21, yüzyılın ilk çeyreğindeyiz. Kıyımlar, cinayetler sadece insanlar için değil; hayvanlar, ağaçlar, bitkiler; hatta yaşadığımız mekânlar ve değerlerimiz için de hep süregeldi. Kesintisiz bir yaşamımız yok gibi. Budanıyoruz ve yeniden, budanıyoruz ve yeniden! Hiçbir konuda gelenek ve birikime izin verilmedi. Her alanda derin bir köksüzlük var. Ne zaman sürekliliği yaratacak bir demokrasiye kavuşacağız, toplumumuz için öylesine zor ki! Tek tek insanların omuzlarının kaldıramayacağı ağırlıkta bir yük bu. Bu sorunun üstesinden gelmek için kamu yönetiminin planlamasına ve yönlendirmesine gerek var. Çağımızda sandık önümüze geliyor, oyumuzu kullanabiliyoruzla yetinmek, demokrasi değildir! Evet, demokrasinin ilk koşulu seçmek ve seçilmektir. Demokrasinin göğün derinliklerine uzanan bir merdiven olarak düşünün. Seçim, ilk basamaktır. Düşünce özgürlüğü, göğe uzanan yolda bir basamaklar silsilesidir. Düşünce özgürlüğünün olduğu yerde tartışma, sorgulama, analiz ve sentez kültürü vardır.  Unutmayalım: “En iyi insanca davranış, tartışmadır! (Syrus)

ZAMANIN PENÇELERİ ARASINDA!

Zamanın pençeleri arasında ruhum sıkılıyor!/ Dilara ah, Dilara!/

Âşk bir gümüşi bulut ve dağılıyor//Ah, dağılıyor bizi baştan çıkaran dünya!/

Âşkın yerinde bir obruk açılıyor!/ Büyüyor ve derinleşiyor!/

Bir daha göremeyeceğim sevgili ah!/ Yüreğim, göğsümde bir alıcı şimdi!/

Ölüm, elleriyle koymuş gibi bulacak beni!/ Ah, çöle fırlatılmışsan kavrulmak kaçınılmaz/

Yüreğim ateşlerde pekişti benim/Ah, zamana ve âşka gücüm yetmiyor!/

Gücüm yetmiyor infaz memurlarına!/

Ölüm, sen bir yastık değil misin?/ Başımı koyup dinlenmek istiyorum!/

Nasılsa kavuşmak bir bulut ve dağılıyor

Ah, dağılıyor bizi baştan çıkaran dünya!

Zamanın pençeleri arasında ruhum sıkılıyor!

Dilara ah, Dilara!

Âşk bir yanardağ ve yeniden parlıyor!

Yeniden parlıyor “büyük patlama”dan sonra!

Hani bu yangının önü alınmıştı?

Gözyaşlarımın tufanıyla söndürmüştüm hani?

Zamana bırakmıştım soğutma çalışmalarını

Fokur fokur nasıl kaynadı, söyle?

Nasıl püskürdü birdenbire öyle?

Senin yokluğun tekinsizdir böyle!

Ah, gözden ırak olan; gönlümde yanıyor!

İçin için, kor kor yükseliyor beyne!

Ah, zamanın pençeleri arasında ruhum sıkılıyor!

Âşklar kavuşmasız bir iklimde ve çok uzak

Hem tükürdüğüm kâinatı, niye bu kadar büyük?

Beyni olduğu halde insanlar, niye bu kadar küçük?

Dilara kız, Dilara!

Hangi güç böyle orantısız formatlamış bizi?

Niye gücümüz yetmiyor âşka ve sonsuzluğa?

Ah hayat, makyajı akmış bir fahişe gibi!

Eriye erite yok ediyor benliğimizi!

Zamanın pençeleri arasında ruhum sıkılıyor

Ruhum sıkılıyor sıkılıyor ve infilâk ediyor!

Dilara kız, Dilara!

Âşk bir gümüşi bulut ve dağılıyor

Ah, dağılıyor bizi baştan çıkaran dünya!

Haziran 2019 AYDIN ALP

YÜREĞİNİZİN KAPILARINI KIRACAĞIM  (J&J YAYINLARI 2019)

Düşünce özgürlüğünün olduğu yerde çağı okuyabilme, sorgulama;  müzakere ve istişare vardır.  Demokrasi, böyle gelişir. Çünkü demokrasi, bir uzlaşma kültürüdür.

Düşünce özgürlüğünün olduğu ülkelerde kurumsallık, toplumsal ve mesleki örgütlenmeler vardır. Üniversiteler, düşünce özgürlüğüyle toplumun geleceğine tutulan meşaleye dönüşürler. Demokratik toplumlarda şeffaflık ve hesap verilebilirlik; liyakat ve sorumluluk vardır. Toplumların gelişimi de bir bayrak yarışı gibidir. Gelenek, birikim böyle oluşur.

Günümüzü yaşayan çağdaş toplum düzeyine bilim, teknoloji ve kültürle ulaşılır. Üretim böyle artar. Düşünce özgürlüğünüm olmadığı yerde baskı ve zulüm olur. Yolsuzluk, hırsızlık, rant ve vurgun olacağı için kaçınılmaz bir şekilde derin bir yoksulluk oluşur. Sermaye transferinin olduğu yerde haramiler uzaya sıçrarken emekçiler yoksulluk içinde çırpınır. Emekçilere bir tek vaat vardır, o da cennet. Bu dünyada cehennemi yaşayan insanlar, cennetle avutulur. Bir avuç haramzade ise vur patlasın çal oynasın ultra cenneti yaşar. Pudra şekerleri de eksik olmaz! Toplumları ilerleten de, gerileten de iktidarlar ve toplumsal düzendir! En olumsuz koşullara sahip olan bazı ülkelerin çok geliştikleri bilinir. Ve cennet gibi bir yerde cehennemi yaşayan bizim gerçeğimiz, başka nasıl izah edilir?

Siyasi partiler, temsilcisi oldukları kitlelerin ihtiyaçlarını karşıladıklarında varlıklarını sürdürürler. Çağın gerisinde kalan bağnaz ve ırkçı partiler, yok olmaya mahkûmdur!

Yeniden demeliyiz! Silikleşen kurumlarımıza işlev kazandırmalıyız.

“Gülmek, hayatın en güzel eylemidir. Ve her ne varsa sizi bu eylemden alıkoyan, yok edin!” Charlie Chaplin

Yaşama sevincini elde etmeliyiz yeniden. Yeniden ağız tadıyla gülebileceğimiz bir hayatı inşa etmeliyiz! Yaşamak yeniden! Sevgiler, saygılarımla… AYDIN ALP