9 ayı aşkın süredir tutuklu bulunan DFG Eşbaşkanı Serdar Altan, tüm gazeteciler, meslek örgütleri ve demokratik çevreleri kendileriyle dayanışma içinde olmaya çağırdı.

 Diyarbakır’da 8 Haziran’da düzenlenen operasyonda 20’si gazeteci 22 kişi gözaltına alındı. 8 gün süren gözaltı sürecinin ardından Diyarbakır Adliyesi’ne çıkartılan gazetecilerden 16’sı tutuklandı. JİNNEWS Müdürü Safiye Alagaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eşbaşkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı Editörü Aziz Oruç, Xwebûn Yazıişleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin 9 aydır tutuklu olmalarına rağmen haklarındaki soruşturma tamamlanmadı.

Tutuklanan gazetecilerden DFG Eşbaşkanı Serdar Altan, tutukluluklarının 9’uncu ayının dolması nedeniyle ajansımıza bir mektup gönderdi.

Altan’ın mektubu şöyle: “Öncelikle Diyarbakır 1 ve 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi ile Kadın Kapalı Cezaevi’ndeki tutuklu bulunan 16 gazeteci adına hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyoruz.

Ülke büyük bir deprem felaketiyle sarsıldı. Kentleri, kasabaları, köyleri vuran deprem, on binlerce cana mal oldu. Milyonlarca insanı etkileyen deprem, kentleri adeta enkaza çevirdi. Öncelikle hakkımızın başı sağ olsun. Gerçekten tarifi zor bir acı ve bizler de tutsak bulunduğumuz dört duvar arasında bu acıyı en derinden hissediyoruz. Zor da olsa metanetli olmaya çalışıyoruz.

Yaşanan eksiklikleri ve usulsüzlükleri dile getirenler  ‘not ediyoruz’ denilerek tehdit ediliyor

Elbette bu felaket göz göre göre gelen bir felaketti ve bunun sorumluları var. Hiç kimse doğal felaket diyerek bu büyük yıkımın yaratıcılarını aklayamaz. Nitekim kamuoyunda da çokça tartışılıyor ve siyasal iktidarın yani AKP-MHP hükümetinin ülkeyi getirdiği noktayı görüyor. Ama bu zorba düzeninin en ağır şekilde bunun hesabını vermesi için daha yoğum bir çaba gerektiği de açık bir gerçek. İktidarın yirmi yıllık süreçte yarattığı korku imparatorluğu ve rant ve yolsuzluk düzenine karşı halkın haklı isyanı son süreçte doruğa çıkmıştı. Deprem sonrası bu düzenin nasıl çürük bir düzen olduğu daha net görülmeye başlandı. Buna karşı siyasal iktidar da boş durmuyor elbet. Ortaya konulan tepkileri, halkın taleplerini yine baskı ve zorla bastırmaya çalışıyor. Yaşanan eksiklikleri ve usulsüzlükleri dile getirenler  ‘not ediyoruz’ denilerek tehdit ediliyor.

Basına yönelik baskılar

Bu baskı ve tehditlere en çok maruz kalan kişiler maalesef yine gazeteciler oluyor. Depreme 25 kurban veren basın-yayın mensupları, felaketin yaşandığı bölgelerde haber takip ederken her türlü baskı ve engellerle karşı karşıya kalıyor. Başta derneğimiz DFG olmak üzere birçok ulusal ve uluslararası basın meslek örgütünün açıkladığı raporlar, hem deprem öncesi hem sonrasında gazetecilerin nasıl bir baskı cenderesine alındığını ortaya koyar nitelikte.

Bu süreçte sahada olmalıydık

Hatırlanacağı üzere bizler de bu baskı ve yıldırma politikaları sonucu 8 Haziran 2022 tarihinde yapılan kapsamlı operasyonla gözaltına alınarak tutuklandık. Halkımızın büyük bir felaket yaşadığı bu süreçte çok da gündem olmasını istemesek de maalesef ki bu tutukluluk süreci 9 ayı geride bırakıyor ve adı konulmamış bir cezaya dönüşüyor. Oysaki bizler sorumlu yayıncılık yapan gazeteciler olarak bu süreçte sahada olmalıydık ve yaşanan felaketi haberciler olarak takip etmeliydik.

Kumpas peşindeler

Dile getirdiğimiz gibi bugünlerde tutukluluğumuzun dokuzuncu ayını geride bırakmak üzereyiz ve halen hakkımızda iddianame hazırlanmış değil. Dosyadaki gizlilik kararı nedeniyle daha neyle suçlandığımızı dahi bilmiyoruz. Bu uzun tutukluluk süreci bize yönelik hukuksuzluğu katmerleştirmektedir. Belli ki soruşturmayı yürütenler bir kumpas peşindeler. Aksi takdirde, yaptıkları her bir şey açık siyasi saiklerle yaklaşılmakta. Kumpas peşindeler diyoruz çünkü aldığımız bazı duyumlara göre suç yaratmak amacıyla yeni yeni gizli tanıklar yaratmaya çalışıyorlar. Sanıyoruz ki anlaşılmıyor; biz her şeyimiz açık ve aleni diyoruz. Elinizde yaptığımız programların saatlerce çözümü var, yazdığımız yazılar, yaptığımız haberler var. Ne varsa orada gizli! İyice araştırın, belki suç unsuru sayabileceğiniz bir şeyler bulursunuz. Gizli tanıklara, dosyayı gizlemeye ne hacet! Anlayacağınız böylesi ucuz numaralara, yol ve yöntemlere gerek yok. Hukuki bir yargılama yapacaksanız hazırlayın iddianamenizi, çıkarın bizi hakim karşısına, derdiniz ne ise anlayalım.

Suç yaratma telaşı

Tüm kamuoyu net bir şekilde bilmeli ki bize yönelik operasyon hukuki değil, siyasi operasyondur. Süleyman Soylu vari bir kumpas operasyonudur. İddianame hazırlama sürecinin bu kadar uzatılması, gizli tanık vb. arayışlarla suç yaratma telaşı bunun açık göstergesidir. Ötesi, dosyanı savcısı tam bir keyfi tutum içerisindedir.

Ancak bilinmeli ki bu suç yaratma telaşı ve arayışları da boşa çıkacaktır. Bizler gazeteciyiz ve gazetecilik faaliyeti dışında hiçbir suçumuz yoktur. Her ne kadar onlar öyle görmese de gazetecilik de suç değildir. Bu nedenle tüm kamuoyunu bu tarz yönelimlere karşı daha duyarlı olmaya, sessiz kalmamaya çağırıyoruz.

Yanlış anlaşılmasın; gerçekleri yazmanın, daha özgür ve demokratik bir ülke için mücadele etmenin, halkın haber alma hakkını savunmanın elbette bir bedeli vardır ve bizler bu bedeli ödemekten gocunmuyoruz. Ancak bu haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı sessiz kalacağımız anlamına gelmez. Aksine, sesimiz daha gür çıkmalı ve bu soygun talan düzenini, bu ucube kumpaslar sistemini kabul etmediğimizi haykırmamız gerekiyor. Bu, sistemin çürümüşlüğünün yıkıntıları altında can veren on binlerce yurttaşa da borcumuzdur.

Dayanışma çağrısı

Öte yandan soruşturmayı yürüten makama da çağrıda bulunuyoruz; imza attığınız hukuksuzluğa son verip bir an önce iddianamemizi hazırlayın. Süreci uzatarak bir şey elde edemezsiniz. Ayrıca her seferinde tahliye taleplerimize kulaklarını kapatarak, dosya üzerinden ret kararı veren, bizi bir kez olsun görme gereği bile duymayan ilgili mahkemeye, bize yönelik bu hukuksuzluğa ortak olmaması ve tahliyemiz için gerekli kararı vermesi çağrısında bulunuyoruz. Bu vesileyle bir kez daha başta basın meslek örgütleri ve meslektaşlarımız başta olmak üzere tüm demokratik çevreleri dayanışmayı büyütmeye davet ediyoruz.

Özgür yarınlarda buluşma dileğiyle

Büyük bir deprem felaketinin sarsıcı etkisiyle bahar aylarına giriş yapmış olsak da bahar, özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren halklar için umudun adıdır. Halkımız tez elden yaralarını saracaktır ve kendisine bu felaketi yaşatanlardan hesap soracaktır. O günler çok yakındır. Bu inanç ve kararlılıkla baharın habercisi günlerden olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü tüm kadınlara kutlu olsun. Ayrıca halkımızın diriliş ve özgürlük bayramı olan Newroz bayramı tüm halklara ve insanlığa kutlu olsun. Bizi soran, desteklerini esirgemeyen herkese tekrardan sevgilerimizi iletiyor, özgür yarınlarda buluşma dileğimizi yineliyoruz.

Editör: Ali Abbas Yılmaz