hepatit en çok hangi ülkelerde görülüyor?
Prof. Dr. Çelen: Hepatit, dünya genelinde yaygın bir hastalıktır ve birçok ülkede görülmektedir. Hangi tür hepatitin yaygın olduğu ve enfeksiyon oranlarının yüksek olduğu ülkeler, hepatit türüne ve coğrafi bölgeye bağlı olarak değişebilir.
Hepatit A: Hepatit A genellikle dünya genelinde daha yaygın olarak görülür ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde enfeksiyon oranları daha yüksektir. Hijyen ve sanitasyon koşullarının düşük olduğu bölgelerde hepatit A salgınları daha yaygın olabilir. Seyahat sağlığı açısından bazı bölgelerde risk altında olanlar için hepatit A aşısı önerilmektedir.
Hepatit B: Hepatit B, dünya çapında önemli bir halk sağlığı sorunudur ve yüksek oranda bulaşıcıdır. Bu enfeksiyon, Asya, Afrika ve Pasifik bölgelerinde daha yaygın görülmektedir. Doğu Asya, Güneydoğu Asya, Orta Doğu ve Afrika ülkeleri, hepatit B enfeksiyonu açısından yüksek insidans gösteren bölgeler arasındadır.
Hepatit C: Hepatit C enfeksiyonları dünya genelinde yaygındır, ancak özellikle Orta Doğu, Doğu Avrupa ve Batı Afrika ülkeleri gibi bölgelerde daha yüksek prevalansa sahip olabilir. Enjeksiyon yoluyla uyuşturucu kullananlar ve tıbbi gereksinimleri için güvenli olmayan şartlarda kan ve kan ürünleri alan kişilerde enfeksiyon riski daha yüksektir.
Hepatit E: Hepatit E, düşük gelirli ve gelişmekte olan ülkelerde daha sık görülen bir hepatit türüdür. Özellikle kontamine suyun tüketildiği bölgelerde salgınlar meydana gelebilir.
Hepatit D: Hepatit D, sadece hepatit B virüsüyle birlikte enfekte olduğunda görülür. Bu nedenle, hepatit B'nin yaygın olduğu bölgelerde hepatit D de görülebilir.
Hepatit B ve C gibi kronik hepatitler, tedavi edilmediğinde ve önlenmediğinde ciddi karaciğer hasarına neden olabilir. Bu nedenle, hepatit türlerinin yaygın olduğu bölgelerde hastalığın önlenmesi, erken teşhis ve uygun tedavi önemlidir. Aşılamalar, riskli davranışlardan kaçınma ve sağlık farkındalığının artırılması, viral hepatitlerin kontrolü ve yayılmasının azaltılması için önemli adımlardır.
‘Türkiye viral hepatitlerin en sık görüldüğü ülkelerden biri’
-Türkiye dünya sıralamasında nerede yer alıyor?
Prof. Dr. Çelen: Viral hepatitlerin durumu ve yaygınlığı dünya genelinde sürekli olarak izlenmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve diğer uluslararası sağlık kuruluşları, hepatit vakalarının ve insidansının izlenmesi için veriler toplar ve düzenli olarak raporlar yayımlar. Bu verilere dayanarak, ülkelerin viral hepatitler açısından durumları ve dünya sıralamaları değerlendirilebilir. Ancak, bu tür verilerin güncel ve doğru olması için belirli bir dönemde toplanmış verilere ihtiyaç vardır. Ancak Türkiye’nin viral hepatitlerin en sık görüldüğü ülkelerden biri olduğunu söyleyebiliriz.
‘Hepatit B enfeksiyonu bölgede diğer bölgelere göre daha yüksek oranda görülmekte’
-Türkiye’de bölgelere göre farklılık görülüyor mu?
Prof. Dr. Çelen: Türkiye'de viral hepatitlerin yaygınlığı, coğrafi bölgelere ve risk faktörlerine bağlı olarak değişebilir. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, hepatit B ve C özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde daha yüksek oranda görülmektedir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde viral hepatitlerin durumu şu şekilde özetlenebilir:
Yüksek İnsidans: Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Türkiye genelinde hepatit B ve C vakalarının daha yoğun olduğu bölgelerden biridir. Özellikle hepatit B enfeksiyonu bölgede diğer bölgelere göre daha yüksek oranda görülmektedir.
Yayılma Yolları: Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde hepatit B ve C'nin yayılmasında kan yolu ve cinsel temas gibi riskli davranışlar önemli bir rol oynamaktadır. Bölgedeki sağlık altyapısının bazı bölgelerde yetersiz olması ve sosyoekonomik koşulların etkisi de hastalığın yayılmasını kolaylaştırabilir.
Korunma ve Farkındalık: Bölgede hepatitlerin yayılmasını önlemek için Sağlık Bakanlığı ve diğer sağlık kuruluşları farkındalık kampanyaları yürütmekte ve aşılamayı teşvik etmektedir. Aşıların yaygın kullanımı, risk altındaki kişileri korumada önemli bir rol oynamaktadır.
Erken Teşhis ve Tedavi: Bölgede hepatit B ve C'nin erken teşhisi ve uygun tedavisi için sağlık merkezleri bulunmaktadır. Tedavi edilmemiş hepatit vakalarının siroza veya karaciğer kanserine ilerlemesini önlemek için erken teşhis ve tedavi önemlidir.
Toplum Sağlığı Programları: Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde viral hepatitlerle mücadele kapsamında toplum sağlığı programları ve bilgilendirme etkinlikleri düzenlenmektedir. Bu etkinlikler, halkın hepatitlerin önlenmesi ve tedavisi konusunda bilinçlenmesini sağlamayı amaçlar.
‘Kronik hastalıkların tamamında deprem bölgelerinde aksamalar yaşandı’
-Deprem sonrası hastalığın teşhis ve tedavisinde aksamalar yaşandı mı?
Prof. Dr. Çelen: Kronik hastalıkların tamamında deprem bölgelerinde aksamalar yaşandı. Ancak hepatit tedavisindeki ilaca ulaşım noktasında bir sorun olmadığı için bu aksaklık sadece takip ve ilk tanı noktasında bir süreliğine yaşandı.
Mustafa Kemal Çelen kimdir?
28 Nisan 1972’de Münih’te doğdu. İlkokul eğitimini Münih’te, Ortaokul ve Liseyi ise 1990 yılında Diyarbakır’da tamamladı. Aynı yıl girdiği üniversite yerleştirme sınavında Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesine girmeye hak kazandı. 1996 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 1998’de Tıpta Uzmanlık Sınavını kazanarak Dicle Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalında eğitimine başladı. 2003 yılında Enfeksiyon Hastalıkları uzmanı oldu. Uzman hekim olarak aynı bölümde çalışmaya devam etti. Dr. Çelen 2005 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi akademik kadrosuna yardımcı doçent olarak atandı. Dr. Çelen 2008’de Doçent, 2014 yılında da Profesör unvanını aldı. Prof. Dr. Mustafa Kemal Çelen’in Enfeksiyon Hastalıkları alanında ulusal ve uluslararası dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, ulusal ve uluslararası kongrelere sunulmuş bildirileri ve posterleri ve dokuz adet Türkçe kitap bölüm yazarlığı bulunmaktadır. Uluslararası makalelerine çok sayıda atıf almıştır. Ulusal Enfeksiyon Hastalıkları kongrelerinde çok sayıda konuşma ve oturum başkanlığı yapmıştır. Ayrıca Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde 2014 ve 2015 yılında bilimsel çalışmalarda başarıları nedeniyle Tıp Fakültesinde üst üste iki kez birincilik ödülü almıştır. Enfeksiyon Hastalıkları ve özellikle viral hepatitler alanlarında çok sayıda mesleki kursun yanı sıra, eğitim becerileri, eğiticinin eğitimi, ölçme değerlendirme, kalite ve akreditasyon, sağlıkta doğru iletişim, etkileyici konuşma ve anlatım teknikleri, beden dili kullanma teknikleri gibi birçok bilgi, beceri ve davranış geliştirici kurslara katılmıştır. 2008 yılı itibariyle, toplumun bilgi düzeyini artırmak ve viral hepatit farkındalığını artırmak amacıyla bölgesel yayın yapan dört farklı gazetede köşe yazarlığı yapmanın yanı sıra, ulusal ve bölgesel TV programlarında haftalık sağlık programlarında yapımcı ve sunucu olarak görev yapmaktadır. Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği ve Viral Hepatitle Savaşım Derneği üyesiyim. Halen Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları Anabilim dalında öğretim üyesi olarak görevine devam etmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.