SUR AJANS- Dersim’in Ovacık ilçesinde, Munzur Gözelerine de ev sahipliği yapan Ziyaret köyünde yaşayan 75 yaşındaki Zeynep Ağdoğan küçük yaşından beri Türkçe şiir ve maniler okuyor.
Munzur Gözelerinin bulunduğu Ziyaret köyünün, Şah İsmail ile Yavuz Sultan Selim arasındaki savaşlarda, binlerce Alevi’nin katledildiği yerlerden biri olduğu söylenir. Hatta Munzur Gözelerine bugün ki şeklinin Şah İsmail tarafından verildiği de belirtilir.
Ovacık’ta bir Türk ailesi: Osmanoğulları
Şah İsmail’in yenilgisinden sonra Osmanlı’nın eline geçen bölgeye, nüfus değişimi amacıyla dışarıdan insan yerleştirilir. Kemah’tan getirilip Ziyaret köyüne yerleştirilen Osmanoğlu sülalesi bunlardan biridir. Amaç dışarıdan getirilenler aracılığıyla yerli nüfusu asimile etmektir ancak tersi olur. Osmanoğlu sülalesi Ziyaret köyüne geldikten sonra Alevileşir ancak dilleri Türkçe’yi unutmazlar.
Bu arada küçük bir not düşeyim: Zeynep Ağdoğan’ın annesi, benim babaannemin ablasıdır ve Osmanoğulları sülalesine mensuplardır. Türkiye’nin 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’de aynı sülaledendir. Kırmancki (Zazaca) konuşulduğunda anlarlar ama tercihen konuşmazlar. Anadilleri olan Erzincan ağzı kırık bir Türkçe konuşurlar. Ovacık’ta Türkçe’yi bu şekilde aksanlı konuşan başka aileler yoktur.
“Neticede bırakmadılar okula gidem”
Yerli halk tarafından oldukça sevilen ve kabul gören bu Ailenin içinde çok sayıda eğitimci ve hatta kamuda üst düzey görevlerde bulunmuş kişiler vardır. Bunlardan biri de Zeynep Ağdoğan’ın Hasan dayısıdır. Onun sayesinde Malatya Akçadağ Öğretmen Okulu’yla bağlantı kurar, sınavı kazanır ancak eğitime gidemez.
Ağdoğan, 12 yaşındaki öğretmenlik hikayesini şöyle anlatıyor:
“İki defa Malatya Akçadağ Öğretmen Okulu’nu kazandım. Kendisi de öğretmen olan dayım Hasan Hoca beni bir sefer götürdü. Gittik geldik, babam öldü, abim de askerdi. Annemi yalnız bırakamadığım için kaldım. Bir sonraki sene yine gittim, imtihanı verdim. Öğretmenlerime, ‘annem iki tarla fasulye ekmiş, onları biçem gelem’ dedim. Bana 9 gün izin verdiler fasulyeyi biçip okula dönmem için.
“O zamanlarda kadınlar okumuyordu”
O zamanlarda kadınlar okumuyordu ki hiç. Vay hocalar kızlara sarkıntılık ediyor, şöyle ediyor, böyle ediyor diye anam komadı beni gidem. Ben de ağladım. Yeşilyazı’da öğretmenlik yapan İsmail Şen vardı. O da Akçadağ’a öğrenci götürmüş ve oradaki öğretmenler, ‘Zeynep’in annesine yalvarın, ikna edin, kızı göndersin’ demişler. İsmail Şen geldi yalvardı ama mümkün değil. Annem, ‘Hayır, ben bir dul kadınım. Çoluk çocuğa baktım, bir de gidem okulda onu mu bekleyem’ dedi.
Neticede bırakmadılar okula gidem. Onun için başımı buralara vurdum, ağladım.”
“Kemah Boğazı kara/ Anne gel beni ara”
Sonrasında Ağdoğan manilerin, şiirlerin dünyasına sığınıyor. 50 yıldan fazladır yaşadıklarını, yaşayamadıklarını bu şekilde dile getiriyor.
Zeynep Ağdoğan’ın okuduğu manilerden bazıları şöyle:
“Kemah Boğazı kara
Anne gel beni ara
Perçemime kum dolmuş
Tarak getir tara
***
Kemah’ta oturursun
Her yana dem vurursun
Fırat sen ne zalimsin
Yavrumu götürürsün
“Munzur’un dağında yiğitler gezer”
Munzur’un dağında yiğitler gezer
Suları engindir balıklar yüzer
İnsan Dersim’den bu kadar mı bezer
Hiç olmazsa ayda bir mektup gönder
***
Gündüz hayallerim, gece düşlerim
Uyandıkça ağlamaya başlarım
Munzur’un dağında uçan kuşlarım
Uçmayın dostları sormaya geldim
***
Munzur’un dağında kar da kalmadı
Döküldü ayvası nar da kalmadı
El alem oturmuş Munzur Gözelerine
Benle senin gibi fakire yer de kalmadı
“Munzur akar akın akın”
Munzur akar akın akın
Felek çevriliyor çarkın
Bu dünyada evin barkın
Vardır diyen yalan söyler
***
Munzur Dağı oylumuna
Kuşlar konar yaylımına
Eğil eğil bir öpeyim
Geldik yolun ayrımına