Röportaj: İrfan Erdoğan

Yazar ve eğitimci Turan Akpınar ile Sur Ajans için konuştum.

‘Daha iyi bir dünya için…’

İrfan Erdoğan:  Turan hocam yüz yüze çok kısa da olsa sizinle tanıştım da yine de sizi tanımayan veya tanımak isteyen okurlara Turan Akpınar 'ı nasıl anlatırsınız?

Turan Akpınar: Bu sorunuzun yanıtına başlarken yazar sözcüğü yerine öğretmen sözcüğünü kullanmak bana daha sıcak geliyor. Öğretmenliği 43 yıl yaptım, kitap yazmağa ise üç yıl oldu. Yazarlık benim için emek, özveri, birikim isteyen bir uğraştır. Ama tanımlaman hoşuma da gitmedi değil. Turan Akpınar toplumsal çalkantıların yoğun olduğu bir zaman diliminde yaşama merhaba dedi. 1939 Erzincan depreminin yaraları sarılırken 1949 da deprem bölgesinde doğdu. Köy ve şehir yaşamını iç içe yaşayarak ilkokula Erzincan’da başladı. 1960 da Çorum’a göçüldü. Erzincan Çorum arası gitgellerden sonra 1964 sonrası Çorum’a yerleşildi. Ortaokul, öğretmen okulu ve severek başladığı öğretmenlik mesleğini Hakkari, İstanbul ve Almanya’da devam ederek 43 yılı geride bırakıp 2010 da emekli oldu. Yaşamının odağına insanı ve insan sorunlarını aldı. Daha iyi bir dünya için çaba sarf etti. Bunları da zaman zaman bedeller ödeyerek yerine getirdi.

‘Almanya’da 12 Eylül sonrası görevden alınınca gazete köşe yazarlığı yaptım’

İrfan Erdoğan: Eğitimci bir yapıdan geliyorsunuz onun için yazmak size yabancı olmasa da yine de okurların merakını gidermek açısından sorayım. Kitap yazma serüveninizi anlatır mısınız hocam?

Turan Akpınar: Eğitimci olmak, hele de Köy Enstitülü öğretmenlerin öğrencisi olmak benim ve benim gibi pek çok gencin ufkunu genişletti. İşimizin öğretmekle birlikte toplum sorunlarına da yabancı kalmamamızın temel ilkeleri verildi. Öğretmen okulları kişiliğimizin temel taşlarını oluşturdu. Okul gazetelerinde şiir, öykü ile başlayan yazarlık hevesi toplumun sorunlarını tanıdıkça ve de devamlı okuyup araştırdıkça içinizde birikim oluşuyor. Almanya’da 12 Eylül sonrası görevden alınınca gazete köşe yazarlığı yaptım. İkinci kitabım Geride Bıraktıklarımızda bu konu detaylı olarak ele alınmıştı. Daha sonraki yıllarda İstanbul’da birlikte siyasi çalışmalar yaptığımız araştırmacı yazar Kemal Yalçın’la Almanya’da yollarımız kesişti. Onun beni teşvik etmesi ile ilk kitabım Ak Yakalı Kara Önlüklüler çıktı...

‘Bizleri hala ALAMANCI olarak görenlere bizim de anlatılacak öykülerimiz var’

İrfan Erdoğan: Turan hocam şimdilik ve bildiğim birincisi "Ak yakalı kara önlüklüler ile Geride kalanlar" adlı iki kitabınız var. Bunun dışındaki edebi çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Neler yapıyorsunuz. Geride kalanlara söylemek isteyip de söylemedikleriniz veya söyleyemedikleriniz var mı?

Turan Akpınar: Sevgili İrfan, yazmak bir hastalık nöbeti gibi geliyor bana. Eğer yazmaya başladıysanız sizi içten içe dürtükleyen bir şeyler oluyor yaz diye. Hele bir de yaşınız belli bir yere gelmişse, geriye bırakacağınız mal mülkten öteye kalıcı bir şeyinizin olmasını istiyorsanız mutlaka yazmalıdır insan. İki kitaptan sonra Haziran ayında çıkacak olan MALAMAT PARKI isimli öykü kitabımı bitirdim. Bu kitapta 17 yaşanmış öykü yer alıyor. Ben kırk yılı aşkın süredir yurt dışındayım. Yaşadığım ülkedeki göçmenlerin öykülerine yer verdim bu kitapta. Yani bu kitap; seni, beni, bizi anlatıyor. Özellikle de Türkiye’de en yakınımızdan uzaktaki insana kadar bizleri hala ALAMANCI olarak görenlere bizim de anlatılacak öykülerimiz var. Bizi bizim gözümüzle görün anlayışı ile kaleme aldım. Bunun dışında İzmir bölgesinde yayın yapan SÖZ BİZDE gazetesine haftada bir gurbetçi sorunlarını içeren yazılar yazıyorum. Geride kalanlara söyleyeceklerimi MALAT PARKI kitabımda söyledim...

‘Batı toplumlarının gelişmişliğinin altında bolca okuma, sorgulama yatar’

İrfan Erdoğan: Tüm yazar arkadaşlara ve edebiyatçılara soruyorum, size de sorayım Turan hocam. Günümüzde özellikle okumadan ve kitaptan ciddi bir kaçış var. Bunu hem bir yazar olarak hem de bir eğitimci olarak nasıl değerlendirirsiniz?

Turan Akpınar: Okuyan insanın gözlerindeki aydınlık, yüzündeki sevecenlik okuduklarından kaynaklanıyor bana göre. Okudukça dünyanızın çiçeklendiğini, neden ve niçinlere yanıtlar bulduğunuz için kendimizi daha mutlu hissettiğimizdir okumak. Ne yazık ki hem Türkiyemiz’de hem de Avrupalı vatandaşlarımız arasında okumaya, öğrenmeye ilginin az olduğunu görüyorum. Herkes içinde bulunduğu ortamdan memnunmuş havası veriyorlar çevrelerine. Oysa okuyan, neden ve niçinlere yanıt arayan insanlar o memnuniyeti bireysel değil de toplumsal olsun isterler. Batı toplumlarının gelişmişliğinin altında bolca okuma, sorgulama yatar. Yapılan istatistiklerde bizim toplumun kitap okuma sayılarında sınıfta kaldığını görüyoruz. Yıllık kitap basımında da aynı durumdayız. Bunun sonsuza kadar böyle gideceğini düşünmüyorum. Gelecek kuşaklarda gelişen teknoloji ile birlikte kitapların sayısının artacağını ve okur oranının buna paralel bir gelişme yaratacağına inancım tamdır...

‘Geleceğin tüm insanlara bol kitaplı bir dünya yaratacağı umuduyla…’

İrfan Erdoğan: Söyleşi için bana zaman ayırdığınızdan dolayı gerçekten teşekkür ediyorum hocam. Son olarak neler söylemek istersiniz. Ya da söylemek isteyip de unuttuğunuz bir sözünüz varsa buyurun söz sizde...

Turan Akpınar: Bana ayırdığın zaman ve emek için çok teşekkürler sevgili İrfan. Seni tanımaktan ve ATYG-Avrupalı Türkiyeli Yazarlar Grubunda seninle olmaktan son derece mutluyum. Geleceğin tüm insanlara bol kitaplı bir dünya yaratacağı umuduyla selam sevgiler...

Editör: Ali Abbas Yılmaz