Gündem

Bakanlığın 'esnek çalışma' modeli nedir?

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın “kadınlar için esnek ve uzaktan çalışma” modelini “içi boş ve ambalajı parlatılmış bir reform” olarak niteleyen Av. Ceren Kalay Eken, kadınların eve hapsedilmek istendiğini söyledi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama ile kadınlar için esnek ve uzaktan çalışma modelleri için düzenleme yapacaklarını açıkladı. Ancak kadınlar, bu kararın kadınları kamusal alandan uzaklaştırmayı hedeflediğini düşünüyor.

Düzenlemeye dair değerlendirmelerde bulunan kadın ve çocuk hakları savunucusu avukat Ceren Kalay Eken, iktidarın kadınları daha iyi şartlarda ve özgür bireyler olarak hayatta kalmalarını desteklemediğini belirtti. Eken, “Türkiye koşullarında, kadın erkek eşitsizliğini ve kadının görünmeyen ev içi emeğini göz önünde bulundurduğumuzda yine iyi niyetli bir sonuca varacağını düşünmüyoruz” dedi.

'Kadınları eve hapsetme yaklaşımı var'

Eken, özellikle pandemi sürecinde kadına yıkılan ev içi emeğin giderek arttığını söyledi. Düzenleme ile birlikte kadına yıkılan ev içi emeğin iki katına çıkacağını belirten Eken, “Kadın evde kalırsa ev işi yapmak durumunda kalacak. Bununla birlikte bir de dışarıdaki kişiye, şirkete iş üretecek. Eve hapsedilmiş, sömürülmüş ve eskisinin üç katı ya da erkeğin üç katı çalışan bir kadın hayatından bahsediyor olacağız. Türkiye gibi kadın erkek eşitliğinden uzak ülkelerde kadınları eve hapsetme gibi bir yaklaşım var. Ekonomik durumun evde bir kişinin çalışmasıyla geçinilebilir olunan zamanlarda ‘kadınlar çalışmasın, evde dursun, onlar narin’ gibi bahanelerle kadınlar eve hapsediliyordu. Bu modellerin bunu besleyen, güçlendiren bir yanı var” şeklinde konuştu.

‘Ne gerçekçi ne de iyi niyetli’

Kadınların kamusal yaşamdan uzaklaştırılarak yalnızlaştırılmak istediklerini vurgulayan Eken, “Örneğin, ev içinde şiddet gören bir kadın, iş yerindeki arkadaşıyla bunu paylaşıyor. Çünkü çoğu zaman ne yapacağını bilemiyor. Hemen bir karar veremiyorlar. O sosyal desteği dışarıda, çoğunlukla da iş yerinde bulabiliyor. Bu modellerle şimdi bundan da kadınları mahrum etmiş olacağız. Dolayısıyla maalesef çok yaygın hale gelen intiharların, kendine zarar vermelerin, hayattan soğumaların artması da muhtemel. Bu nedenle kadını eve hapseden bu tarz bir düzenlemenin kadına yönelik pozitif ayrımcılıkmış gibi, ona iyi gelecek bir şeymiş gibi sunulmasını ne gerçekçi ne de iyi niyetli buluyorum. Bu çalışma modeli değişen dünyada ihtiyaç olabilir ama herkes için ihtiyaçtır, herkes için getirilmeli” dedi.

'Daha çok sömürülecekler'

İktidarın kadın istihdamını arttırması yönünde birçok düzenleme yapması mümkünken, böylesi bir düzenlemeyi kadınların önüne koymasını ürkütücü bulduğunu söyleyen Eken, “Ülkemizde mesleki eğitim arttırılabilir. Kadınların genç yaşta iş hayatına atılmaları, çırak olarak, sağlık çalışanı olarak, tekniker olarak çalışabilmelerinin yolunu açacak, işsizliği azaltabilecek düzenlemeler yapılabilir. Diyanete ayrılan bütçe kadınların ve gençlerin kendilerini geliştirmelerine, iş dünyasına katılmalarını sağlayacak yerlere aktarılabilir” diye konuştu.

'İçi boş, ambalajı parlatılmış bir reform'

Eken, doğru uzmanları dinleyerek doğru düzenlemeler yapılabileceğini kaydetti. Eken, “Bu alanlara tıpkı İstanbul Sözleşmesi’nde de olduğu gibi kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, kadının insan hakları ve kadının güçlendirilmesi için ödenekler ayrılması, ciddi planlamalar yapılması ve en önemlisi de bu alanda emek veren, faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerine açılmaları gerekir. Aile Bakanlığı’nın toplantılarında, ‘bu yanlış oldu biz bunu düzeltelim’ diyorlar. ‘Biz bir şey denedik, kimseyi de dinlemedik sonra da bu yanlış çıktı. Şimdi hadi düzeltelim’ bu mantık çok yanlış bir devlet yönetim şekli. Burada sivil toplum örgütlerini, sahada çalışanları ve akademisyenleri dinlemek gerekir. Bu insanların akademi notlarından bir karma yaparak beş dakika içinde bile çok daha iyi yöntemler bulunabilir. Bu modelleri de daha önceki reform iddiaları gibi görüyoruz; içi boş, ambalajı parlatılmış ve sanki gerçekten iyi bir şey yapılıyormuş gibi bir reform. Bu da toplumun nazarında bir göz kamaştırma, nasıl olacağı üzerine düşünmeme ve dolayısıyla da ‘iyi bir şey oluyor’ gibi bir algıya neden oluyor” dedi.

'Kadın-erkek eşitliğinden söz etmekten kaçınıyorlar'

Anayasada da olan kadın-erkek eşitliğinden iktidarın bakanlarının söz etmekten kaçındığını vurgulayan Eken, “Geçtiğimiz Kasım ayı içerisinde bir aile sempozyumu gerçekleştirildi ve hepimiz şunu gördük; Çok iyi bir eğitimi olan, ayrımcılık çalışmış bir kadın bakan kadın-erkek eşitliğinden bahsetmekten kaçınıyordu. ‘Ev içi adaleti, aile adaleti’ dedi. Hiç literatürde kullanılmayan tanımlamalar bunlar. Adalet nedir, kime göre, neye göre?  Her an her durumda değişebilir. Adaleti böyle oynak bir zemine götürüyorlar. Halbuki yasalarımız çok net, kadın erkek eşitliğinden biz aynıyız demiyoruz. Biz yasalar önündeki eşitlikten, sadece insan olmaktan yana eşitlikten söz ediyoruz. Aile Bakanı’nın da mevcut siyasilerin de çok net bir şekilde ‘kadın-erkek eşitliği’, ‘kadına yönelik şiddet’ söyleminden kaçtığını görüyoruz. Kadını ev içine hapsederek orada üreten bir kadın modeli istiyorlar. Şiddetin önünde durmanın en önemli dayanaklardan biri bireyin güçlendirilmesi, kadının bu anlamda güçlendirilmesi, desteklenmesi yönündeki düzenlemelerden itinayla kaçıldığını görüyoruz. Bu düzenlemelerden biri de İstanbul Sözleşmesi’ydi ve bu nedenle de kaldırıldı zaten” diye konuştu. (Kaynak: MA)