SUR AJANS - Diyarbakır iş dünyasının 2022 yılında yaşadığı sorunları ve kentteki yatırımcıların 2023 yılından beklentilerini değerlendiren DTSO Başkanı Mehmet Kaya, sorunların çözümünde tüm kent bileşenleriyle istişarenin önemine ve ortak aklın hayata geçirilmesine vurgu yaptı. mehmet kaya DTSO Başkanı Mehmet Kaya, 2022 yılını iş dünyası açısından değerlendirdi Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya, kentin iş dünyası açısından 2022 yılını Sur Ajans için değerlendirdi. Kaya, iş insanlarının önceki yıllarda yaşadığı finansa erişim sorununun hala çözüm beklediğini, yatırımcıların ihtiyaç duydukları kredileri kullanamadıklarını ve işverenlerin temel girdi kalemlerinden olan elektrik, doğalgaz ve asgari ücrette devletin bazı muafiyetler getirmediği durumda sanayiciyi, iş insanını 2023’te daha kötü bir dönem beklediğini ve işsizler ordusuna yeni katılımların olacağını belirtti. dtso Kentin sorunların çözümünde ortak akla ihtiyaç olduğunu ve Kent Konseyi deneyiminin önemine işaret eden Kaya, kentin en önemli sorunlarından biri olan Kral Kızı Barajı’nın sulama sisteminin tamamlanmasında; Valisiyle, belediyesiyle, sivil toplumuyla kentin sorunlarının çözümünde istişarenin önemine vurgu yaptı. Diyarbakır’da sivil toplum alanında faaliyetlerini sürdüren 81 kurumun bir araya gelerek oluşturduğu ‘Kent Koruma ve Dayanışma Platformu’nun kentin sorunlarının çözümünde oynayacağı role işaret eden Kaya, “Kent Konseyi” ihtiyacına dikkati çekerek, “Kent belediyede sadece 3 kişilik bir meclisle idare ediliyor. Bu doğru bir yönetim şekli değil. Bu kent bir aklın yönetebileceği küçüklükte değildir. Bu kent bir aklın yönetemeyeceği kadar büyük bir kenttir. Onun için akılları ortaklaştırmak, görüşleri ortaklaştırmak temel felsefemizdir. Biz bu yaklaşımla çalışacağız” dedi. kaya

Finansa erişim sorunu sürüyor

Kentteki iş insanlarının finansa erişim sorunun çözüm beklediğini ve yatırımcıların yıllardır yaşadıkları birçok sorunun 2023’e taşındığını ifade eden Kaya, şunları söyledi: “Diyarbakır Türkiye’nin dışında değil, bölgesel bir değerlendirme yapabiliriz ve genel anlamda Türkiye’nin mevcut durumuyla değerlendirmek zorundayız. Çünkü; Türkiye gerçekten 2022’de özellikle iş camiası anlamında çok önemli sorunlar yaşayarak geldi. Yaşadığı sorunlarla birlikte gelinen noktada 2023’e bir umut, doğrusu sağlıklı bir beklenti de oluşmadı. Burada TÜİK’in açıkladığı bir enflasyon rakamı olmakla birlikte gerek toplumun, gerekse iş insanının yaşadığı bir kendi enflasyonu vardı. Yüksek seyreden, açıklananın çok çok üstünde bir enflasyon vardı. Bu ister istemez piyasada bir istikrarsızlık yarattı. Tabii ki yüksek enflasyonun seyri farklı olunca özellikle iş insanının kendi öz kaynağını koruma konusunda da büyük sorunlar yaşadı. Yani, 1 liraya aldığı bir ürünü 1 liraya sattıktan sonra 2 liraya almak zorunda kaldığı zaman ister istemez öz kaynağı küçüldü, daraldı ve yaşam mücadelesi vermeye başladı. Bunu telafi edebilecek tek unsur kredi. Krediye ulaşma da iş insanının bugün Türkiye’de en çok karşılaştığı sorunlardan biri finansa erişim sorunudur. Onun için 2022’ye baktığımızda ülkede iş insanının hiç de istemediği bir ortam oluştu. Yani, sürekli artan fiyatlar, dövizde sürekli dalgalanma, istikrarsızlığa giden farklı farklı açıklamalar, insanlarda yatırım yapma konusunda tereddütler oluşturdu. İnsanlar önünü görememeye başladı. Gerçekten 2022 için değerlendirdiğimiz zaman böyle karamsar bir tablodan bahsedebiliyoruz. Tabii maalesef bunun 2023’e yansıması olacak. Rakamsal anlamda belki bir önceki yıla göre daha fazla kredi kullanımı olmuş olabilir. Ama şu bir gerçek ki Türkiye’de yüzde 300’e yakın bir reel enflasyon var, bunu görmek gerekiyor. Yani, sizin öz kaynağınızla kullanacağınız kredinin de o oranda artması gerekiyor. Evet, bastırılmış bir sabit faiz var ama sonuçta kullandırılmayan bastırılmış bir faiz var. Kamu bankaları, özellikle bölgemizde iş insanlarına, işletme kredisi olsun, araç kredisi olsun, işyeri kredisi olsun hemen hemen bütün kredi konularında maalesef tamamen kapıları kapatmış durumdalar. Yani, insanlar bölgede krediye ulaşmakta büyük sorun yaşıyorlar. Zaten bölgenin kendine özgü, teminat, ekspertiz gibi banka ilişkilerinde grup uygulamaları gibi banka ilişkilerinde yaşadığı önemli sorunlar varken, bir de üstüne bankalarda nakit yetmezliği çıktı. Özellikle de kamu bankalarında. Yani, isteyene kredi vermek değil, ihtiyacı olan bile kredi kullanamaz hale geldi. Bir şekilde öz kanyağı veya kendiyle ilgili finansı kendi yöntemiyle bir şekilde çözmeye ve ayakta durmaya çalıştı. Bunlar 2022’de yaşadıklarımız. 2023’e de maalesef yine istikrarsız ve belirsiz bir ortamda giriyoruz.” mehmet kaya dtso DTSO Başkanı Mehmet Kaya

‘Bazı muafiyetler getirilmediği sürece sanayiciyi, iş insanını 2023’te daha kötü bir dönem bekliyor’

Devletin iş dünyasının temel girdi kalemlerinde yeni muafiyetler getirmesi ihtiyacına vurgu yapan Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir kere enflasyonun hala artıyor olması, asgari ücret rakamları; evet, işçi tarafı da memnun değil ama işveren tarafına baktığımızda bu şekilde uygulanması. Yani, bir işçinin bir işverene maliyeti şuan 13 bin liraya kadar geldi. Siz hizmet sektöründeyseniz, hizmetinizde bu 1 yıllık asgari ücreti yansıtma olanağınız yok. İmalat yapıyorsanız, imalata da bunu yansıtamıyorsunuz. Onun yanı sıra özellikle doğalgaz ve elektrikteki artışlar ister istemez, üreticinin keyfi fiyat uygulaması değil, tam da saydığımız, devletin belirlediği 3 önemli girdimiz var. Doğalgaz, elektrik ve işçi, yani asgari ücret rakamları. Bunları işveren belirlemiyor, bunların tamamı devletin belirlediği rakamlar. Şimdi siz bu rakamları üst üste koyduğunuz zaman ürettiğiniz değere, yaptığınız hizmete bir fiyat yansıtmazsanız, zam yapamazsanız yaşama şansınız ortadan kalkar. 2023’e bu 3 parametre oldukça artmış bir şekilde iş insanları giriyor. Böyle olunca piyasada zaten sorunlu bir ticaret varken, üstüne bu fiyat farklarını sizin bir şekilde hazmederek yeniden üretime devam etmeniz veya çalışma faaliyetini devam ettirmeniz çok kolay değil. Yani, bir de seçim yılına girildiği için ekonomide yapılabilecek birkaç yanlış uygulamalar iş insanının işyerini kapatmasını getirir. İş insanı bu koşullarda zaten ancak ayakta kalabiliyor. İş insanları Türkiye’nin iş istihdamını yaratan kesimlerdir. Bunları ayakta tutamazsak, güç vermezsek insanlar işsiz kalacaklardır.  2023’e girmeden hükümetin iş insanının finans sorununu biran önce çözmesi ve herkesin ulaşılabilir bir faiz oranı ve uygulamayla kredilendirmesi gerekiyor. Yeterli mi, değil. Aynı zamanda özellikle temel girdileri oluşturan elektrik, doğalgaz ve asgari ücret gibi kalemlerde devletin bazı muafiyetler getirmesi gerekiyor. Bazı muafiyetler getirmediği sürece sanayicinin, iş insanının 2023’te daha kötü bir dönem bekliyor. Bu da yeni işsizler demektir.” kaya

Valisiyle, belediyesiyle, sivil toplumuyla kentin sorunlarının çözümünde istişarenin önemi

Kente gelen Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilileri ile yapılan görüşmeler ekseninde kentin çözüm bekleyen sorunlarının aşılması noktasındaki istişarelerin önemine değinen Kaya, kentin öncelikli sorunlarını ise şöyle sıraladı: “Biz iş dünyasının taleplerini sadece kente gelen ziyaretçilere aktarmakla kalmıyoruz dönem dönem raporlar halinde de hükümete aktarıyoruz. Tabii ki, Türkiye’nin de dünyanın da yaşadığı bazı ekonomik sorunlar olmakla birlikte bizim bölgemizin doğrusu bazı adımların atılmasına ihtiyacı var. Bizim, kentimizin önceliğini belirlemede ortak akıl oluşturma zorunluluğumuz var. Dışarıdan gelen heyetlerin bize model ya da sorunumuza çözüm olma şansını aramak yerine öncelikle kendi içimizde ortak aklı hakim kılıp taleplerimizi ortak olarak belirtirsek, kent, dünyada ve Türkiye’de yaşanan bu süreçten en az zarar alarak çıkar. Nedir bunlar; az önce de söylediğim gibi iş insanlarının finansa erişiminin sağlanması. Bu kentin en önemli önceliği 212 kilometresi yapılmış Kral Kızı Dicle Barajı’nın, 115 bin hektar alanın henüz daha 20 bin hektarlık alanı sulamaya açılabildi. Bunun biran önce sulamaya açılmasını sağlamaktır. 17-18 yıldır ana kanalı yapılmış bir sulama imkanını henüz sulamaya açmıyorsanız burada kentin birinci önceliği olan bu sorunu konuşmanız lazım. Valisiyle, belediyesiyle, sivil toplumuyla önce bunu hayata geçirmemiz gerekiyor. Birinci sorunumuz bu olmalı. Buna yönelik görüşmeler yapmalı, adımlar atmalıyız. Bu da ancak kentteki ortak akılla sağlanabilir. Biz kendimiz, sorunlarımızı ve çözümlerimizi doğru bir sıralama yaparsak, en azından bu krizi hem iş insanımız hem bölgede yaşayan insanlar daha rahat atlatırız.”

‘Komşularla ilişkileri siyasi anlamda düzeltip, normalleştirirseniz iş insanları ticaret yapmayı becerirler’

Habur Sınır kapısında yaşanan sorunların dış ticarete etkisini ise Kaya, şöyle değerlendirdi: “Dış ticarette komşunuza ticaret yapmıyorsanız dünyaya mal satamazsınız. Temel kaide budur. Hangi ülkeye bakarsanız bakın önce komşularıyla ticareti geliştirirler. En rahat ticaret, komşuyla yapılan ticarettir. Şimdi siz komşunuzla yaşadığınız siyasi sorunları ekonomik engel olarak önünüze koyarsanız, sizin, bölgenizin dış ticaretin gelişme olanağı yok. Bugün Irak Kürdistan Bölgesi ile böyle bir sorun yaşıyoruz. Şuan Habur Kapısı’nın iyileştirilmesi ki, bunu Türkiye Odalar Borsalar Birliği modernize hale getirdi. Ama tek başına yeterli mi, değil, daha da geliştirilmesi gerekiyor. Suriye’de bir sorun yaşıyoruz ama halen kapılardan biz, Avrupa’dan, Uzakdoğu’dan, Ortadoğu’dan gelip Suriye’ye ürün satan firmalar var. Maalesef bu konuda bölgenin önü açılmıyor. Onun için öncelikle komşularla ilişkileri siyasi anlamda düzeltip, normalleştirirseniz iş insanları ticaret yapmayı becerirler. Şuan Türkiye’nin ihracatta yaşadığı en önemli sorun budur. Biz de sürekli bunu ifade ediyoruz. Erbil-Diyarbakır uçuşlarının başlaması, Habur’un biran önce daha kola geçilebilir hale getirilmesi konusunda açıklamalar yapıyoruz ve 2023’te de bunu bekliyoruz.

‘Bu kent bir aklın yönetemeyeceği kadar büyüktür’

Diyarbakır’da sivil toplum alanında faaliyetlerini sürdüren 81 kurum bir araya gelerek oluşturduğu ‘Kent Koruma ve Dayanışma Platformu’nun çalışmalarına ilişkin olarak da Kaya, şunları söyledi: “Tabii bu sadece Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın değil, kentteki 81 kurumun ve süreç içerisinde daha da gelişecek, genişleyecek bir kent konseyi modelli Sivil Toplum birlikteliği oluşturuyoruz. Buradaki temel felsefemiz kentteki yaşam kalitesinin arttırılmasına yönelik çalışmalar yapmaktır. Bunun içerisinde her şey var. Kentin uyuşturucu sorunundan tutun da kentin yeşil alanlarının korunmasına, kentin dönüşümünde yapılacak doğru mimari çalışmalara kadar hepsi bu konunun içerisinde bu kurulun tartışacağı konular olacak. Sadece tartışmayacak, aynı zamanda kamu kurumlarıyla da ilişkiler geliştirerek sorunun çözümünde görüşlerini ifade edecek. Maalesef ilimizde 7 yıldan fazla kayyum uygulaması olduğu için bir türlü böyle bir kent konseyi kurulamadı. Yani, kent belediyede sadece 3 kişilik bir meclisle idare ediliyor. Bu doğru bir yönetim şekli değil. Bu kent bir aklın yönetebileceği küçüklükte değildir. Bu kent bir aklın yönetemeyeceği kadar büyük bir kenttir. Onun için akılları ortaklaştırmak, görüşleri ortaklaştırmak temel felsefemizdir. Biz bu yaklaşımla çalışacağız.”  

Editör: Haber Merkezi