Avukat Mehmet Emin Aktar, ikinci kez cezasızlıkla sonuçlanan Kemal Kurkut cinayeti davasına ilişkin “İki karar arasında fark şu; İki kararda da aslında bir suç, bir cinayet olduğu kabul ediliyor. İlk karar, ‘suç var ama bu sanık işlemedi’ diyor. Bu ikinci kararda da, ‘bir öldürme suçu var ama kanuna, hukuka uygundur’ diyor. Bu karar, aslında Kemal korkut'un öldürüldüğünün kabulüdür” değerlendirmesinde bulundu. Arif Bulut/ÖZEL HABER 2017 yılında Diyarbakır’da katıldığı Newroz etkinliğinde öldürülen üniversite öğrencisi Kemal Kurkut cinayetine dair Diyarbakır 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen son duruşmada sanık polis Yakup Şenocak hakkında "ceza verilmesine yer olmadığına” dair karar çıktı. Kurkut ailesinin avukatlarından Mehmet Emin Aktar, mahkemenin verdiği kararı değerlendirdi. Üniversite öğrencisi Kemal Kurkut, 21 Mart 2017 tarihinde Diyarbakır’daki Newroz kutlamasına katılmak için geldiği Diyarbakır’da öldürüldü. Kurkut’un ölümüne ilişkin 2 Ekim 2017 tarihinde iki polis hakkında iddianame hazırlandı. Davanın ilk duruşması 14 Aralık 2017 tarihinde Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. 11’inci duruşmanın yapıldığı 17 Kasım 2020 tarihinde mahkeme heyeti, “olası kastla öldürme” suçundan yargılanan sanık polis Yakup Şenocak hakkında “delil yetersizliği” gerekçesiyle beraat kararı verdi. Kurkut ailesi avukatları verilen 'beraat' kararına itiraz etti. 13 Mart 2022 tarihinde itirazı incelemeye alan Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi (DBAM) 1. Ceza Dairesi, sanık polis polis Yakup Şenocak’a yüklenen suçun “hukuka aykırı” olduğu gerekçesiyle “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi gerektiğini belirterek davanın yeniden görülmesi için dosyayı Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geri gönderdi. DBAM bozma kararını ise Türk Ceza Kanunu’nun 24/1 maddesi ile 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu Kanunu’nun (PSVK) 16. maddesine dayandırarak açıkladı. BAM tarafından bozulan karar sonrası Kemal Kurkut cinayeti davası Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülmeye başlandı. İlk duruşma 22 Mart 2022 tarihinde, ikinci duruşma ise 15 Eylül 2022 tarihinde görüldü. Bugün ise görülen 3’üncü duruşmada Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi, Kurkut cinayetine ilişkin yargılanan sanık polis Yakup Şenocak hakkında “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verdi. Mahkeme, BAM’ın davayı bozma gerekçesi olarak açıkladığı “ceza verilmesine yer olmadığına” hükmüyle aynı doğrultuda karar vermiş oldu. İkinci kez cezasızlıkla sonuçlanan Kemal Kurkut davasına ilişki ailenin avukatlarından Mehmet Emin Aktar ile konuştuk. Aktar, Kurkut cinayeti davasında Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği iki kararı, “İki karar arasında farkı şu; iki kararda da aslında bir suç olduğu kabul ediliyor. İlk karar, ‘suç var ama bu sanık işlemedi’ diyor. Bu ikinci kararda da, ‘bir öldürme suçu var ama kanuna, hukuka uygundur’ diyor. Bu karar, aslında Kemal korkut'un öldürüldüğünün kabulüdür” dedi.

“Görüntü ve delilerden dolayı ‘bir cezasızlık çıkmaz’ diyorduk”

Öncelikle Kemal Kurkut davasında mahkemenin verdiği “ceza verilmesine yer olmadığına” kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? “Uzun yıllardır bu coğrafyada bir cezasızlık pratiği yürütülüyor. Yani Kürtlere yönelik bu tür devlet ajanlarının, askerin ve polisin işlediği suçlar bakımından bir cezasızlık yürüyor. Ceza verme yönünde yargıda da idari birimlerde de yaygın bir uygulama var. Bu hem yargısal hem de idari pratik. Bu biliniyor. Ama Kemal Kurkut olayında cinayet o kadar açıktı ki… Gazeteci Abdurrahman Gök, bu cinayetin her anını adet film kareleri gibi fotoğraflamıştı. Kemal Kurkut son derece açık ve keyfi biçimde öldürüldü. Bu nedenle hiç olmazsa bu dosyadan bir cezasızlık çıkmaz diyorduk.

İstinaf mahkemesi her şey göz önündeyken ‘bir kılıf bul’ der gibi dosyayı geri gönderdi

Aslında mahkeme ilk kararını verirken açık biçimde bu suçun gizlenecek bir tarafının olmadığının kanaatindeydi. Bu açıdan beraat kararına ‘suçun sanık tarafından işlendiği sabit değildir’ değildiri gerekçe göstererek verdi. İstinaf mahkemesi de her şey göz önündeyken ‘olmaz’ derecesine bari hiç olmazsa bir kılıf bul, kanuna uygunluk sebebini bul, hukuka uygunluk sebebini bul yani bir cezasızlık sebebi bul der gibi dosyayı yerel mahkemeye geri gönderdi.

“Emri yerine getirmek değil, emri yerine getirmemek söz konusu”

Türk Ceza Kanunu’nun 24/1 maddesi ile Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu Kanunu’nda (PSVK) hüküm var  silah kullanma yetkisine ilişkin. İki de bu kapsamlı değil çok açık bir şekilde. Birincisi yapılan idari soruşturmada amiri açık bir şekilde ateş etmeyin diye talimat vermiş. Orada bulunan görevli komiser kendisi de söylüyor bunu. Yani burada emri yerine getirmek değil de emri yerine getirmemek söz konusu. Burada böyle bir suç da işlenmiş. PSVK kanunda çok açık bir şekilde belirtiliyor. Yani bir saldırı olması gerekiyor. Kemal Korkut saldırı halinde değil, herhangi birine zarar vermeyeceğini de orada söylemiş. Bunu biz söylemiyoruz. Bu olaydan sonra bu konuda inceleme yapan mülkiye başmüfettişi ile polis başmüfettişi kendi raporlarında bunu söylüyorlar.  Ama ne gariptir ki bu düzenlenen disiplin soruşturmasına ilişkin rapor, bozma kararından sonra İdari Mahkemesine açılan davada önümüze geldi. Ve sonrasında ancak dosyaya sunabildik. Buna rağmen yani bütün bu açık delillere rağmen, mahkeme ‘ceza verilmesine yer olmadığına’ karar verdi. Bu çok açık bir şekilde işlenen suçu cezasız bırakmaktır. Ve cezasızlık pratiğinin bir kez daha tekrar etmesidir.”

“Cezasızlık politikasını uyguluyorlar”

Bugünkü duruşmada Kemal Kurkut’un annesinin ilk beraat kararından sonra duruşmalara katılmadığını “Çünkü adalete olan inancını kaybetmiştir” ifadesiyle dile getirdiniz ve “Mahkeme bugün karar vermek yerine keşif yapılmasına karar verilecek olursa toplumun adalet duygusu zedelenmeyecektir” dediniz. Kurkut cinayetine benzer davalarda sürekli bir cezasızlık politikasından sürekli bahsediliyor. Bu kapsamda bir hukukçu olarak bu tür davaların bu şekilde işlemesini nasıl değerlendiriyorsunuz? “Cezasızlık resmi bir devlet politikası halinde olunca, bütün devlet kurumları ‘yargı da’ bunun bir parçası olarak aslında bunu uyguluyor. Her biri kendi alanında buna uymayı zorunlu hissediyor. Zorunlu hissediyor derken aslında belli ölçülerde kendileri bilerek isteyerek bunu yapıyor. Buna inanıyorsun. Burada devlet ajanlarının, polisin ve askerin işlediği suçlar, ‘bizim polisimiz orada mücadele ediyor ve şevki kırılacak. Askerlerimiz mücadele ediyor mücadelesi kırılacak. Güvensiz hissedecek kendini’ gibi gerekçelendiriliyor. Peki o polisin buradaki görevi ne? Buradaki görevi aslında toplumu korumak değil mi? Bizim güvenliğimizi sağlamak onun için maaş alıyor. Silah kullanmaya yetkisi de güvenliğimizi sağlamak için kendisine veriliyor. Tam tersine ne yapıyor? Güvenliği tehdit edecek bir unsur haline geliyor.”

“Kurkut’un annesi adalete olan inancını yitirdiği için duruşmalara gelmedi”

“Güvenliği tehdit edecek bir unsur haline gelmesini siz cezalandırmadığınızda bundan sonra bu tür eylemlerin tekrarının önünü açmış olursunuz. Bu böyle olunca, toplum hem kendini güvensiz hissedecek hem de bu tehdit eden varlığının gerçekleşmesi halinde başvurabileceği bir yargı mekanizması da bulamayacak, göremeyecek. Yani sonuç alamayacağı bir yargı mekanizması da olmayınca ne olacak? Toplum tamamen adalet duygusunu yitirecek. Kemal Kurkut'un annesinin tavrını da biraz da böyle yorumlamak gerekiyor. Annesinin beraat kararından sonra duruşmaya gelmeme gerekçesi artık onun adalete inancını yitirmesini bağlıyorum.”

“Bu karar, aslında Kemal korkut'un öldürüldüğünün kabulüdür”

Mahkeme Kurkut cinayetine ilişkin iki karar vermiş oldu. Bozma kararı öncesinden verilen karar ile bozma kararından sonra mahkemenin verdiği kararı nasıl kıyaslayabiliriz? ‘Bu karar iyi, bu karar kötü ya da ikisi arasında bir çelişki var’ gibi bir hukuksal değerlendirme yapılabilir mi? “İki karar arasında farkı şu; iki kararda da aslında bir suç olduğu kabul ediliyor. İlk karar, ‘suç var ama bu sanık işlemedi’ diyor. Bu ikinci kararda da, ‘bir öldürme suçu var ama kanuna, hukuka uygundur’ diyor. Bugünkü kararda bu cinayete ilişkin ‘Hukuka uygun, çünkü kanun bunu gerektiriyordu ya da yetkili amirin emri vardı. Bu hukuka uygunluk sebebidir’ diyor. İki karar da aslında aynı şeyi söylüyor. Diyor ki; Burada bir suç var. Burada bir cinayet işlendi. İki kararda da bunu kabul ediyor. Ama birinde diyor ki cinayeti işleyen fail bu değil. Bugünkü kararda; Evet suçu bu işledi. Ama ben ceza veremiyorum. Çünkü hukuka uygunluk sebebi vardır. İki karar arasında da sonuç olarak bir şey değişmiyor. Sonuçta ulaştığı yer aslında bir cezasızlıktır. Bakış açısı budur. Ama bu kararda bize açıkça söylenen şey; Kemal korkut'un aslında öldürüldüğünün kabulüdür.”

“Duruşma salonunda sadece iki avukat ve iki gazeteci vardı”

Son olarak mahkemenin bu kararından sonra hukuki girişimleriniz ne olacak? Kurkut cinayetine benzer davalardaki yargılama pratiği ele alındığında neler söylemek istersiniz ve bir çağrınız varsa ekleyebilir misiniz? “Bu dosya üzerinde gidebileceğimiz yere kadar başvurularımızı yapacağız. İstinaf, temyiz, Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi vesaire sonuç alınca kadar gereken bütün hukuki yolları zorlayacağız elbette. Bu bir zorlama bir ısrar tabii. Bu bir şeyi değiştirir mi? Evet toplumsal bir destek de görürse… Bugün duruşma salonunda sadece biz iki avukat vardık. Sanırım iki de basın mensubu da duruşmayı izlemek için gelmişlerdi. Biz de sadece iki avukattık.

“Bu tepkiyi ortaya koymazsa cezasızlık böyle sürekli tekrarlanacak”

Bu tür dosyalarda siz kamuoyunun da tepkisini ortaya koymazsanız çok daha rahat bir şekilde mahkemeler bu tür cezasızlığa hükmedebiliyor, karar verebiliyor. O açıdan da daha güçlü bir reaksiyon göstermek, buna karşı toplumsal tepkiyi de sivil toplumun da, insan hakları örgütlerinin de, bunu ortaya koyması gerekiyor. Bu tepkiyi ortaya koymazsa cezasızlık böyle sürekli tekrarlanacak. Buna karşı mücadele etmek kaçınılmaz. Ama asıl mesele burada devletin bu sistematik cezasızlık uygulamasından vazgeçmesidir. Kürtleri, bütün diğer yurttaşları eşit görmediği sürece bu gerçekleşmeyecek. Bu açıdan mesele sadece hukuki değil aynı zamanda başlı başına tabii politik bir meseledir. Cezasızlık bir siyasettir aynı zamanda. Bu değişmediği sürece de bu sürecektir.”

Editör: Haber Merkezi