Sonra dedim zaman nedir ki?

Bir boşluğa vuran kederin ellerinden kurtulan küçük bir serçesin sen.

Daralan zamanlarda kendini arayan, kendini saçaklara saklayan, kederli bir serçe.

Zamanı metreyle ölçüyor aklı başında insanlar, oysa zaman bir boşluktur, dipsiz bir boşluk.

Bu boşlukta saklanıyorsun, bu boşlukta ölüyorsun.

Bu boşluğun aralıklarına ömür diyorlar, sen ömründen habersizsin.

'Sonra dedim ki yaşamak nedir ki?

Başını alıp avuçlarının arasında demlenirken köhne bir aralıkta küçük bir kelebeksin sen.

Büyük kelebekler ne kadar yaşar, sen ne kadar yaşarsın ki?

Renklerini çaldırmış bir sarhoş, düşlerini yitirmiş bir bilge gibisin.

Yaşamı ölçüyorlar kendini bilge sananlar, bir tıkırtının çatlağıdır bu yaşadığın.

Dünya dedim sonra nedir ki?

Avunduğun koca bir avlu var ve sen o avluda koşturuyorsun.

Aşkların o avluda, kavgaların o avluda, damarların o avluda.

Kendinin uzağısın, kendinin yakınısın, kendinin belalısısın.

Tüm can sıkıntıların o avluda, tüm zaferlerin bir ağacın dibinde gömülü.

Yeni adlar buluyorsun kendine, yeni lakaplar.

Feqiyê Teyran oluyorsun bazen, ah Dilber diyerek yanıyorsun.

Bazen Rustemê Zal olup ölüme akıyorsun.

Pir Sultan divanına yüz sürüp bazen aşk oluyorsun.

Bazen de Hacı Bektaş dergâhında geda kalıyorsun tüm masumiyetinle.

Dünyanın tüm adlarını topluyorsun bir yaşamak etmiyor.

Bir yaşamak etmiyor attığın gürlek nara.

Bahçesiz evler, evsiz bahçeler gibi eksiksin.

Tamamlayamıyor seni o avluda.

Avlu dar geliyor, zaman dar geliyor, yaşamak az geliyor.

Sen o avluda küçük bir serçe, masum bir kelebeksin.

Ve sonra zaman bir boşluktur.

Ve sonra dünya bir sarhoşluktur.