Ortadoğu’da asırlardır süre gelen iki kronik sorun vardır. Bunlardan biri ‘Kürd Sorunu’ diğeri de ‘Filistin Sorunu ’dur. Bu iki sorun çözülmeden Ortadoğu’ya hiçbir zaman demokrasi, insan hakları ve huzur gelmeyecektir. Var olan bu sorunlar sürekli olarak dünyadaki küresel-emperyalist güçler tarafından diğer devletlere karşı koz olarak kullanılmakta ve her türlü operasyonel faaliyetlere zemin hazırlamaktadır. Bugün daha çok dünya gündemine oturan ve 75 yıldır sürekli devam eden İsrail-Filistin çatışmasına biraz değinelim.

Hamas’ın askeri kanadının 7 Ekim 2023 sabahı İsrail’e yaptığı ani ve şok baskın İsrail’in tüm teknolojik ve askeri bariyerlerini ve kibrini yerle yeksân etti. Her ne kadar sonraki süreçte İsrail devlet ve hükümet yetkilileri "Aslında bize bu yönlü bir istihbarat gelmişti. Biz biliyorduk" tarzı alçak sesli ve utangaç açıklamalar yapmış olmaları sadece zevahiri kurtarmak için söylenen yersiz sözlerdi. İsrail’in siyasi, askeri, teknolojik ve istihbarat anlamında yıllardır abartılan imajını düzeltmeye yönelik açıklamalardı.

İşte Hamas’ın bu saldırısı "Şer sandığımız şeylerde hayır; hayır sandığımız şeylerde de Şer olabilir. Siz bilmezsiniz. Allah bilir." ayetinde belirtildiği gibi beraberinde çok fazla şeyi açığa çıkardı. Hamas’ın bu saldırısı sonrası eğip bükmeden İsrail’in tamamen kağıttan bir Kaplan olduğu, askeri manada savaş kapasitesi ve yeteneğinin bir hiç olduğu sadece yıkıcı ve vahşi bir gücünü savunmasız ve dengi olmayan güçlere karşı orantısız kullanabileceği ortaya çıktı. İsrailli askerlerin nasıl korku dolu gözlerle ortada gezindiği ve yapılması muhtemel bir kara harekatı için hem beceriksiz hem de istekli olmadıkları ortaya çıktı. Anlaşılan bu kara harekatı tamamen Amerikalı askerlere havale edildi.

Ayrıca Filistin’in veya onun haklı davasını güden bir örgütün arkasında yer alan kararlı bir veya iki devletin olması ve dik durması halinde Batılı emperyalist-Siyonist grubun her ne kadar birlik halinde gibi görünseler dahi "Kocaman bir sıfır" olduklarını ortaya koymak anlamında isabetli bir saldırı olmuştur. İsrail’in bu vahşi ve barbar saldırıları sonrası Gazze’de yaşanan katliam görüntüleri ‘İnsanlığın Ortak Vicdanı’nı daha somut olarak bir araya getirdi. Dünyanın dört bir tarafında İsrail yönetimi ve Siyonist Rejim'e tarihte ilk kez bu kadar sert tepkiler yöneltildi. Dahası; İsrailli halk ve antisiyonist gruplar dahi hem içeride hem de dünya genelinde kendi devlet ve hükümetlerine karşı müthiş bir tepki ve eylemsellik geliştirdiler. Burada İsraillilerin tamamen kötü olmadıkları savaş ve vahşet karşıtı ciddi bir kitlenin olduğu da ortaya çıktı.

Her ne kadar Batı bloğu Amerika’nın arkasında hazır kıta ve tek ses olup, Gazze gibi küçücük bir şehri havadan, karadan ve denizden kuşattılarsa da, dünyanın geri kalan kısmı bu yapılanı tüm çıplaklığıyla görüp iğrenerek ve kızarak yüzlerine vurmaya başladı. Tüm bunlar olurken sözde "İslâm Âlemi" yine her zaman olduğu gibi bol bol mitingler, hamasetler, bağrışmalar ve böğürmenin çok ötesinde gidemedi. Klasik Cuma namazları sonrası ‘Kahrolsun İsrail’ deyip selfieler ve fotoğraflar çekindikten sonra herkes evine dağılıp akşam Gazze’yi izleyerek İsrail’in kahrolmadığını gördüler.

Müslümanların yapabileceği çok şeyleri varken; dünya malı, makam, kadın ve konfor uğruna bunların hiç birini yapmayıp çok ahlaksız bireyler olmaya tam gaz devam ettik. Müslüman devletlerin ellerinde çok güçlü kozları var. İsterlerse ve ortak hareket ederlerse değil İsrail’i tüm emperyalist Batı'ya diz çöktürebilirler. Petrol, gaz, değerli madenlerin satışını durdurup ve bu ülkelerle yaptıkları ticareti keserlerse; Batılı emperyalist-kapitalist devletler ya İsrail’i hemen yalnız bırakırlar ya da onu kulağından tutup barış masasına hemen oturturlar. İslam devletleri hem yönetim hem de halk olarak birçoğumuz dürüst, ahlaklı ve vicdanlı olan kimseler değiliz. Müslüman toplumlar kendi idareci ve hükümetlerini daha aktif olmaya zorlayamıyorlar. Mesela Türkiye’de insanlar ekseriyetle İsrail’e karşı nefret ve öfke dolu gözükmekteler. Çoğu yalan söylemekle beraber "Yolları açarsanız, Gazze’ye gider savaşırız." diyorlar. Ben daha az olanı istiyorum onlardan. İsrail’in elçi ve konsolosluklarına yürüyüp hepsini buradan kovabilirler. (Gerçi İsrail kendi talebiyle erkenden elçi ve konsoloslarını geri çağırdı.) NATO’nun Kürecik ve İncirlik gibi üslerini hükümete baskı kurarak kapattırabilirler. İsrail mallarını tamamen boykot edip İsrail’le ticarete mani olabilirler. Ama en başta bu ticari ilişkileri kesmesi gereken siyasiler ve onların çocuklarıdır. Yani kısaca ‘’Gazze bahane; İsrail’le ticaret şahane.’’

Evet, Hamas bu hamleyi yaparken ağır bir bedel ödeyeceğini biliyordu. Evet, İsrail de ilk günkü şokları üzerinden attıktan sonra kara harekatına girişme kararını aldı. Çok ağır kayıplar vereceğini kendisi de biliyor. Ama İsrail bu harekatı yapmaya cesaret edemiyor. Şimdilik Amerika’nın yardımıyla inisiyatifi ele geçiren İsrail zaten havadan Gazze’nin kuzeyini tamamen harabeye çevirip, Hamas’ın bütün ikmal yollarını keserek teknik ve istihbari bilgilerle tüm yerleri tespit edip bu tünellerin gerekirse giriş yollarına betonlar boşaltarak veya kapatarak Hamas militanlarını ölümle baş başa bırakarak ve geri kalanlarıyla çatışarak bu harekattan zaferle çıkacaklar. Bu işte daha uzman ve askeri savaş kapasitesi olan Amerikan askerleri rol alacak ve bu sayfayı böylece kapatacaklar.

Biz ise yine evlerimizde oturacak bu pis midemize yemek ve içecek yetiştirmeye çalışacak, alacağımız güzel bir araba veya evin hayalini kuracağız. Ya da yaz tatilimizi yurt dışında mı yoksa yurt içinde nerede ve hangi deniz kenarında geçirerek bronzlaşacağımızın hesabını yapacağız. Belki de bankalardan çektiğimiz kredileri, ödeyeceğimiz borçlarımız için birer parazit gibi insan olduğumuzu sanarak yaşamaya devam edeceğiz. Ve geriye yine ezilen ama az da olsa devam eden hem Filistin’in hem de tüm ezilen halkların haklı mücadelesi devam edecek. Ve bir sonraki savaşta İsrail kesinlikle artık dünyanın geri kalanından destek bulamayacak ve bir başına kalacak. Ve inanın bu filmin sonu mazlumlar ve ezilenler için çok iyi olacak.