Kurulma aşamasında olan Rıza Şehri Akademisi Konferansı, Alevi kanaat önderleri, konuyla ilgilenen akademisyenler ve araştırmacıların katılımıyla Nisan ayında Almanya’nın Dortmund şehrinde gerçekleştirildi. Konferansta, Alevilik çalışmalarında alternatif akademik alan yaratma ve akademik özerklik konuları ele alınıp tartışmaya açıldı. Konferans katılımcıları Alevilik tarihi, inancı ve güncel sorunları hakkında çok yönlü değerlendirmelerde bulundu.

Konferansın önemli tartışma konularından biri de araştırma, inceleme çalışmaları oldu. Bu kapsamda, son yıllarda, Türkiye ve Avrupa’da Alevilik çalışmalarına ciddi bir yönelim olduğu ifade edildi. Konferansta, özellikle akademi dünyasında konuya ilgi duyan genç jenerasyon başta olmak üzere, geniş kesimlerin araştırma ve inceleme çalışmalarında öne çıkan eksik, yetersiz ve sorunlu yaklaşımları üzerinde duruldu, ihtiyaçlara cevap olacak çalışmaların yürütülmesine dair önemli tespitler yapıldı.

Türkiye üniversiteleri ve araştırma merkezlerinde öteden beri Aleviliği, önemli oranda Türkçü zihniyete yedekleme çabalarının olduğu bilinmektedir. Son yüz yılda resmi ideoloji paralelinde Aleviliği, Türk etnik kimliğine sabitleyerek diğer halkların ve süreklerin hakikatini inkâr eden araştırma ve inceleme çalışmaları ve ortaya çıkan yaklaşım temel sorunlardan biri haline geldiğinin altı çizildi.

Alevi inancı, “Yol bir, sürek bin bir“ söylemi ile ifade edildiği üzere farklı coğrafyalarda, farklı etnisitelere dayanan çoklu kimliksel, kültürel ve inançsal farklılıklara sahip bir inançtır. Akademi faaliyetleri bu çoğulculuğu gözeterek yürütüldüğü oranda, Yol’un tarihsel hakikatine uygun davranmış olacağı belirtildi.

Rıza Şehri Akademisi’nin temel önceliği: Rêya/Raa Heqî süreğine eğilmek

Diğer yandan konferans katılımcıları, Aleviliğin içinde mayalandığı uzun erimli tarihsel gerçekliğin yok sayılarak İslam’a yedekleme uğraşısı içinde olunduğuna, bunda da epey yol alındığına dikkat çekildi. Bu temelde konferans katılımcılarının ekseriyetle üzerinde durduğu bir diğer konu ise, Rêya/Raa Heqî süreği oldu. Günümüzde ağır bir asimilasyon ve başkalaşım sorunuyla karşı karşıya kalan Rêya/Raa Heqî süreğine eğilmek, Rıza Şehri Akademisi’nin temel önceliği olması düşüncesi, konferans katılımcılarının ağırlıklı görüşü olarak öne çıktı.

Koçgiri Bölgesi

Açıklamada, “Rêya/ Raa Heqî itikadı bir Mezopotamya gerçekliğidir. Şekillendiği mekân ise Yukarı Mezopotamyadır. Mezopotamya’nın Kuzeyinde yer alan Tarihi Dersim coğrafyası; batıda Koçgiri bölgesini, doğuda Xınıs- Çat’ı, güneyde Antep Araban, Adıyaman, Malatya ve Elazığ’ı içine alan geniş bir alanı kapsamaktadır. Gerek tarihi Dersim alanında, gerekse daha geniş ölçekte Yukarı Mezopotamya’da yapılan arkeolojik kazıların Rêya Heqî inanç tarihinin kimi ipuçlarını verdiği dile getirilmiş, bu bağlamda akademinin, inancın uzun tarihi geçmişini, yapım ve yaratım faaliyetlerini açığa çıkarmak ve bu bilimsel bilgiyi inanç insanları ile buluşturmanın öncelikli görevi olması gerektiği ifade edildi” denildi.

‘Alevi toplumunun kolektif hafızası kırıma uğratılıyor’

Bildirgeye şöyle devam edildi: “Bu görevi iktidar ve çıkar kaygısıyla hareket eden devlet ve iktidarların yerine getirmediği ve getirmeyeceği gerçeğinden hareketle bağımsız ve objektif araştırma, inceleme yapan kurumlara ihtiyaç olduğu belirtildi. Bu anlamda Rıza Şehri Akademisi’nde uygulamalı araştırmalarla kültürel, sanatsal ve sosyal aydınlanmaya yol açması gerektiği ifade edildi. Genelde devletçi sistemin, özelde ulus devletin Kadim Alevi kimliğini, kültürünü asimilasyonla başkalaştırma, kendi tarihsel gerçekliğine yabancılaştırma çalışmalarına karşı hem yaşanan sorunlara çözüm yollarını aramak, hem de inancın tarihsel hakikatini sosyal bilimin ışığında açığa çıkarmanın bir gereklilik ve temel öncelik olduğu dile getirildi.

Alevi toplumsallığının tarihini öğrenmek, uzun tarihi geçmişinden bugüne inancın bilinmeyen, karanlıkta kalan hakikatini bağımsız akademik çalışmalarla aydınlatmak ve açığa çıkarmak özerk akademik çalışmalarla mümkün olabileceğinde ortaklaşıldı. Konferans katılımcılarının dikkat çektiği başka bir önemli sorun ise hafıza olmuştur. Son yüzyılda devlet eliyle Alevi toplumunun kolektif hafızası kırıma uğratılırken, çok yönlü dayatmalarla ‘yeni hafıza‘ inşaa çalışmasına hız verildiği belirtilmiş, bu anlamda kadim kolektif hafızanın canlandırılmasının hayati önemde olduğu dile getirildi.

‘Alevi hakikatine uygun bir literatür çalışmasına acil ihtiyaç’

Konferansta, Alevilerin kadim coğrafyalarından metropollere ve oradan da dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmaları sonucu farklı ülkelerde oluşan Diaspora gerçeği göz önünde bulundurularak bu yeni döneme ilişkin yeni söylemlere ihtiyaç olduğu ifade edilmiş, Kürt-Alevi inancının uluslararası literatürünü oluşturma çalışmalarının önemli olacağı tespiti yapıldı. Bugüne kadar oluşan literatürün dışarıdan üretildiği, daha çok itibarsızlaştırma ve kriminalize etmeye dönük bir literatür olduğu dile getirilmiş, Alevi hakikatine uygun bir literatür çalışmasına acil ihtiyaç olduğu belirtilmiştir.

Günümüzün önemli sorunlarından birinin de Alevi toplumunun gittikçe bir diaspora toplumuna dönüşmesi sorunu olduğu tespiti yapılmış. Avrupa çalışmalarında kimlik ve vatandaşlık ilişkisi, bu durumu gözeterek yürütülmesi gerektiği ifade edilmiştir. Aleviler yaşadıkları ülkelerin vatandaşları olma çabası içinde olmaları sonucu kimliğin yeniden şekillendiği ifade edildi. Bu durumun giderek etnik kimliğinden, dilinden de uzaklaşmaya yol açtığı belirtilmiş, bu temelde anadilde eğitimin ve inanç itikadının anadilde yapılmasının gerekliliğinin altı çizildi.

Dolayısıyla Aleviliğin uluslararasılaşması, küresel bir inanç ve kimliğe dönüşüyor olması gerçeğinin göz önünde bulundurulması gerektiği ifade edilmiş, özerk akademik çalışmalarla bu sürece cevap olunmasının zorunluluğu dile getirildi.

‘Bilginin üretilmesi, bilginin toplumsallaştırılması…’

Sonuç olarak; konferansta, Alevi toplumunun güncelde karşı karşıya olduğu sorunlar ve ihtiyaçlara dair çok yönlü değerlendirmeler ve tespitler yapılmış olup, yapılacak akademi çalışması için yol gösterici öneriler geliştirildi. Bilginin üretilmesi, bilginin toplumsallaştırılması ve bunun süreklilik arz etmesi gerektiğinden hareketle benzeri kurumların kuruluş serüvenlerini incelemek, onların yapmış olduklarından dersler çıkararak Akademi’nin kurumsal kimliğine kavuşturulmasında oldukça önemli olacağı dile getirildi. Alevi toplumunun ihtiyaçlarına cevap verebilmesi, bilimsel saygınlığı olan bir kurum haline gelmesi için etkin çalışma yapmanın gerekliliği belirtildi. Bu temelde Rıza Şehri Akademisi olarak, bu konferansta açığa çıkan düşünce ve önerilerin önümüzdeki sürecin akademik misyona ve amacına uygun yürütülmesinde bize güç vereceğini, değerli kamuoyu ile paylaşmayı görev biliyoruz.” (Kaynak: PİRHA)

Editör: Ali Abbas Yılmaz