Arif Bulut/ÖZEL HABER

Belediyelerden öncelikli talepleriniz nedir ve belediyeler ne yapmalı?” sorusunu Diyarbakır halkına sorduk. Peki halk, 31 Mart seçimlerinde görevi devralan belediye yönetimlerinden ne bekliyor?

31 Mart 2024 tarihinde Türkiye geneli yapılan yerel seçimlerde Diyarbakır’da ipi DEM Parti göğüsledi. Yüzde 64,09 oy oranıyla Diyarbakır Büyükşehir belediyesi ile 13 ilçe belediyeyi kazanan DEM Parti, seçim öncesi ve seçim sonrasında yaptığı açıklamalarda yeni dönem siyasi politikasını ‘hizmet’ üzerine kurduğunu sıkça dillendirdi.

Resmi verilere göre nüfusu 2 milyon 427 bin 515'e ulaşan Diyarbakır, DEM Parti’nin kazandığı diğer belediyeler gibi 2016’dan 2024’e kadar yaklaşık 8 yıl kayyım ile yönetildi. Kayyım yönetimine eğilen TMMOB Amed İl Koordinasyon Kurulu ise 2016 ile 2019 sonrası dönemlerdeki kayyım yönetimini raporlaştırdı.

9 Mayıs 2023 tarihinde açıklanan raporda, kayyım yönetiminin neden olduğu aykırılıkların üzerinde duruldu. 31 Mart seçimlerinin ardından Diyarbakır’da yerel yönetimleri kazanan DEM Partili belediyeler, kayyım yönetiminin kendilerine bıraktığı borçları açıkladı.

Yine son 8 yılda ‘ekonomi, işsizlik, yoksulluk, güvenlik’ gibi konularda yapılan birçok araştırmada Diyarbakır, tablonun olumsuzluk sınırındaki yerini korudu ve bu yerini her yeni araştırmayla da sağlamlaştırdı.

Diyarbakır’a yönelik bir yandan ortada olan olumsuz tablo, diğer yandan da yaklaşık 8 yıllık kayyım yönetiminin bıraktığı izler, hem siyasi arenada hem de halk arasında zorlu soru işaretlerine neden oluyor.

Peki olumsuz tablo ve borçlu belediyelere rağmen halk, yeni dönemde ‘hizmeti’ merkeze aldığını belirten DEM Parti’nin kent merkezindeki belediye yönetiminden ne bekliyor?

Sur Ajans’a konuşan Diyarbakır’daki yurttaşlar, alt yapıdan, üst yapıya, işsizlikten, istihdam alanlarına, sosyal belediyecilikten, sağlığa, kültürel etkinliklerden, turizm faaliyetlerine değin, birçok konuda belediyelerden beklenti içinde.

‘Diyarbakır’ın kalbi Sur’a ağırlık verilmeli’

Kentin binlerce yıllık geçmişine atıfta bulunan bir yurttaş, Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki turizm potansiyeline dikkat çekiyor ve beklentisini şu sözlerle dile getiriyor:

“Kaldırım taşları hepsi sökük halde. Bunların bir an önce yapılması lazım. Buraya yabancı turistler geliyor. Bastıkları zaman su hep onların üzerine sıçrıyor. Bir de temizlik. Temizliğe biraz daha ağırlık verilirse Diyarbakır için daha iyi olur. Deprem nedeniyle ya da başka bir nedenle hasarlı olan yapılar yıkılmalı ve ayağa kaldırılması lazım.

Kente gelen yabancıların en uğrak yeri Dört Ayaklı Minare’nin olduğu yerdir. Yeni Kapı dediğimiz yer. Orada bazı yapıların onarımı yapılıyor. O onarımın olduğu alandan çevreye toz saçıyor. Bir an önce o onarımın da bitmesi lazım. Bu alan kime ait ise bu sorun yıllardır var. Halledilmesi gerekiyor.

Gazi Caddesi, Ulu Cami, Hasan Paşa Hanı, Keçi Burcu, Dört Ayaklı Minare. Yani kısacası Sur İlçesi. Diyarbakır’a gelen turistlerin yüzde 90’ı aşkın kesimi bu bölgeye geliyor. Bu bölgeye ağırlık verilmesi gerekiyor. Diyarbakır’ın kalbi Sur’dur. Surlarımız dünyanın markası. Restorasyonlar takip edilmeli ve restorasyona alınan yerler hızlı bir şekilde tamamlanmalı.”

‘Kültürel tanıtıma yönelik etkinlikler yapılmalı’

Diyarbakır’ın tarihi geçmişi hatırlatan başka bir yurttaş da tanıtım ve reklam noktalarında kentin eksiklik yaşadığını ifade ediyor.

 “Ayda yılda bir şenlik olması gerekiyor. Yani kültürel etkinlikler düzenletilmeli. 12 bin yıllık bir şehrimiz var. Bunun tanıtımı ve reklamı yapılmalı. Gelen turistlere yönelik ürün satışında ayrımcılık yapılmamalı. Bunu yapan esnaflarımız bir kez daha düşünmeli. Ya senin ürünün fiyatı 5 lira ise ona da 5 lira ver. Sen niye ona 15 lira veriyorsun. Bunun da denetimi yapılmalı”

‘Sıcak ve yağışlı havalarda önlem gerekli’

Başka bir yurttaş ise “Biliyorsunuz seçimler daha yeni yapıldı. Biraz beklemek ve görmek lazım” sözüyle konuşmaya başlıyor ve “Ama” diyerek iki ayrı nokta dikkat çekiyor.

“Ama belediyeler havalar ısındığı zaman ilaçlama yapılmalı. Havalar ısınıyor ve titiz bir ilaçlama süreci yürütülmesi gerekiyor. Yağmur yağdığında yollar yapılmalı. Yağış öncesi alt geçitler ve kanalizasyonların kontrolleri ve varsa eksiklikleri giderilmeli”

‘İnsanların yaşamını kolaylaştıracak işler yapılmalı’

Sokakta hem kendileri için hem de kent halkı için rahat bir yaşam talep edenlerin oranı ise bir hayli yüksek.

“Belediyeler bir şehirdeki çevre düzenlemesini yapması lazım. İnsanların yaşamını kolaylaştıracak işler, projeler yapması lazım. Belediyeye işi düşen kişilere de yardımcı olmaları gerekiyor. İşi için belediyeye giden kişileri ordan oraya yönlendirmemeleri gerekiyor.”

İzBB'ye “Emekçileri enflasyona ezdirmeyin” çağrısı İzBB'ye “Emekçileri enflasyona ezdirmeyin” çağrısı

‘Parklardan uzak durulmalı, iş ortamı yaratılmalı’

Bazı yurttaşlar ise kentin ekonomik tablodaki konumuna kayyım dönemine gönderme yaparak dikkat çekiyor ve “Eskisi gibi olmasın” diyor.

“Eskisi gibi kendi halkına o sıcaklığı göstermeleri gerekiyor. İki tane park yan yana olmasın. Kesinlikle park marklardan uzak dursunlar. İnsanlara güzel bir şekilde iş ortamı yaratılması gerekiyor. İstihdam alanlarının olması gerekiyor. Bir partiyi övmek ya da kötülemek istemiyoruz. Hizmeti bekliyoruz.”

‘Gelen su faturası, doğalgazdan daha pahalı’

Bir diğer yurttaş ise Diyarbakır’da tüketilen suyun fiyatının yüksek olduğunu belirterek doğalgaz ile kıyaslıyor.

“Benim faturalarıma yansıdığı şekilde söylüyorum. Şu an, su doğalgazdan daha pahalı bence. Diyarbakır’ın dört tarafı sularla kaplıdır. Yani her tarafında su var, barajlar yapılıyor. Doğalgaz nereden geliyor? İran’dan geliyor, Rusya’dan geliyor. Yani su, doğalgazdan pahalı olur mu? Elektriğimin aylık faturası 190-200 lira geliyor. Suyum faturası 330-390 lira geliyor. Doğalgazda bu ikisinin de altında. Yani evde rutin ihtiyaçlarımı karşıladığım suyum bu kadar fiyata gelmemeli”

‘Ulaşım sorunu masaya yatırılmalı’

Aynı yurttaş, su faturasına sitem ettikten sonra belediyelerden beklediği adımlara dair, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Siyaset ve politika bir yana. Belediyeler her şeyden önce en yereldeki yönetimlerdir. Halka bir şeyler vermesi lazım. Halkın arz ve taleplerini yerine getirmesi lazım. Kayyumun eskiden attığı bazı adımlar, halkın iyiliği için geri almak lazım. Geri alınmalı yani. Ulaşım sorununa da ağırlık verilmeli. Raylı sistem için adımlar atılmalı.

Yanlış anlaşılmasın. Burada yaşan bazı yoksul insanlar onurludur. Dilenirken elini bile utanarak açıyor. Ama ‘ithal dilenciler’ yani dışarıdan buraya gelenler. Dilenirken insanları rencide ediyor. Yoldan gidenleri zorluyorlar. Bunun önünün alınması lazım. Yani bunları alıp şehir dışına çıkarmak lazım. Bir de çocukların dilendirilmesi var. O apayrı bir konu ve o konuya da eğilmek gerekiyor.”

‘Ya araç trafiğine açılsın ya da kapatılsın’

Tarihi mekanlara giden güzergahta bulunan başka bir yurttaş da Gazi Caddesi’nin hafta sonları için araç trafiğine kapatılması kararının sağlıklı işletilmediğini söylüyor ve şöyle ekliyor:

“Yeni geldiler ama biz memnunuz. Eskiden Sur’da gece lambaları yanmıyordu. Şimdi yanmaya başladı. Ama tam olarak aydınlatma sorunu henüz çözülmüş değil. Şimdi turistik bir yerde bu lambaların yanmamasının izahı olabilir mi?

Bir de Sur’da daha önce hafta sonları trafiğe kapatılan bir cadde vardı. Ama o sistem de sağlıklı işletilmedi. Bir gün kapatıyorlar, diğer gün açıyorlar. Adam iki hafta geliyor bakıyor kapalı. 3’üncü hafta arabasını otoparka bırakıyor. Ayakla geliyor. Bir bakıyor cadde trafiğe açık. Bu da büyük bir sorun. Ya trafiğe açık kalsın ya da kapalı kalsın. Bu iki durumdan birinde netleşilmeli. Trafiğe kapalı kalması daha iyi bir yandan. Çünkü burada daha çok insan sirkülasyonu oluyor.

Bir de dini mekanların içine gelen turistlere yönelik, o mekanın dini hassasiyetleri hakkında bilgi verilmesi gerekiyor.”

‘Sahaya inmeleri gerekiyor, halkın mutlaka vardır bir beklentisi’

“Halkın mutlaka bir beklentisi vardır” diyen bir diğer yurttaş ise belediye eşbaşkanlarının sahada halkın içinde olması gerektiğini savunuyor.

“Görevleri gereği halkı memnun edecek birtakım projeleri olsun. Bu da nasıl olur. Sahaya çıkmakla olur. Belediye eş başkanları halkın içine girip onlarla konuşması gerekiyor. Onların fikirlerini alması lazım. Halkın beklentilerini öğrenmeleri lazım. Halkın mutlaka bir beklentisi vardır. O da zamanla belli olacaktır”

‘Midemiz yanıyor, gıda denetimi artırılmalı’

Belediyeleri halk sağlığı açısından uyaran bir esnaf ise “Çay içiyoruz midemiz yanıyor. Marketten bir şey alıyoruz, midemiz yanıyor. Demek bu işte bir sorun vardır” diyor ve şöyle devam ediyor:

“Gıda kontrol ekiplerinin başta Sur’a daha sonra kent geneline dalması gerekiyor. Marketten tut, kuruyemişçisinden çık, peynirciden vur, zeytinciye kadarı. Bunların hepsi bayattır. Gıda kontrol görevini yapsın. Normalde ayda bir kez gıda denetimi yapılıyor. Ama bunun düzenli bir programa alınması gerekiyor. Bunu artırması gerekiyor.

Sağlık önemlidir ve önemsenmelidir. Ya biz çay içiyoruz midemiz yanıyor. Marketten bir şey alıyoruz, midemiz yanıyor. Demek bu işte bir sorun vardır. Tarihi geçmiş çok ürün var piyasada. Kuruyemiş satan işletmelerin önünden geçiyorsun, ürünün üzerindeki şekerin gittiğini, çikolatadan eser kalmadığını görüyorsun. Kuruyemişe ayrı bir gözle kontrol etmek lazım.”

‘Seyyar satıcılara dair bir adım atılmalı’

 “Önceki kayyım yönetimi bunları yaptı. Şimdiki yönetimden talebimiz” diye sözlerine başlayan bir esnaf da, belediyelerin seyyar satıcılara ilişkin bir çözüm bulması gerektiğinin üzerinde duruyor.

“Adam benim sattığım ürünü hemen 50-100 metre ötemde tezgahta satıyor. Elektriği yok, suyu yok, vergisi yok. Yazın başka bir şey satıyor. Kışın başka bir şey satıyor. Hiçbir şey vermeden kendi kendine caddeye geçiyor. Esnaf bayramda şeker satacak, umudunu ona bağlamış. Bir bakıyorsun hemen yanına tezgah kurulmuş.  Bu haksız bir kazançtır.  90 bin lira kira veren ve 10 tane işçi çalıştıran adam var” diyen aynı esnaf, ‘Adalet’ diyor şu ifadeleri kullanıyor:

“Eğer belediye yok bu bizim insanımız deyim karışmaz ise o zaman diğer taraftaki insanına haksızlık yapmış olur. Ya İstanbul gibi seyyar satıcılığı kaldıracak ya da ona bir çözüm bulacak belediyeler. Onlara semt pazarı gibi bir yer açsın. Yani, yanı başındaki esnaflarla aynı ürünü satan seyyar satıcılar ne bileyim işte bir mekan verilsin. Bir çözüm bulunmalı.

Bundan önceki dönemde yani kayyum döneminde belediyelere söyledik. Bize ‘Bunlar arkadaşlarımız, dostlarımızdır. Burada tezgâh kuruyorlar biz karışmıyoruz.’ gibi bir şeyler söylediler. Yani ona ayrı buna ayrı muamele olmaz ki… Önceki kayyım yönetimi bunları yaptı. Şimdiki yönetimden talebimiz budur yani. Adalet böyle olmaz.”

Editör: Haber Merkezi