Gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları, eylemlerinin 982’incisini gerçekleştirdi. Bu haftaki eyleme, kayıp yakınlarının yanı sıra insan hakları savunucuları da destek verdi. Ellerinde taşıdıkları karanfiller ve kayıplarının fotoğraflarıyla, Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın bu haftaki eylemlerinde, 17 Ocak 1996’da Yüksekova-Van karayolunda askerler tarafından otomobili durdurularak gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Abdullah Canan’ın akıbeti soruldu.

Akşener’in sözleri suçun itirafıdır’

Açıklama yapan İnsan Hakları Derneği (İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Sivas'ta yaptığı konuşmada geçmişteki siyasi cinayetlerin "mertçe" işlendiğine dair sözlerine tepki göstererek, “Meral Akşener, 90’larda işlenen cinayetleri işaret ederek ‘Mertçe’ ifadesini kullandı. Biz bu sözlerin bir suç itirafı olduğunun altını çizmek istiyoruz. O gün işlenen karanlık ve siyasi cinayetlerin mertçe işlendiğini söylemek, bu suçların övülmesidir. Eğer bu cinayetler ‘merteç’ işlendiyse neden bu suçlar hala karanlıkta ve neden hala yargılanmaktan korkuyorlar. Neden biz her hafta failleri kamu önünde açıkladığımız için yasaklamalarla susturulmaya çalışılıyoruz ” diye sordu.

İşkenceyle katledildi

Bu haftaki eylemlerinde 43 yaşındaki Abdullah Canan’ın faillerini sormak için bir araya geldiklerini belirten Yoleri, “Yüksekova’da yaşayan bir iş insanıydı. 17 Ocak 1996 sabahı Hakkâri’ye gitmek üzere Yüksekova’daki evinden ayrıldı. Tanık beyanlarına göre Yüksekova-Van karayolunda askerler tarafından otomobili durdurularak gözaltına alındı. Askeri bir araçla Yüksekova Dağ Komando Taburu'na götürüldü. Ailesi yerel ve ulusal tüm makamlara başvurarak, Canan’ın bulunmasını istedi. Ancak Canan’ın gözaltına alındığı inkâr edildi. 21 Şubat 1996 tarihinde Abdullah Canan’ın ağır işkence görmüş cansız bedeni köylüler tarafından bulundu” diye belirtti.

TÖP Sözcüsü Juliana Gözen’e gözaltı TÖP Sözcüsü Juliana Gözen’e gözaltı

‘Ailenin iddiaları inandırıcı bulunmadı’

Canan’ın ailesinin,  Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuruda bulunduğunu belirten Yoleri, “Canan’ın öldürülmesinden sorumlu olduğu gerekçesiyle Yüksekova Dağ Komando Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul aleyhine suç duyurusunda bulundu. Yüksekova taburunda görev yapan itirafçı Kahraman Bilgiç, savcıya verdiği ifadede; Abdullah Canan'ın taburda işkence ile sorgulandığını, Tabur Komutanı Binbaşı Yurdakul’un talimatı ile Bölük Komutanı Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından silahla öldürüldüğünü detaylarıyla anlattı. Albay Kamber Oğur, Yüksekova Savcılığına başvurarak, gözaltına alındığı inkâr edilen Abdullah Canan’ı o dönem tabur karargâhındaki revirde gördüğünü söyledi. Kahraman Bilgiç, Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul, Yüzbaşı Nihat Yiğiter ve Üsteğmen Bülent Yetüt hakkında Diyarbakır DGM Savcılığı’nca soruşturma açıldı. Bu kişiler, Abdullah Canan’ı tasarlayarak öldürmekle suçlandı. Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, ailenin ve tanıkların iddiaları yeterli ve inandırıcı bulunmadı” dedi.

‘Faillerin isimleri yazılıdır’

Yoleri, devamla şunları dile getirdi: “12 Kasım 1999 tarihinde sanıklar hakkında beraat kararı verildi. 2 Nisan 2001 tarihinde de Yargıtay 1. Ceza Dairesi beraat kararını onadı. Bunun üzerine Canan Ailesi, 1 Aralık 1997 tarihinde AİHM’e başvurdu. AİHM, ‘Aralarında askeri personelin de yer aldığı tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere Abdullah Canan'ın gözaltında öldürüldüğü mahkememizce saptanmıştır.’ tespitinde bulundu. Türkiye'nin iç hukuktaki yaklaşımını şaşkınlık verici olarak değerlendirip oy birliği ile mahkûmiyet kararı verdi. Gözaltında kaybedilişinin 28. yılında bir kez daha hatırlatıyoruz: Savcılık ifadelerinde, mahkeme tutanaklarında, TBMM Araştırma Komisyonu Raporu’nda, Yargıtay Başsavcısı’nın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na yaptığı itiraz yazısında, AİHM kararında Abdullah Canan’ı gözaltına alanlar, işkence ile katleden ve kaybedenlerin isimleri yazılıdır. Devlet, Abdullah Canan’ın gözaltında kaybedilmesindeki sorumluluğunu üstlenmeli, fail ve sorumlular üzerindeki koruma kalkanı kaldırılarak yeniden yargılanıp cezalandırılmaları sağlanmalıdır. Kaç yıl geçerse geçsin Abdullah Canan için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”

‘Biz mum ışığıyız’

Ardından konuşan Abdullah Canan’ın oğlu Vahap Canan, “Meral Akşener'in ‘mertçe’ dediği siyasi cinayetler bizim geleceğimize bir ipotekti. Bizden öncekiler ve bizden sonrakiler bu hak arayışından asla vazgeçmeyecek. Biz mum ışığıyız bu ülkenin geleceğiz” dedi.

Yapılan konuşmalar sonrası eylem, polis bariyeri ile çevrili Galatasaray Heykeli'ne karanfiller atılmasıyla sona erdi.

Kaynak: MA