Emperyalist karakter ve Suriye politikasındaki yansıması

"Emperyal karakteri tanımlamamız lazım. Emperyal devletlerin iki gıdası vardır."

Emperyalist karakter ve Suriye politikasındaki yansıması

A.H: Batı devletleri Suriye’de ne yapmak istiyorlar?

İ.B: Öncelikle emperyal karakteri tanımlamamız lazım. Emperyal devletlerin iki gıdası vardır. İlki ölçüsüz derecede hammadde ihtiyacı.

İkincisi pazarlardır. Hammaddeyi sağlama almayan bir emperyal devlet, sigortasız bir elaman gibidir. Yani hiçbir güvencesi yoktur.

Pazara gelince; ürettiklerini satamıyorsa, rekabeti kaybeder. Bunun adı iflastır. Pazar, tüketici kitle demektir. Bu tüketici kitleler de ikiye ayrılır. Kaliteli tüketici kitleler ve kalitesiz tüketici kitleler. Kaliteli tüketici, tüketme derecesi ile doğru orantılıdır.

Yani emperyale göre; tüketici ne kadar çok tüketiyorsa, o kadar kalitelidir. Kaliteli tüketici, liberal kapitalist pazarlarda aktif konumdadırlar. Devlet kapitalizmde ve diktatoryal ülkelerde, tüketici çok az tüketir.

Emperyal; liberal kapitalist ekonominin inşası için, burjuva demokrasisini uygun görür ve teşvik eder. Emperyal, ekonomik çıkarları gereği ilerici bir rol üstlenmektedir. Bu ilerici rol, rekabetçi, liberal, bireysel özgürlükleri savunur. Ancak eşitliğe karşıdır. Bu kapitalizmin iç çelişkisidir.

A.H. Emperyaller Suriye’den ne istiyor?

İ.B: Devlet kapitalizminde ve diktatoryal ülkelerde, sermaye birikimi hızlı değildir.

Liberal ekonomik politikalar uygulandığında sermaye birikimi hız kazanır. Emperyal ve yerli sermaye sahipleri, liberal ekonominin uygulanması için, diktatörlük ve devlet kapitalizmin yerine, liberal ekonomik politikaya denk düşen, burjuva demokrasisini desteklerler.

Bireysel hak ve özgürlükler, rekabet koşullarını ve hızlı bir şekilde tüketici bir toplum oluşturmaktadır. Bu süreç, tamda Pazar arayan uluslararası sermayenin istediği bir ortamdır. Pazar riske girmedikçe, emperyal, her türlü hak ve özgürlüklere açıktır.

Suriye’de ve diğer Arap ülkelerindeki rejimlerin, devrilip yerine yenilerinin daha devletçi ve muhafazakâr olmaları, uluslararası sermayeyi ürkütmüş ve istenen sonuç elde edilmemiştir.

Çünkü devletçi ve muhafazakâr iktidar biçimleri pazarları güdük bırakır. İktidarı ele geçiren İslamcı akımlar yeni diktatoryal devlet sürecini başlatmışlardır. Emperyallerin istediği burjuva demokrasisidir. Özel olarak, Türkiye’nin, Suriye’deki Kürtlere karşı ırkçı politika gütmesi, uluslararası sermayenin hedefleri ile çelişmektedir.

Yakın ve orta doğuda liberal politikaların uygulanmasında en uygun toplumun Kürtler olması ve Kürtlerin dışlanmasında, liberal politikaların uygulanma şansının olmaması, dönemsel (konjektürel) olarak, Kürtlerin çıkarları ile uluslararası sermayenin çıkarları denk düşmektedir. Buna Türk ulusal sermayede dahildir. Ancak, Türk resmi ırkçı konsept bu duruma razı değildir.

A.H.- Yani batı ekonomik krizden kurtulmak için, orta doğuda liberal burjuva devlet şekillerini mi istiyor?

İ.B.- evet, tamda böyle. Çünkü sermayeye nefes aldıran liberal burjuva devlet biçimleridir. Orta doğuda bu yapıya en yatkın halk Kürtlerdir.

A.H.-Suriye’deki Kürtlerin rolünü nasıl açıklıyorsunuz?

İ.B.-Kürler iç dinamikleri açısından yeterli örgütlülük sağlayamıyorlar. Kürtlerin bir kesimi dış desteğin rantından faydalanmak istiyor. Kürt egemen kesim bu rantı vermeye razı değil. Türkiye ve Suriye devletinin kıskacı da eklenince dış güçler onlardan istenen randımanı alamıyorlar.

A.H.- Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesini nasıl açıklarsınız?

İ.B.- Türkiye’nin Suriye müdahalesi iki amaca yöneliktir. Birincisi milliyetçiliği kaşıyarak iç muhalefeti baskılamak ikincisi Türkiye’ye sığınan Suriyelileri Kürtleri göçerterek coğrafyasına Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıları yerleştirip kurtulmak çabasıdır. Buna da kürdistan koridor oluşumunu engellemek olarak satıyor. Türk halkı bu propagandayı satın almış durumda.

A.H.- Türkiye’nin bu tutumu batı dünyası tarafından destek buluyor mu?

İ.B.- Hayır kesinlikle destek bulmuyor tam tersine Türkiye ciddi uyarılar alıyor. Aslında Türkiye Kürtlerin yanında yer alarak batı dünyasıyla bütünlük sağlar ancak demokrasiden uzaklaşması iktidarın ömrünü uzatma ihtiyacı bir düşman gerektiriyor. En kolay lokma olarak Kürt düşmanlığında somutlaşıyor.

A.H.- Peki Kürtler kolay lokma mıdır?

İ.B.- Kolay lokma gördüğü için her alanda çöküş yaşıyor.

A.H. Emperyalistlerin savaş aygıtlarını satmak için kışkırtma politikalarını nasıl açıklıyorsunuz?

İ.B.- Emperyallerin savaş aygıtlarını satmak için kışkırtma politikaları yaygın bir görüştür ancak bu doğru değildir. Savaş aygıtlarını Pazar kaybettikleri zaman devreye sokarlar. İstikrarlı demokratik ortamlar onlara daha çok teknolojik mallarını satma imkânı sunar. İstikrarlı demokratik ortamlar kaliteli(zengin) tüketicide yaratır.

A.H.-teşekkürler.

İ.B- aynen