Arif Bulut/ÖZEL HABER

Maraş merkezli depremlerden sonra uzmanların uyardığı Bingöl’de panik havası hakim. Bingöl İMO İl Temsilcisi Emre Bulşu, Maraş merkezli depremlerden sonra inceledikleri 3 bin 147 yapının 514’ünün ağır hasarlı olduğu bilgisini paylaştı ve “2003 öncesi yapılan yapılar, ildeki yapı stokunun içindeki oranı yüzde 25. Bunların acilen yenilenmesi lazım” çağrısında bulundu. Çevre Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Başkanı Canfidal Boldaş da “Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi’nin planlanmasıyla ilgili kısımlarda sivil inisiyatiflerin, STK’ler ile kamunun koordinasyonu gereklidir” dedi.

6 Şubat’ta Maraş’ın Pazarcık ve Elbistan merkezli 7.6 ve 7.7’lik deprem, ülkede 11 ili etkiledi. Açıklanan resmi verilere göre bu illerde 50 bin 339 kişi yaşamını yitirdi. Yüz binlerce bina ağır hasar aldı ve 18 bin 200’ü aşkın bina yıkıldı.

Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür Maraş merkezli depremlerden sonra, “İlk deprem Ölüdeniz Fayı’nda, ikinci deprem Doğu Anadolu Fayı üzerinde oldu” açıklamasında bulunmuştu ve Kuzey Anadolu Fayı (KAF) ile Doğu Anadolu Fayı’nın (DAF) kesiştiği yer olan Bingöl’e dikkat çekerek, “Erzincan ile Bingöl Karlıova arasında Yedisu Fay'ında deprem beklediğimizi öngörmüştük” demişti.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Maraş merkezli depremlerden etkilenen 11 ilin dışındaki illerden gelen ağır hasarlı yapılara dair raporlardan sonra Bingöl, Kayseri, Mardin, Dersim, Niğde ve Batman'ı “Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi” olarak ilan edildiğini duyurdu.

“Bingöl, Kayseri, Mardin, Tunceli, Niğde ve Batman illerimizde yer alan bazı yerleşim birimlerinde az, orta veya ağır derecede hasar gören binalar olduğu tespit edilmiştir. Bahsi geçen illerimizde hasar meydana gelen binaların bulunduğu yerleşim yerleri de Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi kabul edilmiştir"

IMG_20230407_140612

1 Mayıs 2003’te DAF’ın üzerinde bulunan Bingöl’de meydana gelen 6,4 büyüklüğündeki depremde en az 176 kişi öldü, 520 kişi yaralandı. Depremde 625 yapı çöktü veya ağır hasara uğradı. 2003 depreminden sonra Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nün açıklamalarına göre yaklaşık 375 bina yapıldı. Yine 2003, 2005, 2015, 2010, 2020’deki depremlerden sonra yaklaşık 841 bina inşa edildi. Bu sayıyı konuta göre açıklayan yetkililer belirtilen tarihler arasında 31 bin 500 konutun yapıldığını söylüyor.

Kent 15 yıkıcı deprem gördü

Bingöl Üniversitesi Bingöl Araştırmaları Dergisi’nde yer alan ve 2020 yılında yayımlanan çalışmaya göre “1934 Çapakçur, 1937 Kığı, 1938 Depremleri, 1940 Sancak, 1949 Karlıova-Kığı, 1950 Kığı, 1965 Karlıova, 1966 Varto, 1968 Kığı, 1971 Depremi, 2003 Bingöl, 2005 Karlıova, 2013 Açıkgüney-Kığı ve 2020 Karlıova” depremlerinde 5 bin 556’yı aşkın yapı yıkıldı, binleri aşan sayıda ölüm kayıtlara geçti ve binlerce yapı da ağır hasar aldı.

"Hafızaların unutmaması gereken hassasiyet"

Araştırmanın sonuç kısmında, “Bingöl’de son asırda orta şiddetteki depremlerin yanı sıra büyük şiddette üç önemli deprem daha meydana gelmiştir. Bunlardan ilki 6.9 olarak gerçekleşen 1949 Karlıova Depremi’dir. Diğerleri, 1971’de 6.8 ve 2003 yılında 6.4 şiddetlerindeki Bingöl Depremleri olmuştur. Yaşanılanlar, depremin yörede her an karşılaşılabilecek bir afet olduğunu tecrübe etmiştir. Bu durum, yörede bilinçli ve tedbirli bir hayatın ön planda tutulmasının gerekli olduğunun zaruretini göstermiştir. Deprem öncesinde nasıl bir yapı inşa edilmesi gerektiğini, deprem sırasında nasıl bir tavır takınmanın hayati öneme haiz olduğunu ve sonrasında da ne tür bir tutum sergilenmenin yararlı olacağını, hafızaların unutmaması gereken hassasiyet temalı yaklaşımlar olarak kaydedilmiştir” değerlendirmesine yer veriliyor.

'Afet Bölgesi' ilanı için kentte çalışmalar yapıldı

6 Şubat 2023 tarihinde Maraş Pazarcık ve Elbistan’da meydana gelen 7.6 ve 7.7’lik depremlerinden sonra KAF ile DAF’ın kesiştiği noktada bulunan Bingöl’e dair deprem beklentisine ilişkin uzmanların açıklaması, Bingöl’deki STÖ ile TMMOB’a bağlı meslek odalarını harekete geçirmiş ve kente uzun bir süre “Bingöl Afet Bölgesi İlan Edilsin” şeklinde bir çalışma yürütülmüş.

Tarihinde 15 yıkıcı depremi yaşan Bingöl’de şu sıralar deprem nedeniyle panik havasının hakim olduğu Bingöl’e gidiyoruz. “Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi” ilan edilen 6 ilden biri olan Bingöl’e girdiğimizde son yıllarda yapılan yoğun bir yapı görüntüsü karşılıyor bizi.

"514 yapı ağır hasar aldı, yeni bir eylem planı gerekli"

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bingöl İl Temsilciliğine Emre Bulşu randevulaşıyoruz. Bulşu’yla görüşmek için kentteki bir konferans salonuna gidiyoruz. Yolda Bingöl’de 4.5 büyüklüğünde bir depremin kaydedildiğini öğreniyoruz. Bulşu da depremi konferans salonunda hissettiğini söylüyor.

emre-bulusu

Bulşu, Maraş merkezli depremlerden sonra kentte hasar tespiti çalışmalarına TMMOB Bingöl İnşaat Mühendisleri Odası olarak katıldıklarını aktarıyor ve kentte incelenen 3 bin 147 yapının 514’ünün ağır hasarlı olduğunu söylüyor.

Bulşu, ‘Afet Bölgesi’ ilanıyla birlikte inceledikleri 3 bin 147 yapının devamında diğer yapılarında incelenmeye alınacağını belirtiyor ve sonrasında ağır hasarlı yapılarla ilgili dönüşüm sürecin başlatılacağını ifade ediyor. Merkezi Otoritelerin bu süreçte hızlı adım atması gerektiğinin altını çizen Bulşu, “Önemli olan husus, bu tür deprem ve diğer afetlere karşı yeni bir eylem planının oluşması lazım. Bu eylemin afet öncesi aşamasında yapı stokunun ne durumda olduğunu araştırmamız lazım. Yenilenme süreci kesinlikle bir ranta dönüşmemesi gerekiyor” sözleriyle uyarısını yapıyor.

"Bingöl'deki yapı stokunu 3 kategoriye ayırdık"

Bingöl’deki yapı stokuna daha önce yaptıkları bir raporda yer verdiklerinin bilgisini paylaşan Bulşu, “ilimizdeki yapı stokunu 3 kategoriye ayırdık. 2003 depreminden önce yapılan yapılar, 2003-2011 yılları arasında yapılan yapılar ve 2011 sonrası yapılan yapılar şeklinde kategoriye ayırmıştık” diyor ve şöyle ekliyor:

“2003 depreminden önce yapılan yapılar, beton, demir ve teknik anlamda gerçekten yetersiz yapılar. Kentsel dönüşüm incelemelerinde aldığımız beton numunelere göre betonun dayanırlığı çok düşük, bu yapılarda. Bu durum olası bir depremde çok büyük risk taşıyor.

2003 ile 2011 yılları arasındaki yapılarda ise 2003 depremiyle birlikte olaşan bilinç ve 1999 deprem yönetmeliği ile birlikte gelişmeler yaşandı. Teknik personel ile vatandaşlar beton ve demir bakımından daha dikkatli davrandı. Burada sadece önemli olan husus; o dönemde beton santralinin olmamasıydı. Beton santrali olmadığı için o dönemde dökülen betonun kalitesinin en olduğunu bilemiyoruz.

2011 sonrası için de yapı denetim sistemi gelişti. Yapı denetim sisteminden sonra laboratuarlar gelişti. Bu yapılarımız bir önceki yapılarıma göre biraz daha güvenli diyebiliriz. Ama hepsi için güvenli mi? Onu söyleyemiyoruz.”

Yapıların yüzde 25'i acil yıkılmalı, yüzde 75'i de taranmalı

2003 öncesi, 2003 ile 2011 arası ve 2011 sonrası yapılar için de yapılması gerekenleri Bulşu, şöyle sıralıyor:

  • “2003 öncesi yapılan yapılar, ildeki yapı stokunun içindeki oranı yüzde 25 civarında. Bu da ciddi bir oran ve sadece bunu Bingöl merkezi için diyorum. Bunların acilen yenilenmesi lazım.
  • 2003 ile 2011 yılları arasındaki yapılarımızda da betonun kalitesini öğrenmek için bir çalışma yapabiliriz.
  • 2011 sonrası yapıların da güvenli olup olmadığını bilmek için performans analizlerinin yapılması lazım.”

Ortak paydada buluşmak gerekiyor

Afet Bölgesi ilanıyla birlikte yapılması gerekenler hakkında uyarılarını sıralayan Bulşu, Bingöl için hızlı adımların atılmasının önemli olduğunu vurguluyor. Bulşu, bu adımların bir koordinasyon ile anlam bulacağına, “Sadece odalar, STK’ler ve yerel yönetiminin işin içinde olmasıyla yetmeyecek bir çalışma. Deprem master planın yapılması lazım. Deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrası yapılacakları netleştiren bir planın olması lazım. Bir bütünsellik oluşturması için master plana ihtiyaç var. Bunun yapılması için de yerel yönetimlerin, odaların ve meslek kuruluşları ile merkezi hükümetin ortak payda buluşması lazım” sözleriyle dile getiriyor.

Dönüşüm sürecinde yurttaşlara ekonomik destek verilmeli

Ortak paydaya vurgu yapan Bulşu’nun bu söylemleri geçmiş yıllarda üzerinde çalışılan ve daha sonra yayımlanan raporlarda belirtilen adımların maddi gerekçelerle atılmaması sonucunda yaşanan faciayı gözler önüne seriyor. Maddi gerekçelerin ve rantın arka plana atılarak uyarıların odağındaki Bingöl için atılacak adımın aciliyetine vurgu yapan Bulşu:

"2003 yılı öncesi yapılarımız gerçekten çok sıkıntılı durumda. Bu yapıların acilen dönüştürülmesi gerekiyor. Bu dönüşüm sırasında merkezi hükümetin, devletin vatandaşa destek sunması lazım. Çünkü mevcut ekonomik koşullar, vatandaşın kendi yapısını dönüştürmesi noktasında zorluk yaşatıyor.”

TMMOB’un bir bileşeni olan İMO ile kentteki diğer bileşenler bir raporlama çalışması üzerinde duruyor ve bu çalışmayı yakında kamuoyuyla açıklayacak. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Başkanı Can Fidal Boldaş da depreme dair hazırlanan ve önümüzdeki günlerde açıklanan rapora dair yürütülen çalışmalarda yer alıyor.

canfidal-boldas

Boldaş şu sıralar Bingöl’de. Kendisiyle konuşmak için kentteki ofisine gidiyoruz. Boldaş, Bingöl’deki durumun kritikliğine vurgu yapıyor ve “KAF, DAF ve BAF gibi 3 büyük fay hattı ülkenin büyük bir bölümünü etki edebilecek düzeydedir. Bu nedenle Türkiye bir deprem ülkesidir. Dolayısıyla fay hatlarının etki alanına girecek iller, depreme dirençli kentlere dönüştürülmesi gerekiyor” diyor.

Bingöl, depremsellik açısından kritik bir durumda

Kentteki birçok kesimin “Afet Bölgesi” ilanı konusunda bir çaba harcadığını aktaran Boldaş, kentte yaşanan kaygıyı ve sarf edilen çaba esnasında isim vermeden TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Cevdet Yılmaz’ın kendilerine yönelik sarf ettiği sözlerle hatırlatıyor ve şöyle devam ediyor,

“Uzmanların sık sık dile getirdiği gibi Bingöl, depremsellik açısından şuanda kritik bir durumda. Çünkü KAF ile DAF’ın kesiştiği ildir. Uzmanlar bu iki fay hattının bir enerji birikiminde, bir streste olduğunu söylüyor ve 7.7 ile 7.8 büyüklükteki depremleri öngörüyorlar. Bu nedenle hem halkın ve hem de bizler gibi teknik çevrelerler ile duyarlı çevrelerin ciddi kaygısı var.

Bizim gibi meslek odaları, gerekse sivil toplum örgütleri ve duyarlı çevreler Bingöl’ün de afet bölgesi olarak ilan edilmesi için yürütülen sürece katkı sunmaya çalıştı. Tabi bu süreçte bazı mecralar tarafından cahil cühela olarak yaftalansak bile, biz gerçeği söylemekten ve savunmaktan hiçbir zaman geri durmadık, durmayız da.”

Boldaş, Bingöl’ün de aralarında olduğu 6 ilde ilan edilen ‘Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi’nin afet öncesi, risk taşıyan kentleri afete hazırlamak ve afetin olumsuz etkilerini en aza indirebilmek amacıyla bir hazırlık sürecini oluşturmayı hedeflediğini açıklıyor.

"STÖ ile kamu otoritesinin ortak koordinasyonu önemlidir"

14 Mayıs seçimlerine atıfta bulunan Boldaş, bu adımın siyasi amaç taşımaması gerektiğine dikkat çekiyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Umarız ki bu Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi bir seçim yatırımı değildir. Siyasi bir argüman değildir. Eğer değilse bu sürecin sağlıklı bir şekilde işletilmesi lazım.

Bu Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi’nin planlanmasıyla ilgili kısımlarda sivil inisiyatiflerin, STK’ler ile kamunun koordinasyonu gereklidir. 6 Şubat’ta yaşanan depremlerde deneyimlediğimiz gibi koordinasyon çok önemli. Sadece STÖ’nün ya da sadece kamunun işe kalkışmasında ziyade ikisinin koordinasyonunun sağlanması önemlidir.

Biz bu sürecin içinde bulunmak istiyoruz. Bilimin ve tekniğin referansıyla bu sürece her türlü katkıyı ve çabayı göstereceğimizi de ifade etmek istiyoruz.”

'Bingöl'e getirmeleri gerekirken, Bingöl'dekilerini gönderiyorlar'

Afet ilanından sonra kamu kurumlarında çalışan teknik personel olan arkadaşlarının deprem bölgesindeki hasar tespiti çalışmalarına dahil edilmesini eleştiren Boldaş, bu adıma ilişkin eleştirisini yetkilere çağrıda bulanarak şu ifadelerle dile getiriyor:

“Afet sırası  ve afet sonrası süreçlerin kurgulanabilmesi, daha sağlıklı işletilebilmesi için Afet Bölgesi ilanı önemli. Genel Hataya Etkili Afet Bölgesi ilanından sonra Bingöl’den arkadaşlarımız, halen deprem bölgesine hasar tespitine yönlendiriyorlar. Oysa deprem bölgesine buradan personel göndermektense Türkiye’nin 4 bir yanından buraya teknik personeller gönderilmesi gerekiyor. Bu da yerel ve merkezi otoritelere çağrımız olsun.”

Editör: Ali Abbas Yılmaz