Bir kibrit kutusunda kaç yürek kaç bilek' sığdırdın,kimleri kimleri sağdırdın' çok merak ediyordum.Kibrit kutusunu açtım ,başımı eğip yağmurlu gözlerle içine baktım. Bir de içinde ne göreyim kibrit çöpü yerine aşklar biriktirilmiş ve hepsi da yakmaya yanmaya hazır fitili çekilmiş birer bomba misal duruyorlardı....

Hem Aşka uçmayan kanada ne gerek vardı aşkta yanmayan kalbi neylesin Kibrit.....

Yılın son günü kibrit kutusu satmak için karlı sokaklarda dolaşan ve gece ısınmak için kibritlerini yakarken hayallere sığınan yoksul bir kız çocuğunun öyküsü gibiydi senin hikayen ve Kibrit Kutusundaki Aşk'ın....

Bir yaz gecesi ,hazan olsa gerek; ama gül açmıştı gecenin karanlığı yüzündeki güllerden.İlkin Antalya' liselerarası tiyatro festivalinde' bir kibrit KUTUSUNDAKİ devrimci bir aşkın yüceliğinde görmüştüm seni...Farklı dağların kalbi, kimsesiz bazlamaların sağır gözleriydik; ama kavgamız aynıydı,aşkımız aynıydı ve paylaştığımız ekmek de aynı gramajda ve dahi' aynı yüzü kızarmış ekmek' olmanın fiyatında idik...

Önyargının yargısal bir değerinin olmadığı, halkların kardeşliğinin bir kibrit çöpüne varana; ayvasına narına misali bir şiirdin sen ve en güzel akarsuda yol alıyordun mavi denizlere....Güzel günler görmek motorları maviliklere sürmek için....Çocuklar sana inanıyordu ve yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek sürecek bu kavga diye yemin ediyorlardı omuz omuza faşizme karşı direnerek...

Bir kitaptan ötesiydi kibrit kutusundaki aşklar ve dahi sen bir insandan öteydin yüreğinde sıkışan aşk ile düş ile umut ile dayanıyordun her seferinde ve ne rezil ne de rüsva ediyordun bizi. Bizi bizden çalıyordun.Bize umut bize gülümseyen tiyatro yüzü oluyordun...

Kibrit kutusundaki aşklar........

Ne aşklar biriktirmştin sen bir ben biliyorum bir de sen biliyordun Apo Özcan...

Şiirler okundu ,harfler teker teler doğrandı ,kelimeler yıkandı cümleler merdanede kurutuldu ve paragraflar bir paragraf diziminde ipe asıldı..... Ama bütün bütün hepisnde gözyaşı damlıyordu sen gittin diye...

Takvimler şöyle yazıyordu Hazirana hazana yolcu kalmasın diye. Ve birer birer yolculuyordu dostlarını' Yahya Kemal Beyatlı aşk' rıhtımından. Ne bir kol' ne de bir mendil bile sallamadan mendilimden kan sesleri damlayarak...

"Artık demir almak günü gelmişse zamandan,

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. "

Ahmet Arif,

Nazım Hikmet,

Cahit Zarifoğlu,

Abdurrahim Karakoç,

Mina Urgan ,

Cemil Meriç ,

Ahmet Haşim ,

Payami Safa.....

Yetmez bir de Kafka, Charles Dickens, Maksim Gorki ve son yolcu..... SEN......

Haziran'da' ölmek zordu daha da zorlaştırdın sen.Haziran'da ölmek imkansız olsun ve yasak olsun...Haziran takvimlerden çıkarılsın ve adı kahpe olsun, cellad olsun haziran'ın....Haziran'da ölmek yasak olsun....

Aşk artık nal toplayacak bu vakitlerde doğruların bileğini aşkların yüreğini' incittiği haziran ayında ...Acılar demliyor şimdi gökyüzü bugün... Hüzün yolluyor çiçekler..Çünkü daha seninle Gece Gürültüleri'nde insana dair gürültüler yapacak ve edebiyatın suyunu çıkaracaktık...

Sen.' Hayyam'ın "Ben haram ile helali karıştırmam... Dost ile içilen 'rakı' helaldir, 'puşt' ile içilen su bile haram."deği mısralardaki dost idin ve seninle bir bardak şarap içilmeliydim elbet, bütün günahlara inat...

Dön baba dön, dönem dönem dönmeye çalışan dönme dolap bir çocukluğum vardı ve sen inadına dön çocukluğum diyordun bilmem hangi sensiz bilinmeze doğru.......

"Dön Benim Çocukluğum

yalnız bir düşüm ben

aymışım, baştan çıkmışım

derin, çılgın sulardan çıkıp

dingin, sığ sularda boğulmuşum

dön benim çocukluğum

dön benim gökeriğim

sevincim, gülüşüm, oyunlarım

yitirdiğim asi ruhum, dön

hayatın derdi başından aşkın

dön benim su gönüllüm

uçurtmalarınla, bilyelerinle

bütün yaramazlıklarınla dön

bak yine orda

güneşin olduğu yerde

yağmur sonrası rengarenk bir aşk

tut ellerimden, geçelim altından

yine seninle yeniden başlasın hayat"

Abdullah Özcan