Özel Haber: İbrahim İnanç Yıldız

Kürt sanatçı Tara Mamedova, Kırgızistan’ın Kok şehrinde dünyaya geliyor. Ailesi 100 yıl önce Ermenistan’a, oradan da Orta Asya’ya göç etmiş. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla yeniden göç yoluna düşmek zorunda kalan Mamedova ailesi, Rusya’nın Saratov köyüne yerleştiriliyor. Mamedova bu yolculuğu, “Yine trenlere binip tarih saylarında yerimizi aldık. Uzun, soğuk ve korkunç bir yola girdik. 1993’te Saratov kentine ulaştık, soğuk ve ağır bir kentti, standart hayat şartları yoktu. Büyük bir zorluğun içine düşmüştük” diye anlatıyor.

‘Annem çok hisli bir kadındı, sesi benim sesim, hisleri benim hislerimdir’

Müzik ve sanata yönelmesinde annesinin büyük bir emeği olduğunu anlatan Mamedova, “Annem çok hisli bir kadındı. Sesi benim sesim, hisleri benim hislerimdir. Bugün zorlukların karşısında durabiliyorsam nedeni o’dur. Kız çocukları toplumun etkisi altına kalıyordu. Evlilik düşünüyorlardı, kadın aksesuarlarına ilgileri vardı. Annemin dediğine göre ben biraz farklıydım. Annem diyordu, ‘aklın fikrin sahne üzerineydi, resmederdin. O resimleri de çoğu zaman bana gösterirdin. Hayatının resmini çizdin ve o yolda yürümek istedin’ dedi bana. Annem beni Kürt Kültür Sanat Merkezine gönderdi, burada 6 yıl eğitim aldım. Aldığım eğitimin müzik hayatım ve geleceğime dair büyük katkıları oldu” diyor.

‘Fransa; toprağıma, kendime, içeme dönmeme neden oldu’

Buradaki eğitiminin ardından uzun bir yolculuğa daha çıktığını söyleyen Mamedova, “Başka yollar çıktı önüme, sonunda kendimi Fransa’da buldum. Fransa’da da Kürt sanat müziği, Kürt klasikleri, Rus klasikleri ve caz müzikle tanıştım. Orada da yeni bir dünya ile tanıştım aynı zamanda. O dünyaya girdim. Bazen karışık, ürkünç gelse de nihayetinde oraya da alıştım. Birkaç Fransız caz grubuyla çalıştım. Uzun yıllar Fransa’da barlarda Kürtçe, Rusça, Fransızca şarkılar söyledim. Aslında kimse Kürt’ü bilmiyordu ama ben içimde böyle bir dünya kurmuştum. Kürtçe yayın yapan Kurd1 televizyona geldikten sonra iki yıl orada çalıştım. Orada Kürtlerin içerisinde yaşadım, sevdiğim insanların içinde yaşamayı çok özlemiştim. Kürtçe hayatım orada tamamen başlamış oldu. Toprağıma, kendime, içime dönmeme neden oldu” diye belirtti.  

‘Memleketime döndüğümde hissettiklerim tarifsiz’

“Memleketime döndüğümde hissettiklerimi hiçbir şekilde dile getiremem, tarifsiz hislerdi” diyen Mamedova, “Burada eşimle tanıştım, o da her şeyi bırakıp gelmem için yeterli nedendi. Ailemle Doğubayazıt’a gittim. Doğubayazıt’ta yaptığım ilk şarkımın adını ‘Ax’ koydum. Göçebe hayatımızın üzerine yaptığım bir şarkıydı. Lawo şarkımda oradan (Doğubayazıt) çıktı, eşimle tanıştıktan sonra. Müzik hayatım Türkiye’nin İstanbul kentinde devam etti” ifadelerini kullandı.

‘Rus, Kürt ve Fransızlar arasında yaşamam müziğimde kendiliğinden sentez halini alıyor’

Bazı şeylerin kendiliğinden geliştiğini vurgulayan Mamedova, şöyle devam etti: “Rusların, Kürtlerin içinde büyüdüm. Gençlik yıllarım Fransızlarla geçti. İster istemez sesimi, müziğimi, hayatımı etkiledi. Bu olumsuz bir etkileşimdir demiyorum. Benim içim iyi bir etkileşim, oldukça enteresandı.

Bir müzik yaptığımda kendiliğinden sentez halini alıyor. Ardından o sentez üzerine düşünmeye başladım bilinçli bir şekilde. Şimdi de gelecekte Kürt folkloru ile yazdığım şarkıları birbirine yakınlaştırmak istiyorum. Enteresan bir sentez oluşturmak istiyorum. Ben su damlalarının peşine düşüyorum, yüreğime düşmesi için. Bu renkle işimi sürdürüyorum.”

‘Şarkılarımın çok sevildiğini gördüğümde daha derin hislerle yazıyorum’

Yazdığı şarkıların kendi hayatına dair hikayeler olduğunu dile getiren Mamedova, “Hayatımız o kadar ilginç ve enteresan ki, biz tüm Kürtlerin hayatı enteresan. Bazen karışık, bazen acı, bazen güzel. Biz normal çocukluk yaşamamışız, normal bir gençlik de yaşamadık bunu yazacağımız, dile getirebileceğimiz çok şey var. En önemlisi de insanın bunu kavrayıp dile getirmesi, yazmasıdır. Onu da yavaş yavaş kendimde ilerlettim, başaracağıma inanıyorum. Kendimi bir yazar olarak görmüyorum. Şarkılarımın çok sevildiğini gördüğümde daha derin hislerle yazıyorum” diyor.

Editör: Ali Abbas Yılmaz