Amed Sağlık Platformu, “17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü” dolayısıyla bir açıklama yaptı.

Dağkapı Çocuk Hastalıkları Hastanesi önünde yapılan açıklamayı, Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Elif Turan okudu.

‘COVID-19 nedeniyle 513 sağlık emekçisini hayatını kaybettik’

“Şifa Dağıtmaya Çalışırken Ölmek İstemiyoruz!” başlıklı açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Dile kolay, henüz hayatının baharında genç bir hekimin sevdiklerinden, ailesinden, hastalarından acımasızca koparıldığı o kara günden bu yana 11 yıl geçti. Her yıl bu kara günü anarken, sağlık emekçilerine yönelik şiddete dikkat çekmeye çalıştık. Üstüne yeni olaylar eklendi. Her gün yeni bir şiddet olayı ile yaşamak zorunda bırakıldık ve geçen 11 yılda sağlık emekçileri görevleri başında öldürülmeye devam etti. Pandemide sevdiklerimizden ayrı kaldık, görevinin başında iken COVID-19 nedeniyle 513 sağlık emekçisini hayatını kaybettik, ancak bizler hastalarımızı korumak için koşulsuz çalışmaya devam ettik.”

‘Toplumsal şiddetin önüne geçilmedikçe sağlıkta şiddet de sona ermeyecek’

Sağlıkta şiddet sorununun çözümsüz kaldığına vurgu yapan Turan, şunları söyledi: “Evet! Bugün 17 Nisan; Dr. Ersin Arslan’ın 17 Nisan 2012 yılında görevi başındayken hastanesinde öldürülmesinin üzerinden tam 11 yıl geçti; ama ne yazık ki sağlıkta şiddet sorunu hala çözülmüş değil; tam tersine tırmanarak devam etti, ediyor. Her 17 Nisanda, “Sağlıkta Şiddetle Mücadele Günü”nde meslektaşımızı anarken, şiddetin nedenlerini sorgulamaya, şiddeti ortadan kaldıracak sağlık politikalarını dile getirmeye ve bu politikaların hayata geçirilmesi için mücadeleye devam ediyoruz. 2003 yılından beri adım adım uyguladıkları “Sağlıkta Dönüşüm Programı” neoliberal politikalarla sağlığımızı meta, bizleri köle kıldı. Apartman bodrumlarına, penceresiz mekanlara sıkıştırılan 1. Basamak Sağlık Hizmetleri, bu ülkenin yurttaşları olarak hepimizin geleceğini çalan kara delikler olarak şehrin en uzak yerine kondurdukları “şehir/şirket” hastaneleri, eğitimden uzaklaşan, niteliği değil niceliği gözeten üniversite hastaneleri hem pandemide hem de depremde enkaz altında kaldı. Güvencesiz, esnek çalışma koşullarıyla güvenli ve sağlam olmayan binalarda sağlık hizmetinin verilemeyeceğini yine en son deprem bize gösterdi. Keza alınamayan randevular, alınsa bile 5 dakikaya sığdırılmaya çalışılan muayenelerle verilemeyen sağlık hizmeti, yok sayılan sağlık hakkı, iyileşemeyen hastalıklar, yapılamayan ameliyatlar, mesleki özerkliğe yapılan müdahaleler, hekimlerde ve sağlık emekçilerinde tükenmişliğe neden oldu, toplumun sağlığını bozdu. Sağlığımızı bozan, bizi yok sayan, tüketen, değersizleştiren sağlık politikaları şiddeti körükledi. Yıllardır toplumun her kesimine, her yaşam alanına, kadınına, çocuğuna artarak yönelen şiddetten sağlık çalışanları da nasibini aldı. O nedenle bizler şiddetle mücadeleyi her alanda sürdürüyoruz. Dr. Ersin Arslan’ın öldürülmesinin ardından bugüne dek etkili bir yasal düzenleme için yaptığımız girişimler sonucunda yetersiz de olsa yasal düzenlemeler yapıldı. Ancak biliyoruz ki sağlık sistemi böyle devam ettikçe, toplumsal şiddetin önüne geçilmedikçe sağlık kurumlarında şiddetin de sona ermeyeceğini biliyoruz.”

Editör: Ali Abbas Yılmaz