Adana'nın Seyhan ilçesinde 11 Ekim 2015'te Ankara Katliamı yıl dönümü dolayısıyla gerçekleştirilen protesto eylemlerinde annesi Kamile Dora’nın kucağındayken vurulan 3 buçuk yaşındaki Tevriz Dora’nın ölümüne ilişkin polis memurları A.Ü., Ö.G. ve S.T. hakkında açılan davanın ikinci duruşması görüldü. 3 polis, "olası kastla adam öldürme" ve "yaralama" suçlamalarıyla Adana 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısında çıktı. Dora'nın anne ve babası Kamile ile Azem Dora ile avukatları Yasemin Dora Şeker ve Zelal Demiray duruşmaya katıldı. Tanıklar, polis memuru S.A.T. ile mahalle sakinlerinden Ö.G. ve M.E.G. ile sanık polis memurları S.T. A.Ü. ve Ö.G ile avukatları da duruşmada hazır bulundu.

'Bir kez uyarı amaçlı havaya ateş ettim'

 Sanık polis memuru S.T. o dönem TEM şube görevli olup, o gün yaşanan toplumsal olaya müdahale ettiklerini, bindikleri Ural tipi zırhlı aracın bir lastiği sıkılan kurşunla patladığını iddia etti. S.T., "Biz Mithat Paşa Bulvarı üzerinde bulunduğumuzda ara sokaklardan yaşı küçük çocukların olay yerinin 100-150 metre kadar bize yakın kısmında müdahalenin olmadığı güvenli bölge dediğimiz yerde başlarını çıkartarak bakındıklarını gördük. Oradan çocuklara başlarını uzatmamaları konusunda bağırdık ancak başlarını çekmediler, ben de ekipteki en kıdemsiz kişi olduğumdan şefimiz olan Z.Ö.  ki kendisi sonradan vefat etmiştir, bana 'oraya doğru orta refüj üzerinden git, çocukları uyar, dinlemezlerde havaya bir el ateş et, zaten korkar giderler' dedi. Ben de bunun üzerine orta refüj üzerinde çocukların başlarını uzattığı refüj üzerinde, 4 sokak beri tarafında yaklaşık 100-150 metre mesafede çocuklara caddeye çıkmamaları, başlarını uzatmamaları konusunda bağırdım, ama beni dinlemeyince ben de MP5 tabanca ile havaya bir el ateş ettim, bu silah ekibe ait bir silah olmayıp TEM Şube İdari Büroya ait bir silahtır. Benim havaya ateş etmemden sonra çocuklar gittiler. Ben de bunun üzerine ekip arkadaşlarımın yanına döndüm, bu arada biz aracın da lastiğinin patlak olmasından dolayı geride bekliyorduk. Ön tarafımızda ise diğer ekipler olaya müdahale ediyorlardı, geriden bir gösterici grup gelirse müdahale etmek için beklemekteydik, olaylar yatıştıktan sonra da diğer ekip arkadaşlarımla beraber Denizli Polis Merkezi’ne çekildik. Ben akşamki olay sonrasında küçük bir çocuğun silahla vurularak öldüğünü orada öğrendim. Daha öncesinde bize böyle bir bilgi ulaşmamıştı, olayın olduğuyere biz 21.00 sıralarında gitmiştik, benim orta refüj üzerinden havaya ateş etmem ise 22:00-22:30 sıralarında olmuştur. Olayların yatışması ise gece 24:00 sıralarındaydı, olay günü ben sadece bir el MP5 tabanca ile çocukları olay yerinden uzaklaştırmak amacıyla uyarı mahiyetinde ateş ettim. Bunun dışında silahla ateş etme eylemim olmamıştır, benim içinde bulunduğum ekipten başkaca kimse uyarı mahiyetinde ateş etmemiştir. Ancak bizim ön tarafımızda olan doğrudan olaya müdahale eden ateş eden oluyordu. Ayrıca benim havaya ateş ettiğim yer ile yargılamaya konu olay nedeniyle hayatını kaybeden çocuğun sokağın arasında tahminen 100-150 metre kadar mesafe bulunmaktaydı ve 3-4 sokak aramızda mesafe vardı, suçlamaları bu sebeple kabul etmem, beraatimi isterim, mahkeme aksi düşüncede ise ve şartları oluşursa da HAGB kararı verilmesini isterim" dedi.

'Uyarı amaçlı 3-4 el ateş ettim'

Sanık polis memuru A.Ü. ise savunmasında olay öncesinde gündüz saatlerinde Dağlıoğlu Güney Kuşak Bulvarı ve Hürriyet Mahallesi'ndeki gösterilere müdahale ettiklerini ardından tekrardan olayın meydana geldiği yere takviye ekip istenmesi üzerine Ural11 zırhlı araçla olay yerine intikal ettiklerini belirtti. A.Ü., "Ural11 zırhlı araçla olay yerine intikal etmek isterken Denizli Mahallesine gidelim diye anons yaptım, bize vilayet tarafından kanal üzerinden gelmemiz söylendi. Olay yerine vardığımızda gösteriler sırasında bende bulunan MP5 silahla uyarı mahiyetinde havaya 3-4 el ateş ettim. Daha sonra bu gösteriler yatıştı olay yerinden ayrıldık. Gece 00:30-01:00 sıralarında Seyhan Emniyete geldiğimiz sırada küçük bir çocuğun vurulduğunu öğrendim, olay yerine ise ya olayın ertesi günü ya da bir sonraki günü Cumhuriyet Savcısının keşfi sırasında güvenlik tedbiri amacıyla olay yerine gittim. Olay yerini ilk defa gördüm, buna göre de olay sırasında benim uyarı mahiyetinde havaya ateş ettiğim yer maktulün vurulduğu sokağın 3-4 sokak ilerisindeki bir sokaktadır. Ayrıca ben diğer sanık S.T.’ın ekibinin bulunduğu yerin daha ön kısmında, ön safta olaylara diğer ekiplerle beraber müdahale eden ekibin içerisinde bulunuyordum, benim bulunduğum ekip içerisinde A.K., M.G., Y.D. başkomiser  bulunmaktaydı, diğer ekipteki görevlilerin isimlerini hatırlayamıyorum. Ayrıca ben olay sırasında ekip şefi konumundaydım ve araçtan inmedik, Ural 11 araçlarının tepesinde açıklık bir yer bulunmakta olup buradan uyarı mahiyetinde havaya 3-4 el ateş etmiştim, yine bu zırhlı araçların ani hareket etme kabiliyeti düşüktür. Bundan dolayı sokak içlerine girmeyiz, çünkü girildiği taktirde dönüşü hemen yapamaz birkaç manevrayla dönmesi gerekir, bu sırada da göstericiler tarafından araç üzerine molotof kokteyli atılmaktadır, bu nedenle cadde üzerinde bulunmaktadır, olay sırasında da biz cadde üzerinde kaldık sokak içerisine girmedik. Atılı suçlamayı kabul etmem, beraatimi isterim, mahkeme aksi düşüncede ise HAGB kararı verilmesini isterim" diye savunma yaptı.

'Yoğun bir şekilde silah sesleri geldi'

TEM Şube'de komiser olarak görev yapıp, şortlantları ve TOMA'ları yönlendirdiğini ifade eden Ö.G., "Normal müdahale tarzımız bu tür araçlarla gaz ve su kullanılmak suretiyle göstericileri dağıtıp yolu açmaya yöneliktir. Ayrıca bu tür olaylarla öne çıkıp sivrilen göstericileri tespit ettiğimizde genellikle gündüz vakti bu şahsı şortlantla takip edip yakalamaya çalışmaktayız, yine hatırladığım kadarıyla bu tarz bir takip olması gerekir bana ait beretta tabanca ile yine gündüz vakti ateş etmişliğim olmuştur. Birkaç defa bu şekilde gerek göstericiyi yakalamak gerekse grubu dağıtmak amacıyla havaya uyarı ateşi açmıştım, çünkü birkaç defa mermi takviyesi aldığımı hatırlıyorum, normal şartlarda olayların devam ettiği süreçte sabah 08:00’den gece 01:00’a kadar görev yapmaktaydık. Ben şortlant araç içerisinde bulunmaktaydım, yine diğer zırhlı araçlar ve TOMA'ları yönlendirmeye çalışıyordum, ayrıca olay günü şortlantlara daha iri olan ve göstericileri ürkütebilecek olan urallar daha ön saflara yönlendirilmiştir, benim içinde bulunduğum şortlant geride kalmıştır, olay günü ben kendi beylik silahımla uyarı mahiyetinde de olsa havaya uyarı ateşi etmedim, ayrıca o gece silah seslerini de duydum. Ayrıca olay gecesi gösterici grubun sayısı oldukça artmıştı, bundan dolayı da takviye ekip talebinde bulunmuştuk, ben geri planda bulunduğumdan dolayı göstericilerin elinde ateşli silah mahiyetinde bir silah bulunduğunu görmedim, ancak silah seslerini yoğun bir şekilde duydum, olaylar göstericilerin saat 23:00 sıralarında çekilmesinden dolayı yatıştıktan sonra saat 00:00-01:00 sıralarında yerde olduğunu düşündük, çünkü o saate kadar tarafımıza böyle bir bilgi gelmemişti, atılı suçlamaları bu sebeple kabul etmem, mahkeme aksi düşüncede ise HAGB kararı verilmesini isterim" dedi.

'Polis bize doğru silah sıktı'

Olay tarihinde 22:00-22:30 sıralarında evinin bahçesinde Kamile Dora, Bediha Dora ve Mesude Dora ile birlikte oturduklarını söyleyen tanık Ö.G., Tevriz bebeğin annesinin kucağında olup, sokağın aydınlık olup, sokağın caddeye çıkan kısmının olduğu yerde bir panzer ışığının geldiğini gördüğünü anlatarak, "Tam sayısını hatırlamıyorum, bize doğru silah sıkılmaya başlandı panzerin bulunduğu taraftan, biz de bunun üzerine kendimizi evimin avlusuna atmaya başladık. Kamile Dora geride kaldı, ardından da kucağındaki çocuğun vurulduğunu fark ettik. Ardından dışarıda polislerin bizim evin bulunduğu sokağın içerisine girdiklerini fark ettik, bundan dolayı evimizin ışıklarını söndürdük, sokağa giren insanların ellerinde fenerler vardı zannedersem mermi kovanı arıyorlardı. Yalnız çocuk vurulduktan sonra çocuğu hastaneye götürmek üzere birisi arabayla geldi ancak kim geldi, hatırlamıyorum. Panik hali vardı, eşim M.E.G. de oradaydı, daha sonra çocuk hastaneye götürüldükten sonra polislerin sokağa girmesi söz konusudur, ayrıca gelen polisler benim evimin avlusunun içerisine de girmişlerdi. Bizim evin avlusuna giren ben iki kişiyi gördüm, gelen kişiler maskelilerdi ve ellerinde fener vardı, zannedersem giren polisler özel harekat polisleriydi, hatırladığım kadarıyla polislerin gelmesi çocuğun hastaneye götürülmesinden hemen sonrasıydı, vurulmayla polislerin gelmesi arası yarım saati bulmamıştır, bir 10 dakika kadar gelen kişiler avluyu fenerlerle aradılar, daha sonra da çıktılar. Sokakta bulunan ancak sayısını bilmediğim kişiler kalabalıktı, onlar bağırıp çağırıp küfür ediyorlardı, ancak avlunun içindekiler konuşmamışlardır, hatırladığım kadarıyla avluyu arayanlar avlu içinde bir şey bulamamışlardı.  Meydana gelen olay esnasında cadde üzerinde herhangi bir olay yoktu, olay olsa biz de sokağa çıkmazdık, bu olay olduğu esnada çevreden silah sesleri gelmiyordu, sadece az önce ifademde belirttiğim panzerin olduğu taraftan silah sesi gelmişti, ben çevreden kaçan veya kovalanan birilerini görmedim" diye belirtti.

'Polis ateş etti'

Tanık M.E.G. ise, "Ben olayın meydana geldiği 58308 sokak içerisinde oturmaktaydım, olay günü saat 22:00-22:30 sıralarında eşim Ö.G. yanında Bediha, Mesude ve Kamile Dora ile bizim evin ön kısımnda oturuyorlardı, Tevriz’de annesinin kucağındaydı, ben de kendilerinden birkaç adım ötede sokak içinde sigara içiyordum. Birden caddeden sokak içerisine akrep türü bir polis aracının far ışıklarını gördüm ve silah sesi duydum. Ben de bunun üzerine eşim ve diğer kadınları bizim avlunun içerisine doğru girmelerini sağlamak için onlara doğru koşturdum, bu arada kadınların yanında benim çocuklarımda bulunmaktaydı. Bir anda çığlık sesi geldi. Benim çocukların vurulması ihtimali aklıma geldi, sonradan Tevriz Dora’nın vurulduğunu anladık, bunun üzerine sokak üzerinde evin önünde bulunan maktulün amcası Y.D.’nın aracıyla Y.D. ben ve Kamile Dora ile birlikte Tevriz Dora’yı hastaneye götürdük, hastaneye giderken de aracı akrebin bulunduğu cadde üzerine doğru değil ters istikametten gittik, biz giderken de sokağın başına daha önce gelen akrep aracını görmedik, olay sırasında ateş edilirken bir sürü silah sesi duydum. Ayrıca bu olay yaşandığı esnada ana cadde üzerinde herhangi bir olay yoktu, ben gündüz çalıştığımdan dolayı olay günü akşam saat 20:00 sıralarda eve geldim, dolayısıyla daha önceki saatlerde olay olup olmadığını bilemiyorum. Ben eve geldikten sonra da olay meydana gelmemişti, yaşanan bu olay öncesinde ben çevreden herhangi bir silah sesi de duymadım, kaldı ki mahallede olay olduğu taktirde ben ailemi ve çocukları dışarı çıkartmıyorum, zaten olsaydı dışarı çıkartmazdım" dedi.

Rapor talebi

Tanık polislerde, sanık polislerinin beyanlarını tekrarladı. Av. Şeker, tanık ve sanıkların beyanlarına karşı yazı beyanda bulunmak için üzere talep etti. Av. Şeker, "Sanıklar müdafinin susturucu ile ilgili sorularını kabul etmiyoruz, şöyle ki müşteki Bediha Dora olay esnasında silah sesi duymadığını susturucu takıldığını söyleyerek kanaatini belirtmiş, olayın şoku ve paniği içerisinde duymamış bulunmaktadır. Kendisine sorularak açıklığa kavuşturulabilir, telsiz kayıtları gelmiş olup olay yerinde görev yapan ekiplere ait olayın geldiği zaman dilimini kapsayacak şekilde bu telsiz kayıtları ile ilgili konuşma dökümleri ile ilgili bilirkişiden rapor aldırılmasını istiyoruz. Ayrıca yine olay günü olay yerinde bulunan kolluk kuvvetlerine ait TOMA, şortlant ile Ural 7-10-11 marka araçlara ait kamera kayıtlarının araştırılarak temin edildikten sonra buna ilişkin bağımsız bir bilirkişi veya heyetten görüntü içerikleri ile ilgili rapor aldırılmasını istiyoruz" diye konuştu.

Savcı ise dinlenmeyen tanıkların dinlenmesini istedi.Sanık avukatları da tanık beyanlarına karşı süre talep ederek, "İdari büroya ait zimmetli MP5 silahın etkili mesafesi 200-400 metre arasında değişmekte olup sanığın bulunduğu yer ile maktulün vurulduğu yer dikkate alındığında bu mesafeden ve açıdan eylemi gerçekleştirmesi mümkün bulunmamaktadır, yine mermi çekirdeği bulunamamış olup yine silahın kim tarafından ateşlendiği bilinmemektedir. Dolayısıyla şüpheden sanık yararlanır ilkesi dikkate alınarak müvekkil sanığın beraatini, mahkeme aksi düşüncede ise lehine olan hükümlerin uygulanmasını isteriz” dedi.

Mahkeme, avukatların taleplerini kabul ederek, duruşmayı 14 Kasım 2023'e erteledi. (Kaynak: MA)

Editör: Ali Abbas Yılmaz