Amed Sağlık Platformu ve TMMOB Amed İl Koordinasyon Kurulu, deprem sonrası ağır hasarlı binaların yıkımı sırasında asbest salınımının en aza indirilmesi için sulama yapılması uyarısı yaparken, asbest solumanın akciğer hastalıklarına yol açtığına dikkat çekti.

Amed Sağlık Platformu ve TMMOB Amed İl Koordinasyon Kurulu, depremde hasar alan binaların yıkımı ve molozlarının kaldırılması sırasında toplum sağlığını etkileyen sorunlara dikkat çekmek amacıyla açıklama yaptı.

Diyarbakır Tabip Odası’nda yapılan açıklamayı Diyarbakır Tabip Odası Genel Sekreteri Fırat Akengin okudu.

Eski binalarda asbest içeren ürün ve malzemeler bulunabilmekte

Asbest liflerinin solunması halinde sağlığa zarar verdiğinin vurgulandığı açıklamada şu ifadelere yer verildi: “06.02.2023 saat 04.17 sularında Kahramanmaraş-Pazarcık merkezli 7.8 ve 8 saat sonra 7.6 şiddetinde Kahramanmaraş-Elbistan merkezli iki deprem birçok ilde olduğu gibi Diyarbakır merkez ve ilçelerinde de hissedilmiştir.  Yaşanan depremde şehir merkezinde 2’si boş olmak üzere 8 bina, ilçe ve köylerde 12 yapı(tek katlı yapılar) yıkılmıştır. Birçok sayıda bina hasar görmüştür. Merkezde yıkılan 6 binadaki arama kurtarma çalışmaları ne yazık ki 12 gün boyunca sürmüş, 18.02.2023 itibarıyla sonlandırılmıştır. Her ne kadar depremden sonra yıkılan bina sayısı 8 bina olsa da daha sonrasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yaptığı hasar tespit çalışmalarında en son verilerine göre kentimizde 35 yıkık yapı, 60 acil yıkılması gereken yapı, 4200 ağır hasarlı yapı ve 3200 orta hisarlı yapı olduğu tespit edilmiş olup hasar tespit çalışmaları halen devam etmektedir. Ağır ve orta hasarlı binaların yıkılması ya da güçlendirilmesi gerekmektedir. Yapıların yıkılması ve molozlarının kaldırılması sırasında toplum sağlığını etkileyecek birçok sorun açığa çıkmaktadır. Yıkılmış ve yıkılması gereken binaların yaşı düşünüldüğünde birçoğunun asbestin üretim ve kullanımının yasaklandığı tarih olan 01.01.2005 öncesinde inşa edildikleri anlaşılmaktadır. Haliyle eski binaların yapımı sırasında kullanılan beton ve çimento gibi inşaat malzemesi içeriğinde asbest bulunmaktadır. Yeni binalar için ise binanın birçok bölümünde yalıtım, ısıtma ve soğutma sistemleri, izolasyon ve kaplama malzemeleri gibi asbest içeren ürün ve malzemeler bulunabilmektedir.”

‘Asbestoz, akciğer kanseri, plevral kalınlaşma ve mezotelyoma gibi ciddi akciğer hastalıklarına neden olabilir’

Akciğer hastalıklarına yol açan asbestin zararlarına ilişkin Akengin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Asbest; uzun ince lifler ve lif demetleri şeklini alan, doğal olarak oluşan bir grup mineral için kullanılır. Bu mineraller biyolojik olarak parçalanamaz, büyük bir gerilme direncine sahiptir, ısıyı zayıf bir şekilde iletir ve yağmur suyu gibi hava koşullarına karşı nispeten dirençlidir. Bu özelliklerinden dolayı asbest, tüm dünyada, özellikle kazanlar ve ısıtma kazanları dahil olmak üzere yapı ve yalıtım malzemelerinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Asbest içeren malzemenin hasar görmesi, havaya karışan ve kolaylıkla solunabilen küçük asbest liflerinin salınmasına neden olabilir. Akut olarak toksik olmasa da asbest lifleri akciğerlerde uzun süre kalabilir ve asbestoz, akciğer kanseri, plevral kalınlaşma ve mezotelyoma gibi ciddi akciğer hastalıklarına neden olabilir. Bu hastalıklar, 10-50 yıl gibi uzun latent dönemlere sahiptir ve tüm asbest türleri ile ilişkilidir. Deprem sonrası hasar gören ve yıkılan binaların enkazlarının kaldırılması (temizliği) sırasında asbest içeren yapı ve yalıtım malzemelerinin toplanması, parçalanması ve bertaraf edilmesi ihtiyacı doğacaktır. Bu işin çoğu geçici işçiler, gönüllüler ve asbestin tehlikelerinin farkında olmayan ve asbest içeren materyali tanımlayamayan yerel sakinler tarafından yapılmaktadır. Gözlemlediğimiz kadarıyla işçilere ilk etapta uygun kişisel koruyucu ekipman sağlanmamaktadır, bu da uzun vadeli sağlık sorunlarına sebebiyet vermektedir. Temizleme işlemlerinin bir sonucu olarak, yerel çevrede molozların döküldüğü hafriyat sahasına yakın yerlerde yaşayanlar için tehlike oluşturacak şekilde asbest içeren atık birikimi olabilir.”

‘Solunabilir asbest salınımı ıslatılarak en aza indirilmeli’

Asbest içeren malzemelerin yerlerinin belirlenip risk değerlendirmesinin yapılması gerektiğini belirten Akengin, alınacak önlemleri şöyle sıraladı:

“•Temizlik işine katılan kişiler riskler ve en iyi uygulamalar hakkında yeterince bilgilendirilmeli,

•Solunabilir asbest salınımı ıslatılarak en aza indirilmeli,

•Kişilerin asbest ile teması en aza indirilmeli,

•Asbest içeren malzemeler diğer atık ürünlerden ayrılmalı, güvenli bir şekilde depolanmalı ve atılmadan önce uygun şekilde etiketlendiğinden emin olunmalı,

•Atığın onaylanmış bir şekilde bertaraf edildiğinden emin olunmalıdır.”

‘Asbest atıkları yakılarak atılamamalı’

Yıkımla ilgili personelin sağlık açısından bilgilendirilmesine işaret eden Akengin, “Yıkım ve molozların kaldırılması sırasında çalışan işçilerin korunması için doğru bilgilendirme yapılmalı ve yeterli kişisel koruyucu donanım sağlanmalıdır. Asgari bir önlem olarak işçilere eldiven, gözlük, tek kullanımlık giysi veya yedek giysi (işçilerin kirli giysileri eve götürmemesi için) ve tek kullanımlık toz maskeleri sağlanmalıdır. Kirlenmiş giysiler ve koruyucu ekipman, diğer asbest içeren malzemelerle aynı şekilde imha edilmelidir. İşçiler için yıkanma tesisleri sağlanmalıdır. Asbest liflerinin şantiye dışına yayılma riskini en aza indirmek için yemek yemeden, içmeden veya önce ve eve dönmeden önce yıkanmaları gerektiğinin farkında olduklarından emin olunmalıdır. Asbest içeren malzemeler imha edilirken; uygun şekilde eğitilmiş personel tarafından imha edilmelidir. Asbest atıklarını dökme olarak taşımak en iyisidir. Nakliye sırasında, toz ve liflerin dışarı çıkmaması için kapların kapalı veya sızdırmaz olmalıdır. Asbest atıkları bertaraf edilmeden önce diğer atıklarla karıştırılmamalıdır. Asbest içeren malzemeler, asbest liflerinin salınmasını önleyecek şekilde tasarlanmaları koşuluyla, düzenli depolama alanlarında bertaraf edilebilir. Böyle bir sahanın bir astarı ve sızıntı suyu toplama sistemi ve yeni biriken atıklar için uygun bir inert malzeme tabakası ile kaplanacak bir sistemi olacaktır. Daha sonra gelişebilecek maruziyeti önlemek için, tasarlanmış atık depolama sahası içinde, sızıntı suyu üst kuyuları ve gaz çıkarma kuyuları gibi gelecekte inşaatların olabileceği bir yere asbest atığını atmamaya özen gösterilmelidir. Tasarlanmış düzenli depolama alanlarının olmaması veya depremden zarar görmesi durumunda, asbest atıklarının geçici olarak depolanacağı yerler belirlenmeli ve hazırlanmalıdır. Kesin coğrafi koordinatlar da dâhil olmak üzere, asbest atıklarının bertaraf edilmesi için konumların bir kaydının tutulması sağlanmalıdır. Asbest atıklarını yakılarak atılamamalıdır. Bina enkazı yığınlarının olduğu alanlara ve yıkım alanlarına ve atık alanlarına erişim kısıtlanmalı, özellikle çocuklar uzak tutulmalıdır. Deprem ile birlikte toplum sağlığını etkileyen ve kötüleştiren birçok soruna ek olarak asbestin yaratacağı sorunların da eklenmemesi için ilgili kurumların bütün bu hususlara dikkat etmesi ve bu konun muhatabı emek meslek örgütlerinin, bilim insanlarının görüş ve önerileri dikkate alınmalıdır” ifadelerini kullandı.

Editör: Ali Abbas Yılmaz