70’li yıllardan bu yana siyasal mücadelenin içinde yer alan ve Alevi Hareketi’nin örgütlenmesinde büyük emekleri olan AABK Onursal Başkanı ve Yeşil Sol Parti İstanbul Milletvekili adayı Turgut Öker, Kürt siyasal hareketi içinde yer almasına ve Meclis’te sürdüreceği hak ve özgürlük mücadelesine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.

Dokuz8haber’dan Kibar Özkan’a konuşan Yeşil Sol Parti İstanbul 1. Bölge Milletvekili Adayı Turgut Öker, Türkiye’deki öncelikli sorunun demokrasinin hayata geçirilmesi olduğunu belirtti. Öker, 14 Mayıs’taki seçimlerin kritik önemde olduğunun altını çizerken, seçmenlerin hem kendi hem de gelecek kuşaklar için bir tercihte bulunacağına dikkati çekti.

Sistemin baskı altına aldığı toplumsal kesimlere yer veren başka siyasal oluşum yok

Gençliğinden bu yana devrimci mücadelenin içinde olan Öker, “Neden HDP?” sorusunu şöyle yanıtladı: “Hayata devrimci perspektiften bakıyorum. İçinde yer alacağım siyasi bir partide düşündüğüm şeyi hayata geçirmem gerekiyor. Hiç kimsenin buna engel olmaması gerekiyor. Ben bu ortamı HDP içinde gördüm.  Doğru bulduğum şeyleri hayata geçirme imkanını gördüm. Ve yanılmamışım. Son 7 yıl içinde Türkiye’de MYK’da yer aldım. Özellikle yine Alevilikle ilgili bir bölümü seçtim. Halklar ve inançlar bölümü var parti içerisinde. Ben o bölümün içerisinde çalıştım. Türkiye’deki bütün mazlum olan halkları, azınlıkları, ötekileştirilenleri, sesi çıkmayanları, devletin baskı yaptıkları kesimi direkt olarak partide temsil ettiren ve partide onlara yer veren başka bir siyasi oluşum yok.”

‘Alevi hareketinin ana gövdesi HDP içerisinde yer aldı’

7 yıldır Türkiye’de olduğunu ve 2 dönemdir HDP MYK’sında görev aldığını belirten Öker, HDP’ye yönelik manipülaif yaklaşımları ise şöyle değerlendirdi: “Ana gövdesinde yıllarca Kürt bölgesinde özgürlük, demokrasi, eşit hakların olması için mücadele yürüten Kürt hareketinden insanların olmasıyla birlikte, içerisinde azımsanmayacak bir Alevi potansiyeli var. Bizler, Alevi dünyasının birçok kurum yöneticileri HDP içerisinde çalışıyoruz. Ben, otuz yıl Avrupa’da Alevi örgütlenmesinin başında bulundum. Türkiye’de ki Alevi kurumlarının oluşumunda fiilen içinde yer alarak, ciddi katkılarda bulundum.  Benim gibi Kemal Bülbül yıllarca Pir Sultan Abdal örgütlüğünde genel başkanlık yaptı.  Ali Kenanoğlu yıllarca Alevi örgütlenmesinde yer aldı. Zeynel Özen bizden sonra milletvekilliği yaptı. Alevi hareketinin varlığı politik, ideolojik bir varlık değil. Arkasında bir partiyi barındıran bileşenlik söz konusu değil. Ancak Alevi hareketinin de ana gövdesi HDP içerisinde yer aldı.”

YSP egemenlerin korkulu rüyası

HDP ve Yeşil Sol Parti arasında bir farklılık olmadığına değinen Öker,  YSP’nin önümüzdeki dönem yaşanacak değişime dair oynayacağı role ilişkin şöyle konuştu: “Yüzyılda ülkenin nereye geldiğini gördük. Bugüne kadar ki uygulanan Türkçü İslamcı siyasetin ülkeyi nasıl yaşanmaz hale getirdiğini gördük. Ülkenin bütün dokusunu alt üst ettiler. Egemenlere ve egemen ideolojiye hizmet edenlere yönelik bir devlet yapısı söz konusu. Bu açıdan HDP’nin bunca baskıya, zulme maruz kalması da zaten bu egemen zihniyeti kökten değiştirecek potansiyele sahip olmasından. HDP’nin Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ gibi birçok yönetici arkadaşlarımız zindanlarda. Yeşil Sol Parti ile Türkiye’ye özgürlük, demokrasi geldiğinde egemenlikleri, baskıları, zulümleri devam etmeyeceği için hayati derecede korkuyorlar. Daha da geniş kitlelere ulaşmasını, milyonları daha da fazla arkasında sürüklemesini istemedikleri için zulüm ve baskı yapıyorlar.”

‘Demirtaş, topluma doğru enerji veriyor, doğru önermelerde bulunuyor’

Demirtaş’ın cezaevinde olduğu bir seçim kampanyası sürecini ise Öker, şöyle değerlendirdi: “Kendisini yakından da tanıdım. Son derece donanımlı,  hem kültürel hem sosyal hem politik hem halkla toplumun her kesimiyle sıcak ilişki kurabilen partimizin bir değeri, eski eş başkanımız. Bu özellikleri itibariyle de toplumda sevilen, karşılığı olan şahsiyet. Bence çıktıktan sonra da aynı etkiyi sürdürür. Topluma doğru enerji veriyor, doğru önermelerde bulunuyor. Halkta onu takip ediliyor. Seçime çok bir şey kalmadı. Bir aydan az bir zaman var. Önceki seçim döneminde olduğu gibi katliam, provokasyon, bu tür şeyler tezgahlanmadığı sürece, ben halkın kendi tercihinde kararlı olduğuna inanıyorum. Belki bir önceki seçimler gibi deprem dolayısıyla sokakta öyle çok görkemli mitingler, çok görkemli etkinliklere dönüşmeyecek bu seçimler ama halk zaten kararını vermiş durumda. Bütün olay sandığa gidip oy vermekte.”

‘Eşit cinsiyet temsiliyeti Türkiye açısında devrimci bir açılım’

Öker, kadın hakları ve temsiliyetinde partisinin yaklaşımını ise şöyle ifade etti: “Avrupa’daki siyasi partilerde kadın kotasını gördüm, biliyorum. Yeşiller’de, sol partilerden, sosyalistlerden. Ama Türkiye’deki onlardan daha da ileride. Eşit cinsiyet temsiliyeti, eş sözcülük Türkiye açısında son derece devrimci bir açılım. Hem milletvekili adaylarımıza baktığınızda da göreceksiniz nerdeyse yarıya yakın bir konumlandırma söz konusu. Aday gösterme söz konusu. Parlamento da böyle olacak. Kadınların özgür olmadığı, her alanda kendisini ifade edemediği, gördüğümüz cinayetlerden baskılara kadar bunların hepsinin ortadan kaldırılması, kalkması açısından HDP’nin şu an Yeşil Sol Parti’nin dünyadaki en gelişmiş Ülkerlerdeki partilere yakın bir pozisyon almasını son derece değerli görüyorum.”

‘Alevi hareketinin istek ve taleplerinin aynen kabullenildiği tek siyasi parti HDP’

YSP’nin Alevilerin taleplerini çekincesiz sahiplenmesinin önemine vurgu yapan Öker, “Türkiye’nin yüzyıllık cumhuriyet tarihinde başka hiçbir parti yok ki, özel bir kitapçık çıkarmış olsun. Biz bir yıl kampanya yürüttük. İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerde toplantılar gerçekleştirdik.  Sadece büyükşehirleri değil, Kayseri’de, Malatya’da, Maraş’ta, Sivas’ta, Dersim’de köyleri tek tek gezdik.  Kampanyayı zaten Dersim’de başlattık.  Yaklaşık otuz yıldır Alevi hareketinin genel istek ve taleplerini esas aldık.  Aleviler ne istiyor ne için mücadele ediyor, bunları esas aldık ve Alevi hareketinin istek ve taleplerini kitaplaştırdık. İçinde çözüm önerileri sunarak. O açıdan Alevi hareketinin istek ve taleplerinin aynen kabullenildiği, ben iktidara geldiğimde bu sorunları amasız fakatsız çözme doğrultusunda söz veriyorum diyen tek siyasi parti HDP oldu. Dolayısıyla bugün Yeşil Sol Parti’de bu yaklaşımı devam ettirecek” diye belirtti.

‘Öncelik Türkiye’de demokrasinin hayata geçirilmesi’

Türkiye’deki en büyük sorunun demokrasi yoksunluğu olduğuna işaret eden Öker, şöyle konuştu: Bizim ülkede hiçbir anlamda demokrasi yok. Sadece lafta var. Dolayısıyla birinci öncelik Türkiye’de demokrasinin hayata geçirilmesi lazım.  Demokrasi hayata geçirildikten sonra ekonomik olarak ülke düzlüğe çıkar. Toplumsal anlamda parçalanan barış dokusu, halklar, inançlar arasında gerçekleşir.”

‘Sosyal haklar Türkiye’de bu sanki bir sadaka gibi sunuluyor’

Kapitalist sistem içinde işçi ve emekçilerin hayatın her alanındaki hak kazanımlarını sağlama ve genişletme çabasında olacağının altını çizen Öker, üretilen zenginliklerin adil paylaşımı noktasında sosyal devlet ilkesinin hayata geçirilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Öker, egemen sınıfla emekçiler arasındaki ayrımın Türkiye gibi azgelişmiş ülkelerde çok fazla olduğuna değinerek şunları söyledi: “Ben 35 yıldır Almanya’da yaşadım. Orada cennetlik bir yaşam yok ama en azından halkın yaşam biçimiyle burayı kıyasladığınız an, nisbi demokratik atmosferde insanlar yaşamlarına normal koşullarda her alanda devam ediyorlar. Gelir düzeyleriydi, konuttu, sağlıktı, iş imkanıydı, eğitim imkanıydı. Örnek verirsek, Avrupa da bir emekli, emeklilik döneminde bütün dünyayı dolaşacak gelire sahiptir. Burada insanlar en verimli zamanlarında bile imkanlara sahip değiller. Ben gerçek anlamda sol gerçek anlamda emekten ve üretenlerden yana bir ekonomik programın hayata geçirilmesini Türkiye’deki yoksullaşmayı ciddi şekilde ortadan kaldıracağına inanıyorum. Kamucu bir ekonomik model olmalı. Mesela Almanya’da üniversitelere para verilmez. Özel okul dayatması yoktur burada olduğu gibi. Devlet halen orada çalışmayan insanlara işsizlik yardımı yapar. Hiçbir geliri yoksa sosyal yardım yapılır. Bunlar bir sadaka biçiminde değildir. Bunlar haktır. Yani bir vatandaşın devletten alması gereken hakkıdır. Türkiye’de bu sanki bir sadaka gibi sunuluyor. Bir hükümete özgü gibi sunuluyor. Bu açıdan gerçekten halkını düşünen ve halktan yana bir yönetim, Türkiye’nin kısa süre içerisinde bu sefaletten, açlıktan, işsizlikten kurtularak, daha iyi koşullarda halkların yaşamasını sağlayabilir. Bu hayali bir şey değil.”

‘İstanbul’da nefes alınmıyor, önlem alınması gerekir’

Öker, Türkiye’nin en büyük metropolünde yaşanan altyapı ve çarpık kentleşme sorununa dikkat çekerek, İstanbul için yapılması gerekenlere dair de şunları söyledi: “Bu kadar kontrolsüz, bu kadar alt yapısı güçlendirilmeden büyüyen bir şehir çok azdır. Şu an 20 milyon dolaylarındaki bir nüfusu var. Nerdeyse Yunanistan’ın 3 misli fazla bir nüfus. Bu şekildeki bir sayının artmasıyla, normal insanların huzur bulduğu, rahat ettiği bir şehir olması mümkün değil. Gittiğimizde görüyoruz, trafikte özellikle bunalıyoruz. Nefes alınmıyor. Önlem alınması gerekir. Alt yapı sorunları çözülmeli.  Yan sanayilerde   sadece insanların emekleri sömürülüyor. O anlamda da bu duruma çözüm bulma noktasında da bir açılımları yok.  Milyonları bulan sayıda insanın yaşadığı İstanbul’da, yeni bir konseptin hayata geçirilmesi gerekiyor. Normal dünya da başka örnekleri var. Sayısal olarak milyonları bulan şehirlerde alt yapı hizmeti, sağlık, ulaşım, konut problemi gibi, bütün diğer sorunları nasıl çözdülerse, bunlardan örnek alınması gerekir. Bu haliyle seyirci kalınıyor. En başta deprem rizikosu olmak üzere hiçbir şey yapmadan, somut bir çözüm üretilmeksizin yakın dönemde yaşadığımız facia gibi eller bağlanmış bekleniyor. Şu an önlenmesi noktasında herhangi bir adım yok. Tedbir yok. Bu, milyonlarca insanın yaşamını yitirmesinin şimdiden kabullenilmiş, sindirilmiş halini gösteriyor. İstanbul’da bir yaşamsal tehdit olduğundan hareketle depremin olası etkilerini önlemek, azaltmak için ne gerekiyorsa yapılması lazım.

‘Koalisyon demek uzlaşı, farklı fikirlere saygı, demokrasi demektir’

Türkiye’deki tek adam rejiminin koalisyonlar meselesini çarpıttığına ve yeni kuşaklarda olumsuz bir algı oluşturmaya çalıştığına değinen Öker, sözlerini şöyle sürdürdü: “Koalisyon demek uzlaşı demek. Farklı fikirlere saygı demektir, demokrasi demektir.  Ve bir patinin görmediğini öbürünün görmesi demektir. Bu nedenle de çoğulculuktan korkmamak gerekiyor. Gelişmiş ülkelerde böyle. Türkiye’de temelsiz bir şekilde birden çok partinin yan yana gelerek, ülkeye hizmet etmesi çok kötüymüş gibi aktarılıyor. Geçmişte bir iki olumsuz deneyimler hep tekrarlanacakmış gibi duruyor. Bu doğru değil. Türkiye’de programları birbirine benzeyen partilerin yan yana gelmesi kadar, dayanışmada bulunması kadar, farklılıkları, zenginlikleri görmesi kadar doğal ne olabilir. Doğada zaten bu zenginlik var. Siyasi partiler uzlaşı yaparak, demokratik temelde koalisyon kurduklarında bu ülkedeki farklılıkları da aynı şekilde kucaklayacaklarını gösterir. Ama tek parti, tek ideoloji, tek lider bu sonuçta faşizanlıktır. Yukardan aşağı dayatmadır. Ve ülkede bugün zaten böyle bir süreç yaşanıyor. Bu ittifaklar içerisinde tabii ki bir programatik bir ortaklık olması lazım.  Mevcut haliyle örneğin, bugün bizim içinde bulunduğumuz Emek ve Özgürlük İttifakı ilkesel bir ittifak. Türkiye’nin temel sorunlarında bütün sol sosyalist, devrimci partilerle biz bir araya geldik. Bunlarla biz aynı yöne bakıyoruz.”

‘2 Temmuz geldiğinde Kılıçdaroğlu ile Karamollaoğlu birlikte ne açıklama yapacaklar?’

Öker, “Millet İttifakı” içinde yer alan farklı siyasal anlayıştaki partilerin seçime dönük oluşturduğu ittifaka ilişkin de şöyle konuştu: “Normal koşullarda Kemal Kılıçdaroğlu ile Temel Karamollaoğlu hangi temel noktada aynı düşünebilir. Ben bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Sadece konjonktür için Türkiye bu kötülüklerden kurtulsun yaklaşımı ötesinde diğer temel sorunlardan, sağcı partiler dahil olmak üzere bunların düşünsel ortaklıklarının olacağını sanmıyorum. Örneğin, 2 Temmuz geldiğinde Kılıçdaroğlu ile Karamollaoğlu birlikte ne açıklama yapacaklar?”

‘YSP Çok uluslu, çok kültürlü, demokratik bir Türkiye modeli programına sahip’

Yeşil Sol Parti’nin Türkiye’nin bütün temel sorunlarını çözecek potansiyele sahip olduğuna vurgu yapan Öker, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Çok uluslu, çok kültürlü, demokratik bir Türkiye modeli programına sahip. Bu topraklarda yaşayan hakların, inançların, toplumsal kesimlerin, cinsiyet olarak kadınların, gençlerin huzur ve mutluluk içinde yaşayacağı program Yeşil Sol Parti’de var. Diğer partilerde ben göremiyorum. Halkımızın seçim sürecini hem kendi gelecekleri için hem de çocuklarının ve torunlarının geleceğini düşünerek tercihte bulunmasını diliyorum.”

Turgut Öker kimdir?

Doğum yerim Sivas. Pir Sultan’ın memleketi Yıldızeli’ndenim. İlkokulu köyde, liseyi İstanbul’da tamamladım. Duvarlara “tek yol devrim” yazdım diye lise dönemimde 1 yıl cezaevinde kaldım. O zamanlar duvar yazıları çok modaydı. Yılmaz Güney benim cezaevi arkadaşımdır. Dev Genç içerisindeydim. Cezaevinden çıktıktan sonra 1979’da Almanya’ya ailemin yanına gittim. Sonra orada mücadeleyi devam ettirdim. Avrupa’da İlk kurduğumuz Alevi Kültür Merkezi, Alevi adıyla kurulan ilk kültür merkezi olması açısından önemlidir. Kültür merkezinin kuruluşunun sonrasında önce sekreterlik daha sonra başkanlık yaptım. Sonra tüm Avrupa’nın örgütlenmesi açısından 93-96 yılları arasında federasyonda sekreter olarak görev aldım. 99 yılında Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’nda Genel Başkan oldum. 2002 yılında da Avrupa’da bulunan tüm federasyonları birleştirdik.  Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Kurucu Başkanlığı yaptım. Hem Almanya federasyon başkanlığını hem de konfederasyon başkanlığını yaptım. Konfederasyon başkanlığı 2015 yılına kadar sürdü. Almanya federasyon başkanlığı ise 2012 yılına kadar sürdü. 2015 yılında HDP’den İstanbul Milletvekili seçildim. O kısa dönemde yaklaşık beş ay parlamentoda görev aldım. Parlamento fes edilince sonraki seçimi çok az bir oyla kaybettim. Almanya’ya dönmedim. Burada HDP’nin Merkez Yürütme Kurulu’nda üyelik yaptım. O görevim hala devam ediyor. Şimdi de 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde İstanbul birinci bölgeden milletvekili adayı gösterildim. (Kaynak: Dokuz8haber)

Editör: Ali Abbas Yılmaz