SUR AJANS- Havaların ısınmasıyla birlikte koçerleri zorlu yolculuğu başladı. Hayvanları için zengin otlak alanlar arayan Siirtli koçerler de göç etmeye başladı. Siirtli birçok koçerin ilk durağı Şırnak kırsalındaki Besta Bölgesi. Koçerler, buradan da Herekol'e doğru yola çıkacak. Besta Bölgesi'nde bulunan yaylalarda derme çatma çadırlarda konaklayan koçerler, güne saat 05.00 başlıyor. Koçerler için günün ilk işi, önceki günler hazırlanan peynir ve sütü eşek sırtına yükleyerek alıcılara ulaştırmak. Yaklaşık iki saatlik yürüyüş ardından peynir ve süt ürünleri, Siirt'in Pervari ilçesine bağlı Sarıyaprak köyündeki alıcılara teslim ediliyor. Koçerler daha sonra geri dönerek, günlük işlerine koyuluyor.
Koçerlerin günlük rutini
Koçerlerden Mahmut Kaptan, geçimlerini sağlamak için yaptıkları işin bir hayli zorlu olduğunu anlattı. Gün içinde 2 defa hayvanları sağdıklarını belirten Kaptan, sağım işi bittikten sonra saat 22.00’a kadar hayvanları dağlarda otlattıklarını ifade etti. 2 saatlik dinlenmenin ardından gece 01.00’de hayvanları yeniden otlatmaya götürdüklerini ifade eden Kaptan, diğer günler de aynı işleri rutin bir şekilde yaptıklarını ifade etti. Yaklaşık 7 bin koyun olduğunu ve günlük 300 kilogram peynir elde ettiklerini aktaran Kaptan, peyniri alıcılara ulaştırma sırasında da kimi zorluklarla karşı karşıya kaldıklarını belirtti. Kaptan, engebeli yollar nedeniyle peynirde birçok zaman fire verdiklerini kaydetti.
Her mevsim göç
Yaz aylarında hayvanların sarılık hastalığına yakalanmamaları için daha serin yaylaları tercih ettiklerini aktaran Kaptan, havaların serinlediği sonbaharda ise daha sıcak yerler olan Mardin, Silopi, Nusaybin, Midyat, Dargeçit gibi yerlere göç ettiklerini dile getirdi. Tüm bu göç serüvenin hayvanları için daha uygun yaşam koşullarının sağlanması için yapıldığını dile getiren Kaptan, geri dönüş yolculuğunun bir ay devam ettiğini söyledi. Kaptan, bunun nedenini ise konaklayacakları alana vaktinde yetişmemeleri ve hayvan doğumlarında ölümlerinin meydana gelmesini önlemek olduğunu kaydetti.
Yaşadıkları zorluklar
Kalıcı bir yerlerinin olmamasının kendilerini zorladığını dile getiren Kaptan, "Mesela yaylalarımız, köylerimiz olsaydı koçerlik çok güzel olurdu. Kendi yerlerimiz olsaydı hem çalışma koşulumuz hem de ekonomik koşullarımız daha iyi olurdu. Mesela Nisêbîn’e gidiyoruz, kalacağımız yere para ödüyoruz. Yaylalara, ovalara gidiyoruz, kalacağımız yeri yine kiralıyoruz. O açıdan çok zahmet çekiyoruz. Bu sene aylık 80 bin TL'ye çoban tutmuşuz. Şu anda kaldığımız bu yeri ise 240 bin TL'ye tuttuk. Yayla, ova kiraladığımız zaman bir milyona kiralıyoruz. Göç ettiğimiz yerlerde bazen toplum da bizi zorluyor, oralardan geçmemizi istemiyor. O yüzden yaylalarımız, ovalarımız olsaydı durumumuz daha iyi olurdu" ifadelerini kullandı.
Kolektif yaşam
Kaptan, birilerinin koyunları tuttuğu, birilerinin hayvan sağdığı, birilerinin sütü topladığı, birilerinin hayvanları otlattığı ve birilerinin yemek yaptığı koçerliğin "kolektif bir yaşam" olduğunu söyledi. "Koçerliği anlatmaya sayfalar yetmez" diyen Kaptan, "Bir birimize yardımcı olmazsak bu iş yürümez. Hepimizin işi belli, birbirimize bağlıyız. Beraber başlıyoruz, beraber bitiriyoruz. Beraber başlamazsak, birbirimize yardımcı olmazsak bu iş bitmez" diye konuştu.
'Her yıl başka bir yere göç ediyoruz'
Koçerliğin çok zor olduğunu söyleyen Fatma Kaptan ise, bir kadın olarak çok zorlandığını belirtti. Sabah erken saatlerde kalkarak peynirleri hazırladıklarını, koyun sağdıklarını, çobanlara yemek yaptıklarını anlatan Kaptan, özellikle kış aylarının kendileri için zorlu geçtiğini ifade etti. 25 yıldır koçer olarak hayvancılıkla uğraştığını aktaran Kaptan, her yıl başka bir yere göç ettiklerini söyledi. Kaptan, zor olmasına rağmen koçerliği sevdiğini vurguladı.