Erzincan'ın İliç ilçesi Çöpler Bölgesi’nde Kanada merkezli SSR Mining ile Çalık Grubu'na bağlı Lidya Madencilik ortaklığında işletilen Anagold Altın Madeni’nde 13 Şubat’ta meydana gelen toprak kayması faciaya neden oldu. Meydana gelen facianın üzerinden 10 gün geçmesine rağmen toprak altında kalan 9 işçiye henüz ulaşılamadı. Ekolojist ve çevre örgütlerinin ilçeye dahi girişlerine izin verilmediği İliç’te, arama faaliyetleri de dün itibariyle durduruldu.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Maden Mühendisleri Odası (MMO) Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Nuri Alpaslan, madencilik faaliyetlerinde siyanür kullanımının neden olduğu facialara ve İliç’te maden sahası denetim alanındaki eksiklikleri değerlendirdi.
Projeye aykırı altın üretimi
İliç'teki siyanür ile altın üretiminin projeye aykırı olarak yapıldığını belirten Alpaslan, maden sahasına dair şu tespitleri aktardı: “2011 yılından bu yana 85 milyon ton yığın biriktirilmiş. Her biri 8 metre olmak üzere 35 basamak var orada, 250 metreyi aşan bir yığından bahsediyoruz. Bu kadar fazla olması oldukça riskli, neredeyse dik açılı bir yığın oluşturulmuş. Ne var ki içeri gidip yeterli denetim yapamadık ama oradaki iş güvenliği uzmanının yaptığı tespitlere göre, tabanda çatlaklar ve sıvılaşma nedeniyle kayma oldu.”
Doğa ve insanlar için tehlike
Maden sahasında kopan kütlenin siyanürü geçirebilecek bir tabakanın üstüne düştüğünü söyleyen Alpaslan, “O siyanürün yeraltı sularına karışma ihtimali çok yüksek, bu yaşanırsa doğa ve insanlar için ciddi bir risk ortaya çıkacak. Eğer bölgede bir yağış gerçekleşirse, bu kaçınılmaz olacaktır. Tabii valilik kararından dolayı şu anda sağlıklı bir çalışmanın yürütülüp yürütülmediğine dair fikir edinemiyoruz. Kayan kısmın siyanürlü olması nedeniyle de sağlıklı bir çalışma yürütülemez. Gerekli iş güvenliği ekipmanları kullanılmazsa, orada çalışma yürütenler için de risk söz konusu" diye belirtti.
Ceza kesildi, borç silindi!
Siyanürün altın madenciliğinde ve şu anda Mardin’in Mazıdağı ilçesinde fosfat üretiminde kullanıldığını belirten Alpaslan, son yıllarda madencilik alanında şirketlerden bilgi almanın zorlaştığını ve özellikle siyanür kullanılan yerlerde çevreye olan tahribatın ortaya çıkmaması için bilgilerin kısıtlı bir şekilde aktarıldığını söyledi.
Erzincan İliç'teki siyanür borularında 21 Haziran 2022'de meydana gelen patlamayı anımsatan Alpaslan, "Yaklaşık 20 ton siyanürün toprağa karıştığı söyleniyor. Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve TMMOB konuya ilişkin suç duyurusunda bulunmuştu. Ancak belirttiğimiz risklerin olmadığı söylendi ve patlamadan doğacak tehlikeler için 16 milyon liralık ceza kesildi. 2023 yılında ise aynı şirketin 17,2 milyon dolarlık vergi borcu silindi. 2014 ve 2021 yıllarında aynı firma kapasite artışına gitti. Normal şartlarda bunu farklı noktalarda yapmaları gerekirken, hepsini aynı yerde yaptılar. Uzmanlar, mevcut koşullarda bu facianın yaşanacağı konusunda her zaman uyarı yaptılar" şeklinde konuştu.
10 ilde siyanürlü altın üretimi
Alpaslan, eskiden üretimde cıva kullanıldığını, ancak havaya, toprağa ve suya karıştığı gerekçesiyle neredeyse tüm dünyada yasaklandığını belirtti. Türkiye'de siyanür kullanılmasının ise altının mikroskobik taneler halinde bulunmasından dolayı en ekonomik yöntem olmasından kaynaklandığını ifade eden Alpaslan, “Elimizdeki verilere göre Uşak, Erzincan, Gümüşhane, Manisa, İzmir, Kayseri, Balıkesir, Ordu, Artvin ve Eskişehir'de siyanürlü altın üretimi var. Şimdi de Erzurum’un Karayazı ilçesinde bulunan 20 hektarlık bir alanda altın üretimi için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporuna gerek duyulmadığı söylendi. Aynı şekilde doğaya, insana, topluma ciddi zararları olabilecek bir üretim faaliyetine daha girecekler" ifadelerini kullandı.
Çalık Grubu'nun ve firari Akın İpek'e ait olan Koza Altın Madencilik'in bu gibi olaylarla sık sık gündeme geldiğini dile getiren Alpaslan, birçok firmanın da Angold gibi yabancı ortakları olduğunu, üretim bütünlüğü olmadığını ve 7 farklı firmanın taşeron işi yaptığını belirterek, bir organizasyon sorununun ortaya çıktığını vurguladı.
'Maden faaliyetleri kamulaştırılmalı'
Bütün madencilik faaliyetlerinin kamulaştırılmasını talep ettiklerini vurgulayan Alpaslan, şunları söyledi: "Altın gibi henüz 'stratejik maden' kapsamına alınmamış bir cevherin de bu kapsama alınması ve devlet eliyle yönetilmesi gerekiyor. Böylece denetimlerin daha kolay olacağını, doğaya ve çevreye verilen zararın daha az olacağını öngörüyoruz. Ayrıca buradan gelecek kârın devlet ekonomisine katılmasını istiyoruz. Madencilik, son yıllarda daha çok iş kazalarıyla ön plana çıkan bir meslek hâline geldi. Daha önce de kazalar yaşanıyordu ama bu kadar fazla değildi. Çünkü madenler fazlalaştı, hemen her yerde maden sahası var ve denetim gittikçe zorlaşıyor. Eğer devlet eliyle yapılsaydı meslek örgütleri gibi bağımsız kuruluşların denetim yapması daha kolay olacaktı.”
'Kanada'da olsaydı ihmalkârlık yapılmazdı'
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na bağlı Acil Uluslararası Büyük Endüstriyel Kazalara Karşı Önlem Birimi’nin faciaya karşı harekete geçmemesini soran Alpaslan, “Bir de mesleki deneyim ve eğitimi olmadığı halde AFAD'ın devreye girmesini sağlıklı bulmuyoruz. Eğer bir çalışma yürütülecekse, maden mühendisleri öncülüğünde maden emekçileriyle birlikte yürütülmeli. Son olarak madencilik faaliyetlerinin devlet eliyle yürütülmesini ve tamamen denetime açık olmasını talep ediyoruz. İliç'te yaşanan ve benzer olaylarda bağımsız firma ve meslek örgütleri tarafından denetimlerin yapılıp, sonuçların kamuoyuna şeffaf bir şekilde bildirilmesini istiyoruz” şeklinde konuştu.