Asbest Söküm Uzmanları Derneği, "Türkiye'de Gemi Geri Dönüşümü" başlıklı raporu Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi’nde yaptığı basın toplantısı ile açıkladı. Raporun editörlüğünü, Ingvild Jenssen Helen Perivier, Aslı Odman ve Benedetta Mantoan yaptı. Raporu NGO Shipbreaking Platform Politika Sorumlusu Ekin Sakin okudu.
Türkiye’de 2009 yılından bu yana gemi sökümünün arttığını belirten Sakin, en çok söküm yapılan yılın 1 milyon 776 bin groston ile 2020 yılında yapıldığını, en fazla geminin ise 281 ile 2012 yılında olduğunu belirtti.
Sakin, “Aliağa, gemi geri dönüşüm bölgesi için deniz seviyesinin yükselmesi gibi unsurları kapsayan geniş bir etki yelpazesine sahiptir. Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneline (IPCC) göre, sera gazı emisyonlarının (GHG) artmaya devam etmesi halinde, deniz seviyelerinin 2100 yılına kadar tahmini olarak 9-88 cm arasında yükseleceği öngörülmektedir. Ancak, ortalama deniz seviyesi artışı, kıyıların konumuna bağlı olarak önemli ölçüde değişmektedir. Aliağa’nın da dahil olduğu Ege kıyılarında, deniz seviyesinin 2100 yılına kadar bir metreyi aşma olasılığı yüzde 1’dir. 2200 yılına kadar iki metre yükselme olasılığı yüzde 3, dört metre yükselme olasılığı ise yüzde 1’dir” dedi.
Yaptıkları çalışmalarda Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinin yürütülmesinin bir gereklilik olarak görünmediğini ifade eden Sakin, “Tesislerin söküm oranları ve kapasiteleri, dalgalanmalar olsa da ÇED yönetmeliğinin yürürlüğe girdiği 1993 yılından bu yana önemli ölçüde artmış, kapasite artışı atık yönetim planlarını ve tüm operasyonel yönleri etkilemiştir. Aynı zamanda, Bakanlığın ÇED Yönetmeliği Uygulama Talimatına göre, ÇED Yönetmeliğinin dışında tutulan projelerin, muafiyetlerini başka bir işletmeciye devretmelerine izin verilmemiştir. Ancak, ÇED Yönetmeliği yürürlüğe girdiğinde faaliyet gösteren ve bu nedenle kapsam dışı tutulan gemi geri dönüşüm tesisleri, o zamandan beri ÇED süreci işletilmeden pek çok kez başka şirkete devredilmiştir” diye belirtti.
Aliağa gemi söküm tersanelerinde çalışan işçilere yeterli eğitim verilmediğine dikkati çeken Sakin, mevzuata göre işçilere en az 16 saat eğitim verilmesi gerektiğini vurguladı. Sakin, “İlgili yönetmelikte daha önce yer alan eğitimlerin 4 saatlik bloklar halinde yapılması zorunluluğu kaldırıldı. Bu da eğitimlerin uzun bir döneme yayılarak daha kısa oturumlarda yapılmasına, dolayısıyla tam eğitim almadan çalışmaya başlanmasına yol açmaktadır. Bazı işçiler, bazı tesislerin zorunlu eğitimleri öğle tatillerinde verdiklerini belirtmiştir. Zorunlu eğitimlerin öğle tatillerinde verilmesi uygulaması İSG eğitimlerinin temel gerekliliklerine uygun değildir. Bu durum işçi haklarını ihlal edebileceği gibi işçilerin gerçek bir mola verip enerji toplama fırsatını da tehlikeye atabilir” diye konuştu.