Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinden etkilenen Malatya’nın doğası, madencilik faaliyetleri ile talan ediliyor. Malatya Çevre Platformu (MALÇEP) verilerine göre, depremden önce 750 olan Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) başvuru sayısı depremden sonra bin 300’ü buldu. "ÇED gerekli değildir" kararı ile birlikte Malatya’da 12 ilçenin ekolojisi talana açılıyor.
Birçok ilçede yürütülen faaliyetler
MALÇEP'in verilerine göre, Malatya’nın ilçelerinde ÇED izni ve "gerekli değildir" raporlarıyla yürütülen faaliyetler şu şekilde: “Arguvan; Altın madeni, kömür, baraj ve RES projesi. Açadağ; Mermer, baraj, taş ocakları, altın madeni ve çimento fabrikası. Arapgir; Taş ve kum ocakları, HES ve RES projesi. Battalgazi; Taş ve kum ocakları, beton santralleri, HES, baraj projeleri. Darende; HES, kum ve taş ocakları, altın madeni projesi. Doğanşehir; Altın madeni, baraj, taş ve kum ocakları, HES ve RES projeleri. Doğanyol; Taş, kum ve çakıl ocakları, baraj projeleri. Hekimhan; Demir, krom, cevher, altın madeni projesi. Kale; Taş, kum ve çakıl ocakları, baraj. Kuluncak; Mermer, granit, cevher, toryum, gümüş, HES projesi. Pütürge; Kuartz, taş ve kum ocakları, baraj projesi. Yazıhan; Taş, kum, çakıl ve kireç ocağı, HES, çimento fabrikası. Yeşilyurt; Taş, kum ve çakıl ocakları, beton santrelleri HES ve baraj projeleri.”
Malatya’da devam eden ekolojik tahribatı Mezopotamya Ajansı'na (MA) değerlendiren MALÇEP Dönem Sözcüsü Hasan Kaya, depremle birlikte Malatya’da ÇED başvurularının arttığını, toplumun ekolojik yıkıma karşı çıkması gerektiğini vurguladı.
Ekolojik tahribat artıyor
Ekolojik tahribatın Malatya’da depremden sonra artarak devam ettiğini aktaran Kaya, “ÇED kararlarıyla bir çok yerleşim yerinde ekolojik tahribat meydana geldi. Köylerde yaşayan insanlara, sizin köyünüzü kalkındıracağız, yolunuzu yapacağız ve sizin köyünüzden insanlar buralarda çalışacak diyorlar. Ancak insanlar için yaratacağı sorunları söylemiyorlar. Geçtiğimiz ay içerisinde 25 tane yeni ÇED izni verildi. Bu ÇED izniyle Doğanşehir ilçesine bağlı Kurucuova bölgesinde ve Adıyaman’ın merkez ve Gölbaşı ilçesinde 40 tane RES projesi yapılıyor. Rüzgar enerjisine itiraz etmemizin nedeni aşırı derecede ses çıkarması, gürültü kirliliğine neden olacak. 25 metrelik manyetik alan çevreyi doğayı etkiliyor. Diğer yandan 50 metrelik yol yapıyorlar. Kırsal kesim olduğu için hayvancılık ve arıcılık yapılıyor. RES’ler arıcılığın yok olma tehlikesini de ortaya çıkarıyor. Bu nedenle itiraz ediyoruz. Ormanlık bir alanda eğer RES yaparsanız ağaçların kesilmesi, hayvanların yok olmasına neden olursunuz” dedi.
'Dur demeliyiz'
Taş ocağı, mermer, çimento ve diğer maden arama faaliyetleri nedeniyle Malatya’nın dağlarında ağaç kalmadığına vurgu yapan Kaya, “Taş ocakları ve maden aramaları yüzünden dağlar da ne ağaç kaldı, ne de ot. Tamamen çırılçıplak bir görüntü var. Hem orman, hem de köyler açısından ciddi zarara neden oluyor. Bu nedenle bu projeler tamamen yıkım projesidir. Toplumu göçe zorluyorlar. Buna karşı toplum olarak dur dememiz gerekiyor” şeklinde konuştu.
‘Depremden ölmedik, asbestten öleceğiz’
Malatya’da enkaz molozlarının neden olduğu çevre kirliliğine de dikkat çeken Kaya, şöyle devam etti: “Maatya’daki enkaz molozları halen kaldırılmadı. Bunlar asbestte neden olarak ileriki yıllarda kanser tehlikesini ortaya çıkarıyor. Aynı şekilde molozları rasgele yaşam alanlarına döküyorlar. Enkazlar yıkılırken su dökülmesi gerekiyor. Ancak yeterli miktarda su dökülmediği için kenti toz bulutu kaplıyor. Doğanşehir’de içme sularının ve arazilerin bulunduğu alana dökülen enkaz molozları, yaşamı tehdit ediyor. Yani deprem bizleri öldürmedi ama deprem sonrası kaldırılan enkaz molozlarının neden olduğu asbest bizi öldürecek.”