Diyarbakır ve Ankara merkezli operasyonlarda son 11 aydı gözaltına alınan gazetecilerden 34’ü gazetecilik faaliyetleri gerekçe gösterilerek tutuklandı. Son bir haftalık operasyonlarda ise gözaltına alınan gazetecilerden Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu, MA editörleri Abdurrahman Gök ve Sedat Yılmaz, JINNEWS Muhabiri Beritan Canözer, gazeteciler Mehmet Şah Oruç, Remzi Akkaya, Mikail Barut, “Örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı.   

‘Yargı siyasi operasyonlara alet edilmekte’

Gazetelere yönelik operasyon, gözaltı ve tutuklamalara değerlendiren Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Can Güleryüzlü, Kürt sorununa yönelik haberlere ağırlık veren basın kuruluşları ve Kürt gazetecilerin geçmişte yoğun baskılar altında kaldığını, Kürt gazetecilerin bu süreçte toplu olarak hedef alındıklarını belirterek, şunları söyledi: “Nedeni kısa bir süre kalan 14 Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleridir. Ne yazık ki devletin bir organı olmaktan çok iktidarın uzantısı şeklinde hareket eden emniyet kuvvetleri ile yargı organları, siyasi nitelikli bu operasyonlara alet edilmekte. Gözaltına alınan ve tutuklanan gazetecilere yöneltilen sorulardan da anlıyoruz ki Türkiye'de gündem olan belli konulara ilişkin haberin yapılması engellenmek istenmekte, yapanlar da suçlanmakta. AKP başta olmak üzere Cumhur İttifakı’nın, seçimlerin özgür ve rekabetçi bir ortamda gerçekleşmemesi için bu baskıları seçim gününe kadar devam ettireceği kesin. Ancak bu operasyonlar nasıl geçmişte ters teptiyse aynısı yaşanacaktır.”

‘AKP yıkımını en fazla basında görmekteyiz’

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Örgütü Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye 16 sıra gerileyerek 180 ülke arasında 165’inci sırada yer aldı. Söz konusu baskıların bu gerilemeyi doğrudan etkilediğine dikkat çeken Güleryüzlü, “Hem tutuklu gazeteci sayısı hem de her gün yenileri eklenen davalar nedeniyle Türkiye'de basın özgürlüğü, sıralamalara da yansıdığı üzere daha da geriliyor. Demokratik toplumların olmazsa olmaz kriterlerinden düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğüne yönelik baskı ve sınırlamalar, toplumsal çoraklaşmayı ve yozlaşmayı beraberinde getirmekte. Eleştirinin yapılamadığı, hesap verilebilirliğin yok olduğu yönetimlerin her zaman başvurduğu yönetme şekli otoriterlik ve baskıdır. AKP’nin tek başına iktidarının yarattığı yıkımı ne yazık ki en fazla basın özgürlüğü alanında görmekteyiz” diye konuştu.

 Halkın haber alma özgürlüğü  

ÇGD Ankara Şube Başkanı Demet Aran da, iktidarın halk nezdinde yitirdiği meşruiyetini seçim döneminde baskılarla yeniden inşa etmeye çalıştığını vurgulayarak şunları söyledi: “Bu uygulamalarının ilk yöneldiği kurumlardan birisi de gazetecilik mesleği oluyor. AKP iktidarı, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Basın İlan Kurumu ve Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) başta olmak üzere, tüm kurum ve kuruluşlarıyla medya üzerinde kılıç sallandırıyor. Türkiye’nin basın özgürlüğü sıralamasındaki yıllardır gerileyen yeri bize çok şey anlatıyor. İktidarın, ‘Terör’ gerekçesiyle yürüttüğü operasyonlar, en çok da halkın haber alma özgürlüğünü tehdit ediyor.”

‘Gazetecilere bir tehdittir’

İktidarın Diyarbakır merkezli başlayan ve tüm ülkeye yayılan operasyonlarda halka haber ulaştıran ve doğrunun peşinden koşan gazetecilerin hedef alındığını vurgulayan Aran, “Operasyonlar Kürt gazeteciler üzerinde yoğunlaştırılarak toplumun birçok kesiminde, ‘Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklanmadılar’ algısı yaratılmak isteniyor. Bir bütün olarak gazeteciliğe ve halkın haber alma hakkına yönelik ihlallerini bu yolla perdelemeye çalışılıyor. Bu duruma karşı tüm meslek örgütleri ve sendikaların ortak ses çıkarması gerekiyor. Bu operasyonlar, tüm gazetecilere dönük tehdittir. Habercilik yaptığı için hedef alınan arkadaşlarımızın yanında olacağız. Herkesi, Türkiye için artık bir utanca dönüşen bu duruma karşı ses yükseltmeye davet ediyoruz” diye konuştu. (Kaynak: MA) 

Editör: İnanç Yildiz