Röportaj: İrfan Erdoğan/Almanya

Almanya'nın Hamburg kentinde yaşayan yazar Gülseren Kaya ile edebiyat ve yazdıkları üzerine konuştuk...

Gülseren Kaya?

Gülseren hocam, sizinle tesadüfen Nazım Hikmet ve Bertolt Brecht ile ilgili düzenlenen bir edebiyat etkinliğinde karşılaştım ama yakından tanışıp konuşamadık. O halde tanışma fırsatı bulmuşken bana ve edebiyatseverlere Gülseren Kaya'yı nasıl anlatır ve tanıtırsınız?

Gülseren Kaya: Evet sevgili İrfan, sizinle tesadüfen Hamburgda Edebiyat, Tiyatro ve Müziğin biraya geldiği bir etkinlikte karşılaştık. Çok güzel üç gün geçirdik ve bu etkinlik bana çok güzel dostluklar kattı. Gülseren 1965’te Ankara’da doğan, Almanya’ya çalışmaya gitmiş bir misafir işçi ailesinin çocuğu yani Almancası “Gastarbeiterkind”. Annesi ve babası tarafından kendi anne babalarına emanet edilmiş bir çocuk. Hayata tutunmayı zaman zaman kafa tutmayı, kendinden büyük sorumluluklar almayı ve tabii ki yaşadığı coğrafyanın zorluğunu rağmen ayakta durmayı layıkıyla öğrenmiş bir kişi.

Hayat yolunda inişli çıkışlı yollardan geçip bu günlere gelen, terazisini her daim vicdanıyla ölçen kendi halinde biri.

‘Yazmaya Almanca başladım’

Gülseren hocam şu anda raflarda olan ve diğer bir deyimle ilk göz ağrınız olan "Hayata Dair" adlı kitabınızın serüvenini anlatır mısınız? Yazma fikri ne zaman oluştu, ne zaman yazmaya karar verdiniz, niçin yazdınız?

Gülseren Kaya: Ben aslında yazmaya Almanca başladım. Yıllar önce çalıştığım kadın sığınma evinin 20.ci yılına bir broşür hazırlanmıştı. Benden de broşürde yayınlanması için kısa bir öykü veya makale istenmişti. O zaman kadın sığınma evine gelen kadınların yaşadıkları zorlukları konu alan birkaç yazı göndermiştim. Yazmaya o zamanlar Almanca başladım, fakat maalesef hayat koşturmacasından dolayı devam edemedim. Yıllar sonra 2020'nin Mayıs ayında, pandemi döneminde evde çalıştım, malum sebeplerden dolayı evlere hapsolduğumuz dönemlerde başladım yazmaya. Köşe yazarlığı  teklifi de Gazetehamburg'dan gelince kabul ettim ve düzenli bir şekilde makalelerimi göndermeye başladım. Yazmak bana evde hapis olduğum dönemde çok iyi geldi, bir yandan da heybemdeki yaşanmışlıkları gözden geçirdim. Kadınlar, emanet çocukluk, salgın, Almanya’da bizim hikayemiz, kısacası “Hayata Dair” yazılar yazıyordum ve yazdıkça da kendimi keşfediyordum. Yazdığım yazılar internetin karanlığında kaybolup gitsin istemedim, bu da kitap fikrini doğurdu. Gazete Hamburg’daki yazılarımdan 65’inin yer aldığı kitabım “Hayata Dair” Baygenç Yayıncılık’ta 2022’nin Ağustos ayında basıldı ve okurlarla buluştu. Özellikle kadınlarla ve Kadın Sığınma Evi ile ilgili yazdığım yazılarla ilgili çok güzel dönüşümler aldım. Daha önce Kadın Sığınma Evi’nde kalmış kadınlar bana ulaştılar, hikâyelerini anlattılar. Bu benim için çok kıymetli oldu. Ben yazmaya başladıktan sonra, aslında iletişim dilimin Almanca yazım dilimin de Türkçe olduğunu keşfettim. Ne garip değil mi?

‘Herkes her şeyi yapamaz, yapmamalı da’

Günümüzde edebiyat alanına şöyle bir baktığımız zaman genelde daha çok şiir yazanlara daha doğrusu şairlere rastlıyoruz. Bunun sizce nedeni ne. Şiir yazmak ile öykü, deneme ve roman yazmak arasında ne gibi farklar var. Herkes şiir yazabilir mi?

Gülseren Kaya: Bana göre herkes şiir yazamaz, herkes de öykü veya roman yazamaz. Roman veya öykü yazarken olayları ahenkli bir şekilde birleştirip okuyucuya güzel bir üslupla okumaya teşvik ederek yansıtabilmek kolay değil. Aynı şekilde şiir dizelerinde duygusal bir ifadeyi yansıtıyor.

Bence ikisi de tamamen yetenek meselesi, herkes her şeyi yapamaz, yapmamalı da.

‘Yazmak için birikmişlerinin olması lazım’

Kitabınızı okudum. Kitabınızda sanki yüz yüze söyleyemediğiniz sorun ve dertlerinizi söylemişsiniz gibi geldi bana. Yazmak için insanın bir derdinin olması gerekiyor mu?

Gülseren Kaya: Yazmak için insanın bir derdi değil de, söylemek istediği az çok birikmişliklerinin olması gerekli diye düşünüyorum. İnsan ancak yaşarken ya da gözlemlerken kendinde iz bırakan olayları kendi yorumunu harmanlayarak uzun uzadıya anlatabilir. Demek ki benim anlatmak istediğim o kadar çok şeyim birikmiş ki, şimdiye kadar 79 makale yazdım ve hala yazacak bir konu buluyorum...

‘Okumak harflerin deryasında cümlelere tutunarak yolunu bulmak gibi bir şey...’

Gelecek genç nesillere ve yazmaya hevesli olanlara neler söylemek istersiniz?

Gülseren Kaya: Yazmak ciddi bir eylem.

Yazmak için önce okumak gerekir, bol bol okusunlar. Ben çocukluğumda bakkal ve dükkanlarda kullanılan kese kağıtlarını açıp okuyordum, hatta bununla ilgili bir makalem bile var. Okumak harflerin deryasında cümlelere tutunarak yolunu bulmak gibi bir şey...

Bana bu güzel söyleşiden dolayı zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum...

Gülseren Kaya: Rica ederim ben teşekkür ederim...

Editör: Ali Abbas Yılmaz