Ali Abbas Yılmaz/ÖZEL HABER

Türkiye’de yapılan 14 Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı seçimi 2’nci tura sarktı. Muhalefetin adayı Kılıçdaroğlu, 28 Mayıs’a hazırlanırken değişim isteyen toplumsal muhalefet umudunu diri tutmaya devam ediyor. Seçimi kazanmaya dönük hamlelerin masaya yatırıldığı şu süreçlerde Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rüstem Erkan, önemli değerlendirmelerde bulundu.

Erkan, seçimlerin ikinci tura kalmasını ve ikinci turda muhalefetin yeni bir soluk, yeni bir dil yaratarak toplumun tüm kesimlerine dönük yeni bir umut oluşturması gerektiğini belirtti ve 28 Mayıs’ın 2’nci tur olarak değil yeni bir seçim olarak görülmesi gerektiğine vurgu yaptı.

Gazetemize açıklamalarda bulunan Erkan, 14 Mayıs’ta siyasi partiler arasında en çok oyu Erdoğan’ın kendi partisinin kaybettiğini söyledi ve beklentilerin altında oy alan muhalefetin adayı Kılıçdaroğlu’nun 28 Mayıs’ta zafer ilan edebilmesi için 1’inci turdaki tablonun analizini masaya yatırarak ‘yeni bir ekip ve yeni bir politik hamle’ ile kalan süreyi tamamlaması gerektiğine dikkat çekti.

28 Mayıs’ta yapılacak olan seçimlerin yeni bir seçim olarak görülmesi gerektiğine atıfta bulunan Erkan, seçime 12 gün kala Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi durumunda ekonomi, iç politika, dış politika, hukuk ve kalkınmaya yönelik atacağı adımların mini özetini somut olacak şekilde özetlemesi ve bunu kamuoyuna açıklaması gerektiğini dile getirdi.

"14 Mayıs'taki tablonun en önemli nedeni milletvekili listesiydi"

İlk turda Kılıçdaroğlu'nun gerek kamuoyu gerekse toplumsal beklentinin yaklaşık 2 puan altında oy aldığını ifade Erkan, ortaya çıkan tablonun nedenini şöyle özetliyor: 

"Bu etkilerin en önemlilerinden biri milletvekili aday listeleriydi. Milletvekili aday listeleri ortaya çıkmadan önce Kılıçdaroğlu’nun oyu daha yüksekti. Yani adaylara gösterilen tepkilerden de kaynaklı bir durum olduğunu düşünüyorum. En azından motivasyonu azaltan bir durum oldu. İkinci altılı ittifak başarılı olamadı, onlar olmadan da CHP bu oylara ulaşabilirdi. Orada ciddi bir katkı gelmedi, onu iyi planlayamadılar. Başından beri, Meral Akşener’in çıkışıyla bir şüphe vardı. Kılıçdaroğlu ile azami oya ulaşılamaz tartışması vardı ve o gerçekleşmiş oldu. Türkiye’nin sosyolojik yapısı Kılıçdaroğlu’nun kazanmasını zorlaştıran bir durumdu. İnsanların zihninde yıllardır oluşan kalıpları değiştirmek zor oluyor. CHP’nin Türkiye’nin her yerinde birkaç puan oy artışı var. AK Partinin de yüzde 7 bir oy kaybı görülüyor. Ama Cumhurbaşkanlığında önde olduğu için bu oy kaybı şuan konuşulmuyor. Ama burada ilginç olan AK Partinin kaybettiği oylar Millet İttifakı’na geçmemiş. Geçen oylar yüzde 1 bile değil. AK Partiden ayrılan DEVA ve Gelecek partileri var ve onar AK Parti seçmeninden birkaç puan getirecekti ki, hem CHP’nin hem de Kılıçdaroğlu’nun oyu artsın. AK Partiden giden oylar Yeniden Refah Partisi’ne geçmiş. Yine Zafer Partisi’ne giden oylar da büyük ölçüde AK Parti seçmeninden giden oylar. Yani Cumhur İttifakı’nın içerisinde bir oy geçişkenliği olmuş. Dolayısıyla Türkiye’de bloklar arasında seçmen kümelenmelerinde bir değişiklik ortaya çıkmadı.”

"Seçim, tüm kesimlerden oy alarak kazanılır" 

Kılıçdaroğlu’nun Kürt seçmenden yüksek düzeyde bir oy aldığını ancak burada da beklentinin altında kaldığını ifade eden  Erkan, “Diyarbakır’da yapılan bazı araştırmalarda bu destek yüzde 80 gibi gösteriliyordu. Türkiye’de belli bir seçmen kümelenmesinde yüksek düzeyde oy almak seçimi kazanmaya yeterli olmuyor. Yüzde 50 artı 1 için sadece Kürtlerde oy almak, sadece Karadenizlilerden yüksek oy almak, sadece Alevilerden oy almak, sadece Batı Trakyalılardan oy almak seçimi kazanmak için yeterli olmuyor” diyor. 

"Kimin ne söyleyeceğinin de düşünülüp tasarlanması gerekiyordu"

Erkan, YSP'nin 13 Mayıs'ta Diyarbakır'da yaptığı final mitinginde CHP'yi direkt hedef alarak propaganda konuşmasını yapan YSP milletvekili DTK Eşbaşkanı Bedran Öztürk'ü atıfta bulunuyor ve bu konuşmanın Kürt seçmenin tercihinde etkili olduğunu şöyle değerlendiriyor:

"Bir tarafta CHP Genel Başkanı’na destek veriyorsun ama orada da desteklediğin partiye tarihinden başlayarak en ağır eleştirileri yapıyorsun. Bu süreç sağlıklı değildi ve çok iyi bir şekilde yürütülmedi. Çünkü Yeşil Sol Parti ve HDP adına Genel Başkanlar dışında çok sayıda insan konuşuyor. Ve biri de çıkıp daha aykırı ve radikal bir söz söylediğinde o gündeme geliyor. Dolayısıyla kimin ne söyleyeceğinin de düşünülüp tasarlanması, konuşulması lazımdı. Bir şey konuşulmadığı için de savruk bir şekilde seçime gidildi.”

"Tüm partiler tepkili bir kitleden oy almış gibi görünüyor"

Seçimin ikinci turunda mevcut tabloya göre Erdoğan’ın kazanmaya daha yakın olduğunu belirten Prof. Dr. Erkan, yüzde 5’in üzerinde oy alan Sinan Oğan’ın ise oylarını blok bir şekilde herhangi bir adaya kanalize etmede sorun yaşayacağını kaydediyor.

28 Mayıs'ın yeni bir seçim olarak ele alınması gerektiğine ve seçmen davranışının her iki aday açısından da farklılaşabileceğine işaret eden Erkan, şöyle devam ediyor:

“Sinan Oğan’ın yüzde 5 oyunun 2 buçuğu Erdoğan’a  giderse kazanır şeklinde hesaplamak da çok doğru değil. Ya da blok olarak oylarının yüzde 5’i muhalefete giderse Kılıçdaroğlu kazanır diye düşünmek de doğru değil. Çünkü Sinan Oğan’ın seçmen kitlesi çok kontrol edebileceği bir seçme kitlesi gibi görünmüyor. Tüm partiler tepkili bir kitleden oy almış gibi görünüyor. Hem Sayın Erdoğan’a hem Sayın Kılıçdaroğlu’na oy vermeyen bir kitle gibi görünüyor. Bunlar sandığa da gitmeyebilir ya da ikisi arasında dağılabilir. Yani blok olarak yüzde 5’i Oğan yönlendirmez gibi geliyor. Çünkü bu oy bir parti oyu değil. Oğan, Zafer partisinin 2 katından fazla oy aldı. Bu seçmenin profili farklı, çoğunlukla daha eğitimli ve bir kısmı da devlet memuru vs. yani Türk kimliğini öne çıkaran bir milliyetçi kanat. Türkçü bir kanat ve Atatürk milliyetçiliğini öne çıkaran bir grup” 

‘Kılıçdaroğlu politika yapıcılarını değiştirmesi gerekiyor’

Erkan ikinci turda seçimlere katılım oranının 4-5 puan düşeceğini öngürüyor ve öngörüsünü ise yaz mevsimi ile birlikte demografik bir hareketliliğin olacağını ve bunun seçime katılıma etki edeceğiyle açıklıyor. Demografik hareketlilik için de Kılıçdaroğlu'nun oy aldığı Kürt seçmenlerin de yer aldınığına vurgu yapan Erkan, böylesi bir seçmen kitlesi ile daha önce sandığa gitmen seçmen kitlesi ve ilk turda kendisine oy vermeyen kitleden Kılıçdaroğlu'nun oy alabilmesi için 'yeni' hamleleri uygulaması gerektiğini şöyle aktarıyor:

"Bu seçime giderken yaklaşık 3 aydır söylenen propaganda diliyle gidilirse bir şey değişmez. Sayın Kılıçdaroğlu’nun özellikle ve mutlaka farklı bir dil, farklı bir söylemle; yani hem kendi seçmenini sandık başına götürecek hem de oy davranışında değişiklik yaratabilecek bir dil yaratması gerekir. Bu da büyük ölçüde kendi etrafındaki o çerçevenin dışına çıkması lazım. Özellikle seçim döneminde her liderin etrafında bir politika yapıcılar oluşuyor. Propagandasından tutun miting düzenlemeye kadar, bence o ekibi bir tarafa bırakarak yeni bir ekiple gitmesi lazım. Yeni bir bakış açısıyla. Çünkü mevcutla zaten kaybettiği ortaya çıktı. Yeni bir bakışla yeni bir seçim havası yaratmak lazım.”

"Patates fiyatının üzerinde bir hafta durmaya gerek yoktu, seçmen daha büyük şeyler istiyor"

Seçim öncesi dönemde mevsimsel fiyat değişikliğinin seçim propagandası haline getirilmesinin temel etki faktörü olmadığını söylen Erkan, "Patatesin fiyatının çok yüksek olması üzerinde bir hafta kadar durmaya gerek yoktu. Türkiye’de seçmen daha büyük şeyler istiyor" diyor ve şöyle devam ediyor:

"Evet bir ekonomik kriz var, bir pahalılık vurgusu yapmak gerekiyor ama bir hafta soğanın fiyatının yüksek olması bir hafta patatesin fiyatının çok yüksek olması üzerinde bu kadar durmaya gerek yoktu. Türkiye’de seçmen daha büyük şeyler istiyor. Bunu derken daha büyük yardımlar falan değil. Türkiye’de insanların ufku çok geniş. Kısa bir süre gelirinin artması, fiyatların inmesi filan değil.

Herkes daha iyi bir ülkede yaşamak istiyor. Daha iyi bir yaşam koşulunun sağlanmasını istiyor. Özellikle genç seçmenin daha iyi bir gelecek umudunun mutlaka yaratılması lazım. Daha iyi eğitim alacak, daha kolay iş bulacak, daha iyi koşullarda yaşayacak ve bütün seçmen kategorilerine dönük olarak bir politika oluşturmak lazım.

Hiç kimse yatağa aç girmeyecek, bu çok oy getirici bir şey değil. Zaten bunu sağlamak bir ülkenin görevidir. İş insanlarına daha iyi bir gelir olabilecek, orta sınıfın daha iyi bir düzeye gelebileceğini, gelir düzeyi az olanların daha iyi bir gelir düzeyine kavuşacağı, yani toplumun geneline daha güçlü bir umut vermesi ve bunun da düzgün bir şekilde topluma anlatılması gerekiyor.”

"Rusya çıkışı CHP ve Kılıçdaroğlu'nu ABD politikaları taraftarıymış gibi gösterdi"

14 Mayıs öncesi dış politikaya dair üretilen politik söylemin oy kaybına etki ettiğini ifade eden Erkan, "Batı ile de sert bir muhalefet yapılması gerekmiyor. Dış politikada ülkelerle ticaret hacmini geliştirecek bir hattın izlenmesi gerekiyor" diye ekliyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:

"Mutlaka bir dış politika metni yayımlaması gerekiyor ve bunu açık ikna edici söylemlerle oluşturup kamuoyu ile paylaşmalı. Rusya’ya karşı yaptırımlar, Batının yaptırımlarını uygulayacağız demiş olması. Rusya’nın seçimlere müdahale ediyor demesi. Yani, CHP ve Kılıçdaroğlu’nu çok Batıyla bütünleşik ve olmadığı halde ABD politikaları taraftarıymış gibi gösterdi. Dünyadaki bütün seçimlerde, özellikle Latin Amerika seçimlerinde de Amerika’ya yakın duran hiçbir lider kazanmıyor. Brezilya seçimlerine bakın ve toplumsal yapı olarak da biraz Türkiye’ye benzer. Brezilya’da dahi kazanamadılar. CHP gibi bir partinin dünya sistemine bir muhalif duruşunun olması lazım. Bu dili düzeltmesi gerekir.

2'nci Dünya savaşında tarafsızlığını korumuş bir parti böyle bir algıya neden olmamalı

Rusya Ukrayna savaşında da Ukrayna tarafını tutacakmış gibi bir algıdan da çıkması lazım. 2. Dünya savaşında dahi tarafsızlığını koruyabilmiş bir partinin geleneğinden gelen CHP’nin, AK Parti’nin bu savaştaki tarafsız tutumunu daha yüksek perdeden yapması lazım. Bu savaştan Türkiye’nin hiç etkilenmeyeceğini, politikalarının savaşı bitirmeye dönük olacağını ve Rusya ile ilişkilerin aynı düzeyde devam edeceğini ifade etmesi gerekiyor. Bizim Rusya ile ilişkilerimiz turizmden tarımsal ürün ihracatına ve Rusya’nın Türkiye’deki nükleer enerjiden tutun diğer yatırımlarına kadar en yoğun ilişkilerimizin olduğu bir ülke. Dolayısıyla dış politikada ülkelerle ticaret hacmini geliştirecek bir hattın izlenmesi gerekiyor. Batı ile de sert bir muhalefet yapılması gerekmiyor ama Batı politikaları yönünde de karar alıyormuş gibi kendilerini göstermemeleri lazım.”

"Gençlerin tümü atama bekleyen üniversite mezunlarından oluşmuyor"

Gıda fiyatlarının yanlış tarım politikalarından kaynaklandığının unutlmaması gerektiğine dikkat çeken Erkan, dış politika gibi tarımsal alan gibi göstergelerin götü olduğu tüm alanlarda bir ekonomi politika metninin yayımlanması gerektiğini söylüyor. 

"Gençleri üretime katabilecek, bölgelere vurgu yaparak herkeste bir heyecan yaratacak yeni bir dili geliştirmek lazım" ifadesini kullanan Erkan, şu yorumda bulunuyor:

“Bana kalırsa ciddi bir tarım politikasını kısa ve öz olarak açıklarım. Gençliğe dönük bölgesel olarak mesajlar vermesi lazım. Diyarbakır’a dönük; Dicle’nin, Mezopotamya’nın çocukları bu bereketli topraklarda doğdunuz, burada yaşayacaksınız. Zenginliği burada sağlayacaksınız. Burada iş bulup yaşayacaksınız. Bunu da sağlıklı bir şekilde ortaya koyması lazım. Diyarbakır’da Organize Sanayi Bölgesi’nde 8 bine yakın insan çalışıyor. Burada çalışan insan sayısını 1-2 senede 50 bine çıkaracağım diye bir politika ortaya koyması lazım. Genç nüfus en çok bu bölgede, iş aş derdi de en çok bu bölgede. Bunların hepsi de üniversite mezunun atama bekleyen kişiler değil. Gençleri üretime katabilecek, bölgelere vurgu yaparak herkeste bir heyecan yaratacak yeni bir dili geliştirmek lazım.”

"Hukuk üzerinden meseleyi götürmek lazım"

Kimlikler, inançlar üzerinden daha önce yapılan söylemlerin bir tarafa bırakılması gerektiğini belirten Erkan, "Harama el uzatmamış olabilirsiniz, bu vicdani bir durum ama harama el uzatanı bu söylemle engelleyemezsiniz" diyor ve şöyle devam ediyor:

 “Hukuk üzerinden meseleyi götürmek lazım. Helal haram vs. kişinin kendisi bundan uzak durur.  Kuracağınız hukuk siteminin hiç kimsenin yolsuzluk yapmasına izin vermeyen, şeffaf bir sistem olması gerekiyor. Harama el uzatmamış olabilirsiniz, bu vicdani bir durum ama harama el uzatanı bu söylemle engelleyemezsiniz. Burada sistemsel olarak bunu nasıl önleyeceğiniz, şeffaflığı nasıl sağlayacağınız üzerine somut bir şey ortaya koymanız lazım. İktidara geldiklerinde de kendilerine bir zengin kesim yaratmayacaklarını açıkça belirtmesi lazım. Öte yandan ittifaktaki partilerin katkısını öne çıkarması lazım. Seçim sürecinde de seçim gecesi de sahada yoklardı. Seçim sürecindeki propagandayı da seçim gecesinin bütün yükünü de sadece 2 belediye başkanına yüklediler. Diğer ittifak adaylarını da etkin bir şekilde sahaya sürmek zorundalar. Çünkü oradan da bir seçmen kesiminin ikna edilmesi lazım.”

"YSP'nin Türkiye’nin batısında bir gücü vardı ve o gücü kaybetmeye başladı"

Yeşil Sol Parti’nin mevcut politik söylemlerinin ve hamlelerinin oy kaybına neden olduğuna da değinen Erkan, "Aynı tarz ile devam ederlerse bundan sonraki seçimlerde yüzde 7 barajını aşmaları zor olacaktır. Kendilerine dönük bir özeleştiri ile yeni bir alan yeni bir siyaset tarzı benimsemeleri gerekir diye düşünüyorum" yorumunda bulundu ve şunları söyledi:

“Oy kaybı yaşandığı gibi milletvekili kaybı da yaşandı. TİP ile de oylarını toplasanız geçen seçime göre bir oy kaybı var. Evet, CHP’ye giden bir oy var ama bunun ötesinde diğer partilere de giden bir oy var. Heyecan ve motivasyonunu kaybetmiş bir parti gibi görünüyor. Türkiye’nin batısında bir gücü vardı ve o gücü kaybetmeye başladı. Bu da adaylarla ilgili bir şey. HDP Türkiye’nin batısında tam muhalif bir sol parti olarak algılanıyordu. Ama bazı adaylarının sola hakaret olabilecek gibi ifadeleri ve o adayların geçmişteki kimlikleri muhalif sol seçmeni uzaklaştırmış oldu. TİP ile birlikte de girmiş olsalardı o muhalif sol seçmende bir uzaklaşma olacaktı.

Onun dışında bölgedeki adaylarda da eski zamanlardaki gibi adayların şeffaf bir şekilde belirlenmemesi; illerin kimliğini yansıtmayan, bilinmeyen düşük profilli adaylarla seçime girilmiş olması etkili oldu. Diyarbakır’da da herkes aday profilinin problemli olduğunu söyler duruma geldi. Aynı tarz ile devam ederlerse bundan sonraki seçimlerde yüzde 7 barajını aşmaları zor olacaktır. Kendilerine dönük bir özeleştiri ile yeni bir alan yeni bir siyaset tarzı benimsemeleri gerekir diye düşünüyorum”

Editör: Ali Abbas Yılmaz