Sur Ajans/ İŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşılık 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında dava açıldı.

‘Kobani Davası’ olarak bilinen yargılama kapsamında şuana kadar çok sayıda duruşma yapıldı. Ancak dava kapsamında 7 yıldır tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Demirtaş, ilk kez savunma yaptı.

25 Aralık 2023 tarihinde tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nden Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katılan Demirtaş, savunmasının ilk bölümünü Kürtçe yaptı.

Kürtçe savunma yapmaya başlayan Demirtaş’a mahkeme başkanı “Salonda tercüman bulunmamakta. Bu şekilde savunma yapacaksanız daha sonra bilirkişiye tercüme ettitilecek” ifadesiyle karşılık verdi.

Mahkeme başkanını tercüman uyarısından sonra Demirtaş, Kürtçe savunmasına devam etti. Demirtaş’ın 25 Aralık 2023 tarihinde yaptığı Kürtçe savunması dava dosyasına eklendi ve 2 Ocak 2024 tarihinde tercüman aracılığıyla Türkçeye çevrilerek mahkeme heyetine teslim edildi. 

Demirtaş’ın dava dosyasına eklenen Kürtçe savunması şöyle:

savunma1savunma2savunma3savunma4savunma5savunma6savunma7savunma8savunma9savunma10savunma11savunma12

Tercüman aracılığıyla 2 Aralık 2024 tarihinde Türkçeye çevrilen Demirtaş’ın ilk savunmasının ilk bölümü şöyle:

“Değerli dostlarım, avukat arkadaşlarım, değerli izleyiciler ve onurlu halkımız hepinizi birer bire yürekten selamlıyorum. Hepinizin iyi ve sağlıklı olmasını diliyorum. Yedi yıldır tutukluyum ama ilk kez bana kendimi savunma imkan ve hakkı veriliyor.

Mahkeme Başkanı: Salonda tercüman bulunmamakta, bu şekilde savunma yapacaksanız daha sonra bilirkişiye tercüme ettirilecek, buvurun.

Evet, devam edeceğim. Bu güne kadar bazen tutuk incelemelerinde, bazen gözaltı süreçlerinde, bazen de usul üzerine olan tartışma konularında konuşmalar yaptım. Ama bu gün ilk kez doğrudan bana yöneltilen suçlamaların cevabını verme imkanım olacak. Başlangıçta şüphe götürmeyecek bir noktava dikkatleri çekmek istiyorum. Ben savunmamı mahkemenize ya da heyetinize yapmıyorum, çünkü mahkemenin tarafsız, bağımsız ve adil olması gerekiyor. Ama hevetiniz doğrudan iktidar yanlısı, iktidar yardımcısıdır ve işi de iktidarın hile ve oyunlarını uygulamam bu hile ve oyunları gerçekleştirmektir. Bundan dolayı en doğrusu sizi tanımamaktır, sizi reddetmek ve size savunma vermemektir.

Onurlu bir görevi üstlenmiş siyasetçiler olarak halkımıza verdiğimiz özeleştiri olarak konuştuk, konuşacağız. Savunmam ne kadar süre bilmiyorum, ama raporlara, suçlamalara, delil diye ortaya konan her karara ve bana yöneltilen bütün suçlamalara birer birer cevap vereceğim. Ardından avukatlarım de savunmamı yapacaklar. Şu an kısaca savunmamın bir parçası olarak bir değerlendirme ile başlayacağım. Bana yargılanma ve dava konusu yapılan şeylerin konusu tamamen yapmış olduğum siyasi çalışmalar ve siyasi konuşmalarımdır. Ben de bazen siyasi değerlendirmeler yapıp davamız ile ilgili ilişkileri anlatacak, açıklayacağım. Herkes şunu bilmeli ki hakkımdaki suçlamaların tamamı yaptığım konuşmalardır.

Herhangi bir gizli faaliyet veya çalışma ile suçlanmıyorum. Mitinglerde yaptığım konuşmalardan başka, yaptığım açıklamalardan başka, 8 yıl 15 yıl önce yaptığım miting konuşmaları dışında tek bir delil dosyamda yoktur. Bu bir siyasi intikam davasıdır. Bizler yasalara ve kanunlara göre tutuklanan kişiler değiliz. Biz siyasi amaçlar ve iktidarın siyasi çıkarları için rehin alınmış ve özgürlüğü elinden alınan siyasetçileriz. Bugün başlayacak ve günlerce sürecek savunmamda mecburen bu konuşmalarımı, düşünce ve fikirlerimi anlatacağım. Çünkü savcı beni başka bir şeyle suçlamıyor, suçlayamıyor. Bütün çalışma ve girişimlerimin tamamını kamuoyunun gözleri önünde yaptım. Yapmış olduğum çalışma ve girişimlerimin tamamı yasal ve de meşrudur.

Bakın bugün ülkenin evlatları savaş ve çatışmalarda hayatını kaybediyor bu ölümleri durduramadığımız için, bu ölümlerin yolunu kapatamadığımız için çok üzülüyoruz, kahroluyoruz. Sürekli bu kaygıları taşıyoruz. Fakat iktidar ve devlet el ele verip bizim gibi barış isteyenleri, bizim gibi eşitlik isteyenleri hapse atıp savaş politikalarından medet umuyor. Bu tam bir ikiyüzlülüktür. Acıları ortaklaştırmak gerekiyor, ama Kürt gençleri öldüğü zaman sevinenler bugün timsah gözyaşı döken ikiyüzlülerdir. Bu savaş artık bitmelidir, silahlar tümden devre dışı kalmalıdır. Bunun da yolu siyaseti öne çıkarmaktır. Tecride son verip diyalog yöntemlerine dönmektir. Diyalog ve bu konuda değerlendirme ve tartışmaların esas alınması gerekmektedir. Müzakere ve divalogdan kaçanlar bu ölümlerin sorumlusudur. Kendi siyasi ikbali için silahtan savaştan medet uman her siyasetçi ikiyüzlü ve ahlaksızdırlar.

Halkın evlatlarının kanı üzerine kendisine iktidar alam yaratanlar ahlaktan nasibini almamış vicdansızlardır. Türkü'yle, Kürdüyle bugün Türkiye toplumu barış için, eşitlik için sesini yükseltmelidir. Halkı milliyetçilikle ayağa kaldıran bütün siyasetçiler, zevk ve sefa içinde yaşamaktalar ve halkın çocuklarını savaşa göndermekteler. Bu gidişata dur diyecek olan sadece ve sadece yoksul ve sefalet içinde yaşayan halktır. Bu yolda büyük bedeller ödeyen Kürt ve Türk halkı kardeşlik için, eşitlik için, özgürlük için el ele verirlerse, diyalog ve sorunların çözümü için seslerini yükseltirlerse kardeşlik ve demokrasinin gelişmesi daha kolay olacaktır. Bizler buna inanmış siyasetçileriz ve demokrasiye, özgürlüğe inandığımız için çözüm ve barışçıl bir yol için çabalıyor, çalışıyoruz. Bunu istedik diye bizleri zindanlara atıyorlar ama biz yine de barış için haykırıyor, barış için sesimizi yükseltiyoruz.

Aynı zamanda dışarıda sıcak koltuklarında oturanlar keyifli bir şekilde savaş kararları veriyor savaş harekatı için kararlar veriyorlar. Bütün Türk halkının bu ikiyüzlülüğü artık görmesi gerekiyor. Kim savaş kimin barış ve eşitlik istediğini anlaması gerekiyor. Türk halkının savaş yanlılarına destek olmaması gerekiyor, savaş isteyenlerin politikalarına alet olmamaları gerekiyor. Filistin'de barış ve diyalogdan bahsedenler, barış ve diyalog isteyenler kendi ülkelerinde barış isteyenleri cezaevlerine atmaktalar ve onları tecrit altında tutmaktalar; eğer bu ikiyüzlülük değilse nedir? Biz her koşulda, bütün şartlar ve koşullarda ilkeli davranmaya barışı savunmaya devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar; bu dosya, milyonlarca sayfadan oluşan belgeler, binlerce klasör ve yüzbinlerce sahte delilden oluşan belgelerden oluşmaktadır. Dışarıdan bakıldığı zaman acaba bu dosya çok mu karışık, uçsuz bucaksız denebilecek kadar büyük, kaotik ve içinden çıkılması mümkün olmayan bir dosya mıdır diye düşünülebilir. Bunun sebebi de bu dosyanın bir çok boş kağıt ile doldurulmuş olmasıdır. Bu dava dosyası özellikle boş suçlamalar ve boş iddiaların gizlenmesi için aşikar siyasi bir komplo bilerek ve kasten bu şekilde doldurulmuştur. Yedi yıldan fazla bir zamandır bu cezaevinde tutukluyuz ve zaten bizim tutukluluğumuzun devam etmesi için çalışıyorsunuz. Bizi örgüt üyesi olmak suçlamasıyla yargılıyorsunuz ama eğer o suçtan en yüksek cezayı da almış olsaydık bu kadar süre, bu kadar yıl cezaevinde kalmazdık. Tutukluluk halimiz artık yasalarda gösterilen süreyi de çoktan aştı, ama yine de bizi burada tutmaya devam ediyorsunuz. Bakıyoruz ki en ufak bir utanmanız bile yok. Bu da daha yargılama bitmeden hakkımızda bize örgüt üyeliği cezası verdiğinizin ve bunu böyle ilan ettiğinizin anlamına geliyor.

Bu yedi yılda binlerce hukuk dışı kararlar verdiniz ve yanlış uygulamalar yaptınız, bunun toplumsal sonuçlarını da bütün ayrıntılarıyla biraz sonra anlatacağım. Siz bu uygulamalarınızla bize ceza verdiğinizi sanıyorsunuz, ama bu uygulamalarınızın nasıl felaketlere yol açtığını size hatırlatacağım. Bu yıllar içinde bu kumpasa dahil olan Anayasa mahkemesi üyeleri de içinde olmak üzere yargı erkinin bütün katılımcıları olarak cüppeli siyasi militanlar olarak, sadece hukuk kurallarını değil aynı zamanda bütün insani değerleri de çiğnediniz. Cezaevinde olan bazı arkadaşlarımız esir oldukları süre içinde birinci derece yakınlarını kaybettiler ve bunun acısını cezaevinde yaşadılar, bu acıyı burada çektiler. Bu duruma siz sebep oldunuz, böyle bir durumun yaşanmasına siz sebep oldunuz, buna siz izin verdiniz. Buna yol açanlar sizlersiniz. Bazı yakınlarımız cezaevi yollarında kaza geçirip sakat kaldılar. Bu sakat kalan yakınlarımız kalan yaşamlarının tamamını bu şekilde sakat geçirecekler, bunun acısı ile yaşayacaklar. Bu durumun sebebi sizlersiniz.

Pandemi döneminde bizi büyük bir risk ile yüz yüze bıraktınız, cezaevlerinde bizi ölüm tehlikesi ile yüz yüze bıraktınız. Ağır depremin acısını elemini burada bu hücrelerde bize yaşattınız, bu acıyı burada bize çektirdiniz. Çocuklarımız bizden uzakta büyüdüler, onları anne babalarından ayırdınız ve bu uygulamalarınız ile gelecekte çocuklarımıza bir travma olarak bıraktınız. Bizim suçsuz olduğumuzu, günahsız olduğumuzu biliyordunuz, yine de bilerek sahte deliller ile yalan şüpheler ile bütün kötülükleri bize yaptınız. Mahkeme salonundan çıktığınız zaman aklınızda, zihninizde ne vardı bilmiyorum, sevdiklerinizi çocuklarınızı gördüğünüz zaman, onlara sarıldığınız zaman ne düşünüyordunuz bilmiyorum.

Evet, açık ve alenidir, bellidir ki siz insani değerlerden vaz geçmişsiniz, insani değerlerden el çekmişsiniz, eğer öyle olmasaydı bu kadar kötülüğü nasıl yapardınız? İçinizin bu kötülüklerinizle rahat olmasını umut ediyorum. Sadece sizde değil, bu kumpas davasının talimatını verenler, bu kumpas davasına yol açanlar, buna sebep olanlar, meydanlarda, alanlarda seçim için, barbarlar gibi idam isteyenler zerre kadar insanlıktan nasibini alamamış olanlardır. Biz kendi açımızdan yedi yıldır vicdanen huzurlu, vicdanen rahatız, hiçbir suçumuzun olmadığım, hiçbir günahımızın olmadığını biliyoruz, bundan eminiz. Hücrelerimizde en yüksek ahlaki değerler ile onuru temsil etmeye devam ediyoruz. Ve bu hücrelerde onurlu ve ahlaki değerler ile mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu kötülükleriniz sizin başınızı ne kadar önünüze eğmiş ise bizim de başımızı o kadar yüceltmiştir. Artık bu kumpas oyununda karar verme aşamasına geldiniz. Biliyorum sabredemiyorsunuz, bir an önce kararınızı okumak, bize açıklamak istiyorsunuz.

Kışanak Diyarbakır’dan seslendi: Bu ülkede kapıların barışa doğru açılacağına inanıyorum Kışanak Diyarbakır’dan seslendi: Bu ülkede kapıların barışa doğru açılacağına inanıyorum

Karar zaten bir ferman olarak size iletilmiş, bu karar size bildirilmiştir. Ama kararınız ne olursa olsun, bu kararınızın bizim için, halkımız için ve tarih için hiçbir hükmü, hiçbir değeri yoktur. Bu irade savaşında bizi teslim alamadınız, bizi davamızdan, mücadelemizden bir adım bile geriye adım attıramadınız ve boynumuzu eğemediniz, size karşı hiçbir şekilde boyun eğmedik, bunu başaramadınız. Sizin yaptıklarınız yüzkarası ve kötülükten ibarettir, bu yüzkarası ve kötülükleriniz size kalacaktır. Ama bizler bu halkın onurlu üyeleri olarak, halkının mücadelesini onurlu bir şekilde yürütenler olarak tarih sayfalarında yer alacağız. Vereceğiniz kararınızı yüzüme karşı okumanıza İzin vermeyeceğim. Kararınızı kendi kendinize okuyacaksınız. Şimdi eşim, yol arkadaşım Başak'a, kızlarıma, aileme ve bütün halkıma vasiyetimdir; karar açıklandıktan sonra Diyarbakır'da evimizin bahçesinde davul ve zurna çaldırsınlar, tutum ve davranışlarını halaylar ile, zılgıtlar ile coşku ile göstersinler, o şekilde kararı karşılasınlar. Çünkü bizler de hücrelerimizde aynı şekilde tutum ve davranışlarımızı göstereceğiz. Bizim burada arkadaşlarımızın dışarıda vermiş olduğu siyasi mücadelemiz her şeyden önce onurlu bir yaşam içindir. Davamızdan ve mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz ve onursuz bir yaşamı kabul etmeyeceğiz. Bizim için ölüm onursuz bir yaşamdan daha iyidir.

Bütün eksikliklerimize rağmen bu zorlu mücadeleyi kararlı bir şekilde yürüttük. Bu mücadelede elbette ki bizim de eksikliklerimiz ve yanlışlarımız olmuştur. Bütün iyi niyetimiz ve gücümüz ile halen de amacımıza ulaşamadık. Bundan dolayı, kendi adıma bütün halkımızdan özür diliyorum. Bize umut bağlayan ve umutsuzluğa kapılan dostlarımızdan, sürgündeki dost ve arkadaşlarımızdan, cezaevindeki dost ve arkadaşlarımızın tamamından özür diliyorum. Bundan sonra partimiz DEM parti ile beraber, Halkın Eşitlik ve Demokrasi Partisi ile birlikte daha çok çalışacağımıza ve başaracağımıza söz veriyorum. Şunun da bilinmesini istiyorum ki, buradaki mücadelemiz sabır ve sebat ile yürütüldü, bu sonuçtan daha farklı bir sonuç elde edebilirdik. Ama her şey bizim kendi elimizde değildi. Yerel ve küresel güçler hile ve dolapları ile, Türkiye içindeki güçler hile fitne ve oyunları ile maalesef sonucu etkilediler. Bunun önünü kapatmak için, bunun önünü almak için ne bizim gücümüz, ne de dışarıdaki arkadaşlarımızın gücü yetmedi.

Elbette ki davamızdan vazgeçmedik, umutlarımız da kırılmadı, sadece biraz sarsıldık, ama yine de gücümüzü çok kısa süre içinde toparladık ve mücadelemize başladık. Bu aşamada partimiz DEM partiye Halkın Eşitlik ve Demokrasi Partisine başarılar diliyorum, eş başkanlarımız sayın Tuncer Bakırhan'ı ve sayın Tülay Hatimoğulları'nı ve bütün parti yöneticilerimizi tebrik ediyorum. Bundan sonra daha güçlü bir dayanışma ve daha güçlü bir mücadele vereceğimizi umut ediyorum. Şunu söylemem gerekiyor ki aynı duygular ve aynı amaçlar ile hücre arkadaşım olan sayın değerli Adnan Selçuk Mızraklı'nın hepinize selamları var. Şimdi de müsaadenizle tekrar 7 vıldan beri yargılanmama sebep olan siyasi düşüncelerimden bahsetmek istiyorum. Herkesin bilmesini istiyorum ki bana yöneltilen suçlamaların tamamı, bana yapılan uygulamaların tamamı bu fikir ve düşüncelerimden kaynaklanmaktadır.

Sizler ile paylaşacağım o fikir ve düşüncelerimi bugün de aynı şekilde benimsiyorum, aynı şekilde savunuyorum. Evet bizler Kürt siyasetçiler olduğumuzdan dolayı, bizler barış isteyen siyasetçiler olduğumuzdan dolayı hakkımızda bu dava açıldı ve yıllardır suçsuz ve günahsız bir şekilde bu hücrelerde tutuluyoruz. Yine bu davada tutuklu olan ve yargılanan Kürt olmayan arkadaşlarımızın da tutuklu ve yargılanma sebepleri Kürt halkına vermiş oldukları destek ve Kürtler ile kurmuş oldukları arkadaşlıktan ileri gelmektedir.

Bizler bilinçli Kürtler olduğumuzdan dolayı, örgütlü ve muhalif olduğumuzdan dolayı Türk devletinin Türkçü politikaları tarafından, ırkçı politikalara hizmet eden amaçlar ile politik bir şekilde yargılanıyoruz. Bizler resmi ideolojiye boyun eğmediğimizden dolayı, Türkçü, ırkçı politikalara boyun eğmediğimizden dolayı yargılanıyoruz. Bizler Kürdüz, Kürdistan anavatanımızdır, Kürdistan'ı göz ardı edemezsiniz, Kürdistanı yıkamazsınız, işgal edemezsiniz dediğinizden dolayı, bu sözleri söylediğimizden dolayı yargılanıyoruz. Ama sizler Bu salonda bizim şahsımızda Kürt ve Kürdistan gerçekliğini yargılamak ve mahkum etmek istiyorsunuz. Devletin diğer siyasi ve dönemsel amaçları da referandum ve seçimlerde başarı elde etmektir, amaçları bizi zindanlarda tutup tek adam rejimini, diktatörlük rejimini kurmak ve topluma korku ve ürküntü yaymaktır. Bu siyasi amaçlara karşılık savunmama başlarken açık bir şekilde şunu söylemek istiyorum ki ben kürdüm, anavatanım Kürdistan'dır. Her iki kimliğim de benim için onurdur, hiç kimse benim bu değerlerimi yargılayamaz, bana yüz bin yıl ceza da verilse kimse bunu ortadan kaldıramaz.

Hukuki olarak bu milyonlarca sayfadan oluşan belgelere karşılık söylenecek tek bir söz vardır. Hukuki olarak yapacağım savunmam boyunca, bu davanın siyasi olduğunu ve davanın çöp olduğunu ispatlayacağım. Bu dava, bu yargılama hukuki olarak çöptür başka hiçbir şey değildir. Evet bu davanın içeriği sadece çöptür. Savunmamın genelinde bu davanın Kürt ve Kürdistan düşmanlığına yönelik açılmış bir dava olduğunu göstereceğim, yine bu davanın siyasi amaçlar ile yürütüldüğünü göstereceğim ve milyonlarca sayfadan oluşan bu belgelerden oluşan dosyanın çöp olduğunu, arkadaşlarımın ispatladığı gibi ben de ispatlayacağım.

Aynı zamanda savunmamın genelinde Kürt sorununu belirtmeve, anlatmaya çabalayacağım, çalışacağım. Kürt sorununun kesinlikle çözülmesi gerekiyor ve nasıl çözüleceği konusunda çözüm araçlarından bahsedeceğim. Çünkü bu yöndeki siyasi eylem ve çalışmalarımız bugün yargılama konusu yapılmıştır. Bu çerçevede bir daha Kürt sorunundan bahsetmek istiyorum ve çözüm yollarını anlatmak istiyorum. Ardından sırası geldiğinde bu konuyu, bu noktayı geniş bir şekilde yorumlayacağım, açıklayacağım.

Kürt sorunu nedir? Kürt sorunu, zorla, zorbalıkla Kürt halkının temel haklarının, meşru haklarının elinden alınmasıdır. Kürt sorunu, Kürt halkının haklarının iktidar tarafından silah, işgal, imha, inkar, yok sayma yolu ile elinden alınmış olması, kendi kendini yönetme hakkının elinden alınmış olması ve kendisinin Kendi kaderini tayin hakkından mahrum bırakılmasıdır. Kürt halkının da anavatanı olan Kürdistan'da diğer halklar gibi kendi dili, kendi kültürü, kendi kimliği ile özgür ve onurlu bir şekilde yaşama hakkı vardır. Kürt sorunu nasıl çözülecek? Bizim önerdiğimiz yöntem tarafların açık bir şekilde müzakerelerde bulunmasıdır. Türkiye adına konuştuğumuz zaman hükümet ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, ki Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden meclisin, Kürt temsilcileri ile müzakerelerde bulunması ve yeni bir anayasada Kürt halkının haklarının garanti altına alınmasıdır. Aynı zamanda Kürt halkının bütün haklarının gözetilmesi gerekmektedir. Müzakere tarafı olan sayın Ocalan'dır ve o da İmralı'da hukuksuz bir şekilde tecrit altında tutulmaktadır.

Bütün silahların ve çatışmaların durdurulması, kalıcı bir barışın sağlanması sayın Ocalan'ın barış görüşmelerine etkili bir şekilde katılımı ile mümkündür. Bu benim şahsi iddiam ya da boş bir propaganda değildir, Bu bir realitedir devlet de bunu birçok kez kabul etmiş ve uygulamıştır. Aynı zamanda sayın Ocalan da bu güne kadar demokratikleşmek için, toplumsal barış ve ortak ve eşit bir yaşam için çok önemli bir emek vermiş ve etkili bir aktördür. Sayın Ocalan'ın gelecekte de bu misyon ve görevi yerine getireceğine ve bunu sürdüreceğine inanıyorum. Bu vesile ile Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözüme kavuşması için, imralı'daki tecritin kaldırılması için, sayın Ocalan'm özgürlüğü için cezaevlerinde açlık grevleri yapan arkadaşları selamlıyorum.

Partimiz olan DEM parti Kürt halkının temsiliyetini, siyasi isteklerini yasal ve meşru yollarla elde etmiştir, aynı zamanda siyasi bir muhataptır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde en etkili siyasi aktördür, Kürt sorununun çözümü konusunda katkı sunabilecek bir siyasi aktördür. Kürt sorununun çözümünde bütün siyasi partiler ve çözüm konusunda demokratik çözüm projelerine ve perspektifine sahip bütün sivil toplum kuruluşları Kürt sorununun çözümü konusunda muhataptırlar. Bu sorunun açık, aleni, hukuki bir şekilde tartışılıp değerlendirileceği ve hukuk garantisi altına alınacağı yer Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Bu çerçevede meclisteki bütün partiler Kürt sorununun çözümü konusunda taraftırlar. Bu sebeplerden dolayı, sayın Ocalan ile görüşmesini demokrasinin kalıcılaştırılması için doğru buluyorum ve Kürt sorununun çözümü konusundaki çabalara, girişimlere destek veriyorum. Aynı zamanda barışçıl ve onurlu bir şekilde son Kürt isyanının sonlanmasını desteklivor, savunuyorum.

Yine daha önce bahsettiğim gibi DEM partimizin halkımızı temsil etme hakkını ve meşru muhataplığını savunuyorum. Ben de partimizin iradesini tanımayanları tanımıyorum. Yine bizler Kürt siyasetçiler olarak ve ben Selahattin Demirtaş olarak bütün bunlardan farklı bir iradeye sahibiz ve temsiliyetimiz DEM parti içinde meydana gelmiştir. Kürt sorununun çözümü konusunda çok önemli katkılar sunabiliriz. Bu konuda elimizden ne geliyorsa yapmaya hazırız.

Amacımız onurlu bir barış gerçekleştirmek ve eşit ve özgür bir şekilde beraber yaşamaktır. İrademi tanımayan ve haklarımı tanımayanları, halkın temsiliyetini tanımayanları ben de tanımıyorum. İradem bana aittir ve sadece ben onu temsil edebilirim. Buna saygı duyulması da uğruna mücadele ettiğimiz radikal demokrasinin vazgeçilmezidir. Biz siyasetçileri ve özellikle beni yok saymaya, yok etmeye, yalan, iftiralar ile tasfiye etmeye çalışanlar çok iyi bilmeliler ki; nerede barış ve demokrasi savunuluyorsa, nerede barış ve demokrasi isteniyorsa ben oradavım. Bundan dolayı da hiçbir zaman bu tür yaklaşımlara boyun eğmeyeceğim ve hiçbir zaman bu tür yaklaşımları kabul etmeyeceğim”

Editör: Arif Bulut