Eğitim Sen Diyarbakır Şubeleri 2022-2023 yılının sona eren ilk yarısına dair raporunu açıkladı. Raporda eğitim alanında yaşanan sorunlara yer verildi. Raporu açıklayan Eğitim Sen “2’ Nolu Şube  Başkanı  Hasan Çıtırk, “Türkiye’de eğitim sistemi uzun süredir ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakılırken, eğitimin temel sorunlarına yönelik çözümsüzlük politikaları 2022/’23 eğitim öğretim yılının ilk yarısında artarak sürdürülmüştür” dedi. Çıtırk tarafından açıklanan rapor’da şöyle: “Siyasi iktidar ve MEB’in anadilinde, demokratik, kamusal, bilimsel eğitim anlayışını dışlayarak hayata geçirdiği uygulamalar eğitimin niteliğinde yaşanan gerilemeyi hızlandırmıştır. Eğitimde ticarileşme ve eğitimi kendi siyasal-ideolojik hedefleri tüm hızıyla sürmesi, okulların fiziki altyapı ve donanım eksikliklerinin giderilmemesi, kalabalık sınıflar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, çocuk ve gençlerin dini cemaat ve vakıfların kreşlerine ve yurtlarına yönlendirilmesi, çocuklara yönelik taciz ve istismar vakaları devam etmektedir. Öğretmenlik Meslek Kanunu ile “eşit işe eşit ücret” uygulamasına son verilmesi, ataması yapılmayan öğretmenler gibi çok sayıda sorun eğitim sisteminin çözüm bekleyen sorunları olarak geçtiğimiz öğretim yılında da varlığını sürdürmüştür. Ülkedeki etnik, dilsel, kültürel çeşitlilik ve inanç çeşitliliği, eğitim programlarında ve ders kitaplarında neredeyse hiç yansıtılmamaktadır. Türkiye’de çeşitli nedenlerle eğitime erişimde, kız çocukları, mülteci çocuklar, anadili farklı olan çocuklar, engelli çocuklar ve geçici koruma altındaki çocukların dezavantajları günden güne artarak devam etmektedir. Türkiye’de milyonlarca çocuk ve gencin eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanması için gerekli adımlar atılmaz iken, milyonlarca çocuk ve gencimizin ağırlıklı olarak ekonomik sorunlar nedeniyle eğitime erişim hakkını ihlal eden uygulamalar sürmektedir. Kamusal eğitimden uzaklaşmanın iki temel sonucu bulunmaktadır: Birincisi, devlet okulu ve özel okullar arasındaki ayrımı, eşitsizliklere yol açacak biçimde derinleştirmektir. İkincisi ise kamusal eğitimin tasfiyesi devlet okullarını da ayrıştırarak zenginle yoksula ayrı ayrı ‘devlet okulu’, hatta aynı devlet okulu içinde gelir durumuna ya da başarı düzeyine göre farklı sınıflar/şubeler oluşturulmasının önü açılmıştır. hasan çıtrık

Öğrenciler temel gıdaya ulaşması zorlaşmış

Derinleşen ekonomik kriz, hız kesmeden devam eden zamlar, gerçek enflasyonun üç haneli rakamlara ulaşması ve alım gücünün gün geçtikçe düşmesi mutfaktaki yangını büyütürken artık temel besin gıdalarına dahi ulaşmak zorlaşmıştır. Çocuklar için beslenmenin önemli olduğu koşullarda süt, yumurta, peynir, zeytin vb. gibi temel gıda ürünlerinin fiyatı 3-4 kat artmıştır. Bu koşullarda çocuklarına her gün ayrı bir beslenme hazırlamak durumunda kalan aileler eti, sütü, meyveyi, kuruyemişi geçelim yumurtayı, peyniri ve zeytini bile alamaz hale gelmiştir. Türkiye’de bugün her 5 çocuktan biri derin yoksulluk sorunları ile yüzleşmekte, yeterli ve besleyici gıdaya ulaşamamaktadır. Bu noktada yapılacak en acil eylem, bir an önce okullarda kamunun öğle yemeği hizmeti sunmasıdır.

“Sosyal ve özlük haklarımıza ilişkin talepler görmezden gelindi”

2022/’23 eğitim öğretim yılının ilk yarısında öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarına ilişkin sorunları Millî Eğitim Bakanlığı’nın yine gündeminde olmamıştır. Yıllardır ekonomik, sosyal ve özlük haklarımıza ve geleceğimize yönelik talepler görmezden gelinirken, insanca yaşam ve insan onuruna yakışır ücret talepleri yok sayılmıştır.

“‘Eşit işe eşit ücret’ ilkesi filen ortadan kaldırılmıştır”

Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) düzenlemesinin 14 Şubat 2022 tarihinde Resmî gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesinin ardından 19 Kasım 2022 tarihinde Kariyer Basamakları Sınavı yapılmış ve kamuda yıllardır uygulanan “eşit işe eşit ücret” ilkesi fiilen ortadan kaldırılmıştır. Türkiye’deki bütün eğitim kurumlarında 15 Ocak 2023 itibariyle “eşit işe eşit ücret” uygulaması bizzat siyasi iktidar ve MEB eliyle kaldırılmıştır. Öğretmenlik Meslek Kanunu çerçevesinde yapılan Kariyer Basamakları Sınavı sonrasında “başöğretmen” ve “uzman öğretmen” unvanı alan öğretmenler aynı derece ve kademede görev yapan öğretmenlerden daha yüksek maaş alacaktır. Örneğin 1. ve 2. derecede olan bir “başöğretmen” aynı derece ve kademedeki meslektaşından 4 bin 944 TL daha fazla maaş alacaktır. Benzer şekilde 1. ve 2. derecede olan bir “uzman öğretmen” ise aynı derece ve kademedeki meslektaşından farklı bir iş yapmadığı halde 2 bin 472 TL daha fazla maaş alacaktır. Örneğin bir okulda aynı derse girip, tamamen aynı müfredatı işleyen öğretmenlerden kariyer basamakları sınavına girmeyen normal bir öğretmen 12 bin 500 TL, “uzman öğretmen” 15 bin TL, “başöğretmen” 19 bin TL maaş almaktadır. Aynı işi yapan öğretmenler arasında sadece derece ve kademeden kaynaklı maaş farklılığı olabilir. Bu kadar yüksek maaş farklılığının olduğu bir eğitim sisteminde eşitlikten, adaletten ve nitelikli eğitimden bahsetmek mümkün değildir. Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) ve Kariyer Basamakları Sınavı (KBS) sonrasında aynı sınıfta, aynı konuyu anlatan bir öğretmenin sırf unvanı farklı olduğu için farklı maaş alması doğru değildir.

“Eğitim harcamalarında yük velilerin omzunda”

Eğitim sistemi, her geçen yıl daha fazla paralı hale getirilirken milyonlarca öğrenci velisi çocuklarını okutabilmek için bütçelerine göre çok yüksek rakamlarla harcama yapmak zorunda bırakılmaktadır. Her yıl eğitimde ve diğer kamu hizmetleri alanında çeşitli adlar altında yapılan ‘büyük soygun’a artık son verilmeli, herkes için gerçek anlamda eşit ve parasız eğitim hakkı hayata geçirilmelidir. tüm eğitim masraflarının devlet tarafından üstlenildiği, zenginle fakirin aynı eğitimi aldığı koşulların oluşturulması gerekmektedir.

OHAL ve ihraçlar

OHAL sürecinde ihraç edilen kamu emekçileri çok ciddi zorluklarla karşı karşıya kalmış, aralarında eğitimci ve akademisyenlerin de olduğu 60’ı aşkın KHK’liyaşadıkları haksızlığa dayanamayarak intihar etmiştir. KHK ihraçları ile eğitim ve bilim emekçilerinin sadece işleri ellerinden alınmamış, uzun uğraşlar sonucunda kazandıkları mesleklerini yapmaları engellenmiş, kendilerinin ve ailelerinin yaşamları adeta kâbusa dönüştürülerek, eğitim ve bilim emekçileri açlığa mahkûm edilmiştir. 685 sayılı KHK ile 23 Ocak 2017 tarihinde kurulan ve 22 Ocak 2023 tarihinde görev süresi dolacak olan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu çalışmalarını tamamladığını açıklamıştır. Görev süresi boyunca OHAL Komisyonu'na tam 127 bin 292 başvuru yapılmıştır. Komisyon, dosyaların 17 bin 960’ını kabul etmiş, 109 bin 332 dosya hakkında ise ret kararı vermiştir. OHAL Komisyonu’nun kendisini mahkemelerin yerine koyarak verdiği tüm kararlar hukuksuzdur. Haklarında herhangi bir yargı kararı bulunmayan, hukuken suç olmayan gerekçelerle ihraç edilen tüm kamu görevlileri bütün haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmeli.

“Mülakat sınavı ile sözleşmeli öğretmen alımında yaşanan adaletsizlikler sürüyor”

Siyasi iktidar, yıllardır kamu istihdamında liyakat yerine, siyasal-ideolojik yakınlık, sadakat ve yandaşlık ilişkilerine göre istihdam uygulamalarını benimsemiş, ülke tarihinde en yoğun siyasal kadrolaşma geçtiğimiz 20 yıl içinde yaşanmıştır. İlk uygulandığı andan itibaren tartışılan ve çok sayıda mağduriyet yaşanmasına neden olan mülakat sınavı ile sözleşmeli öğretmen alımında yaşanan haksızlıklar ve adaletsizlikler artarak sürmektedir.

Eğitimde yaşanan sorunlar sıralandı

İlimizde de ülke genelinde yaşanan sorunlar olmakla birlikte tespit ettiğimiz özgün sorunlar şunlardır. 1.Anadili Türkçe olmayan çocuklara anadilinde eğitim verilmemesi, 2.Kadrolu güvenceli istihdam yerine ücretli öğretmen görevlendirimesinin yoğun olması bazı ilçe ve  köylerde öğretmenlik mezunu olmayan kişilerin görevlendirilmesi, 3.Pandemi ile birlikte eğitim öğretime verilen ara sonucunda ortaya çıkan öğretim eksikliğinin telafi edilememesi, öğrenme eksikliğinin ortaya çıkması ve sonraki kademelere yansımasının görüldüğü, 4.Yerine yenisi yapılması kararı ile yıkılan okulların aradan  üç yıl geçmesine rağmen okullar tamamlanamamış, boşaltılan okulların öğretmen ve öğrencileri başka okullarda eğitim öğtetim faliyetlerinin sürdürüldüğü, 5.Yoksullaştırılan ailelerin okula devam eden çocuklarına yeterli beslenme imkanı sunamadıkları bu durumun derslerine yoğunlaşamama, öğrenme güçlüğü, hastalık, devamsızlık vb. durumların ortaya çıktığı, 6.İlimizde liyakatsiz atama ve görevlendirmeler; işyerlerinde çalışma barışının bozulmasına,  başta mobing olmak üzere eğitim emekçilerine çeşitli başlıklarda soruşturma ve özlük haklarının ihlaline neden olduğu, 7.Bazı okullarda seçmeli derslerin öğrencilerin ilgi  yetenek ve tercihleri doğrultusunda değil okul idarecilerinin keyfi uygulamaları sonucunda yönlendirilmelerin yapıldığı, 8.Sendikal faaliyetlerimizden dolayı antidemokratik uygulamalarla karşılaşıldığı üye ve yöneticilerimizin gözaltına alındığı; akabinde açığa alınarak anayasal güvence altına alınan sendikal mücadelemizin engellenmeye çalışıldığı, 9.Eğitim-Öğretim faaliyetlerini olumsuz etkileyen kimi durumlara yaklaşımda ‘’yandaşlık’’ esas alınarak kimi üyelerimize hukuksuz cezalar verildiği tespit edilmiştir.”

“Somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirilmiyor”

Raporun sonuç kısmında ise “Eğitim sisteminde yaşanan sorunların ülkedeki ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda yaşanan gelişmelerden ayrı olmadığı açıktır. Eğitim Sen, her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okulöncesinden üniversiteye kadar bilimin ve laikliğin değil, milliyetçiliğin, ayrımcılığın ve inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde anadilinde, kamusal, bilimsel, demokratik ve laik eğitim hakkı için mücadelesini kesintisiz sürdürmeye kararlıdır. 2022/23 eğitim öğretim yılının ilk yarısında eğitim alanında yaşanan gelişmeler, MEB’in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir derdinin olmadığını göstermiştir” denildi.

Editör: Haber Merkezi