Özel Haber: Gözde Çağrı Özköse

Genellikle kendi kişisel deneyimlerini, günlük yaşamın absürt veya komik yanlarını, toplumsal meseleler gibi konuları ele alan komedyenler, hükümet politikalarını ve toplumsal meseleleri mizahla ele alarak geniş bir izleyici kitlesi tarafından destekleniyor. Ancak stand-up'ın popülaritesi ve etkisi, siyasi baskılar ve ifade özgürlüğü endişeleriyle gölge altında. Birçok politik komedyen, siyasi eleştirileri ve toplumsal gözlemleri için cesurca sahneye çıkarken, sansür, yargı baskısı ve toplumsal baskılara karşı karşıya kalma riskini göze alıyor. İfade özgürlüğü konusundaki endişeler, komedyenlerin kendilerini bazen otosansür uygulamaya teşvik ediyor ve bu da politik mizahın önemli bir aracı olan stand-up'ın sınırlarını daraltıyor.

Stand up gösterisi atmosferini yerinde izleyerek yaptığımız gözlemlere göre, stand up komedyenleri sahnedeyken video çekilmesini tercih etmiyor. Konuyu haberleştirmek adına stand up komedyenlerine de bilgi vererek gittiğimiz gösteride sahne alan komedyenler zaman zaman kamerayı kapatmamızı rica ediyorlar. Son dönemde pek çok stand up komedyeninin sosyal medyada linç edildiği, CİMER’e şikayet edildiği, emniyete ifade vermeye çağrıldığı bilgisini aldığımız komedyenler sansür ve baskıdan şikayetçi. Stand up komedyenleri üzerindeki baskıların tutuklama boyutlarına ulaştığı şu dönemde, yaşadıkları sorunları kendilerinden dinledik.

‘Yoksulun sadakası gülen yüzüdür’

Stand Up komedyenlerinin de izleyicisinin de yalnız insanlardan oluştuğunu belirten Stand Up komedyeni Doğuş Ok, bir gün bir arkadaşıyla birlikte, Ankara’da yapacak bir şey bulamadıkları için bir Açık Mikrofon Stand Up etkinliğine gittiğini ve bunun da kendisini zaman içinde Stand Up sanatına yönelttiğini ifade etti. Açık Mikrofon etkinliklerinde salona izleyici olarak gelen herkesin sahnede 5 dakikalık hakkı olduğunu belirten Ok, Stand Up sanatını şu şekilde tarifledi: “Stand up, tek kişinin yazdığı, tek kişinin yönettiği, tek kişinin oynadığı, ışığa, orkestraya veya başka bir şeye ihtiyaç duyulmayan bir tiyatro çeşidi. Burada materyal de sizsiniz, hikaye de sizin hikayeniz, orada tek başınasınız ve insanlara bir hikaye anlatıyorsunuz. Açık Mikrofon ise herkesin sahnede beş dakikasının olduğu bir etkinlik çeşidi. Orada bulunan herkes çıkıp hikayesini anlatabilir. Biz de arkadaşımla beraber sahnedeki hakkımızı kullandık ve şimdi de iki yıldan fazladır beraber stand up yapmaya devam ediyoruz. Hikayemi anlattığım zaman insanlardan aldığım geri dönüş hoşuma gidiyor. Ben şiddete karşı bir insanım. Pasifistim. Zaman içinde şunu farkettim. Ben öfkelendiğim zaman öfkemi şaka yaparak atlatıyorum. Bu benim savunma mekanizmam gibi. Ama ben bunun yerine kendi öfkemin mizahını yapmayı seçtim. Buz Çağı filmindeki Syd vardı hatırlarsınız. O filmde çok güzel bir sözü var. «Ben şaka yapmasam ağlardım» diyor. Benim durumum da biraz böyle.» Stand Up sanatına neden ilgi duyduğunu anlatan Ok, şu ifadeleri kullandı: «Ortaokulda bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenimiz vardı. Bize zekat ve fitre anlatıyordu. O zaman öğretmene yoksulsak ne yapacağımızı sormuştum. Bana, «Yoksulun sadakası gülen yüzüdür» demişti. O zaman karar verdim, ben insanları güldürecektim.”

‘Kürt komedyenler sosyal medyada hedef gösteriliyor’

Son dönemde sosyal medyada pek çok Kürt Stand Up komedyeni olduğu görüşünün gerçeği tam olarak yansıtmadığını ifade eden Ok, “Örneğin Tuz Biber’in ekibi var. Orada kaç Kürt komedyen var? Bir. O devasa ekipte bir Kürt komedyen var. BKM Mutfak’ta kaç Kürt komedyen var, bir iki tane. Bu ülkenin %20’si Kürtse burada bir kaç Kürt komedyen olması fazla mı? Bu bir kaç komedyen niye rahatsız etsin ki sizi? Kürt komedyen çok deyip, bunların Kürt şakaları yapmasından rahatsız olup bunu sosyal medyada paylaşan hedef gösterenler de var.» Stand Up gösterilerin yapıldığı sahnelerin son derece özgür olduğunu, ancak sosyal medyada linç kampanyaları yüzünden pek çok komedyenin, özellikle politik mizah yapan komedyenin tedirgin olduğunu ifade eden Ok, «Açık Mikrofon’a gelen bir ülkücü kardeşimiz vardı. Birebir bir ülkücü prototipi. Bıyık, kıyafet, duruş, tespih. Başta bize karşı biraz önyargılıydı, biz ona karşı önyargılı değildik. Şimdi o da bizle aynı frekansa geldi. Çünkü zamanla insanlar anlıyor o sahnedeki kişi bir durumu, bir toplumu anlatıyor kendisini değil, ve bunu da köpürterek anlatıyor. Bu nedenle komedyenleri yargılamamak lazım”diyerek, stand up sahnelerinin toplumların birbirlerini anlamalarında da etkisi olduğunu dile getirdi.

Türkiye politik mizahta batıdan geride

Türkiye’de politik mizahın batıya göre, Türkiye koşullarından dolayı geciktiğini belirten Ok, şöyle konuştu: “Stand Up bence ilk olarak Antik Yunan’daki tiyatro ile başlamıştır. Tek kişilik tiyatrolarda adam mesela tanrıları eleştiriyor, kralını eleştiriyor, halkı eleştiriyor, durumları eleştiriyor, politik bir duruş sergiliyor. Batı bunu bir az daha erken kabul etti. Türkiye’de ilk Stand Up’çı Orhan Boran. O buna «Ayaküstü mizah» diyordu. Türkçeleştirmişti, çok da hoşuma gitmişti o ifade. Daha sonra Stand Up komedi Amerika’da büyük bir atılım yaptı. Hatta Muhteşem Bayan Maisel diye bir dizi var, bütün stand up komedyenleri bunu izlemiştir. Türkiye’de politik komedi dediğimiz zaman 90’larda, skeç tarzında politik hicivler yapılmış. Olacak o kadar geliyor akla. Ben onun bölümlerini ilk izlediğimde şunu söyledim, ben o zaman söylenen şeyleri şimdi söylemeye cesaret edemem. Buna rağmen hiç kimse yargılanmıyor. Daha sonra baskı arttıkça toplumlarda, bu Türkiye dışında da böyle, politik mizahı yapan kişiler onu kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde, kibar bir şekilde yapmaya başladı. Zgmunt Bauman’ın bir sözü var, «Sosyal medya bir tuzak», aynen dediği gibi, insanları kendi düşüncemize göre kategoriliyor, kendi düşüncemize yakın olanları kabul ediyoruz. Bu da herkesi zaman içinde bir yankı odasına hapsediyor. Bu yüzden de ben farklı görüşlerle karşılaşmayı seviyorum. Bu aynı zamanda toplum için de iyi bir şey, ufuk açıcı bir şey.”

Underground stand up gelişiyor

Türkiye’de hemen her stand up komedyeninin, stand up’a Cem Yılmaz izleyerek ilgi duyduğunu belirten Ok, şöyle devam etti: “Türkiye'de stand-up yapanlar Cem Yılmaz'ı izleyip başladı bu işe. Kimse inkar etmesin. Hatırlıyorum Diyarbakır'da o zaman video cdler çıkmıştı. Cem Yılmaz'ın 'Bir Tat Bir Koku' seti vardı. 6 CD. Evimize gelmişti. Bütün mahalli çocuklar oturduk, izlemeye başladık. İzlerken bir arkadaşımız vardı, bir saatlik sette hiç bir şeye gülmedi, en başta traş olan bir adam vardı, Cem Yılmaz gelip arkadan kafasına vuruyordu. Arkadaş bir tek buna güldü. O zaman şunu da idrak ediyorsunuz. Herkes stand up seyircisi olamıyor. Stand up seyircisi de bu anlamda biraz nişleşmez zorunda kalıyor. Stand up komedisi herkese hitap etmiyor. Eğer eğlenmiyorsanız şunu diyebilirsin, stand-up komedisi bana göre değil. Ben şu komedyenlerin şu tarzlarını seviyorum diyebilirsin. Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan ya da bir ara Beyazıt Öztürk vardı. Doğu Demirkol çıktı. Daha sonrasında underground stand up ortaya çıkınca yeni yüzler de çıkmaya başladı. Stand up gelişmeye başladı, şakalar gelişmeye başladı. Anlatımlar ve hitap gelişmeye başladı. Seçilen kelimeler bile gelişmeye başladı. İnsanlar artık gereksiz kelime kullanmıyor. O kadar güzel kelime seçimleri, o kadar güzel yapıyor ki yani hiç sıkılmadan o seti izleyebiliyorsun.”

‘Sosyal medya linçlerinden malzeme çıkarıyoruz’

Stand up komedinin herkese hitap etmediğini, sahnede her ne kadar özgür ve birleştirici bir atmosfer ortaya çıksa da, sosyal medyada hemen hemen her stand up komedyeninin zorbalığa ve lince maruz kaldığını hatırlatan Ok, “Sahnelerimizden kimi kesitler sosyal medyada kısa kısa paylaşılıyor. Bu kesitleri izleyen insanlar konteksin dışına çıkıyor. Sosyal medyada da karşımıza çıkıyor. O set içinde asıl konu olmayan bir şeye takılıp öfkeleniyor. Gül, geç neden buna bir anlam yüklüyorsun. Niye kendine doğru çekiyorsun. Mesela sen politik mizah yaptığında senin politik görüşünde olan insanlar seni izleyecek, olmayanlar sana karşı çıkacak. Hatta daha ileriye gidip siber hakaretlere maruz kalacaksın, ölüm tehditleri alacaksın. Seni mahkemeye vermekle tehdit edecekler. Seni sindirmek için her şeyi yapacaklar ama o insanları unuttuğu şöyle bir şey var. Stand-up komedyenlerinin çoğu bu işten para kazanmıyor. Yani gariban, yoksul çoğu zaten yalnız, kimsesiz. Sen yoksul gariban ve kimsesiz insana saldırarak egonu tatmin ediyorsun. Komik bir şey anlatmış, sen gülüyorsan gül. Niye kötü yorum yapıyorsun ki ne geçti eline. Öte yandan o kişinin cehaleti ve öfkesi bize de şaka olarak geri dönüyor. bu komedyenin savunma mekanizmasıdır. Bu can sıkıcı olayı ofansif mizah olarak bir daha kullanıyoruz. Sen adama malzeme veriyorsun. İster mi insan bunu? Sevmediğin bir insan şu an bunu bir yerlerde anlatıyor ve tüm salon da ona gülüyor. O yüzden sadece şunu diyorum, yapmayın.” ifadelerini kullandı.

Taliban ilk komedyenleri idam etti

Siber zorbalık ve linçlenme durumunun kendisinin de çok başına geldiğini belirten Ok, stand up sahnelerinde değinilen kayyum meselesi gibi, kültürel farklılıklar gibi durumlardan dolayı pek çok komedyenin yargının sopasıyla da karşı karşıya kaldığını anlattı. Ok devamında şu ifadeleri kullandı: “Kimi arkadaşlarımız setlerinde yaptıkları şakalar nedeniyle ifadeye çağırıldı. Ama bu setleri izliyorsunuz, bunu şikayet eden kişi neyden rahatsız olmuş olabilir anlayamıyorsunuz. Yine bir şeyleri bağlamından kopardıklarını görüyorsunuz. «Şunu mu kastetin, şunu mu demek istiyorsun?» Bir grup insan olayı farklı yönlere çekip seni suçluyor. Komedyenlerin susturulması bana çok barbarca geliyor. Taliban ilk Afganistan'ı ele geçirdiği zaman komedyenleri idam etmişler. Komedyenler susduğu zaman herkes susar.» Türkiye’de her şeyin ölüm kalım meselesine çevrildiğini vurgulayan Ok, «Bizde her şey ölüm kalım meselesine dönüştürülüyor. Mesela spor müsabakalarına bakıyorsun, rakip takımın taraftarını elinden gelse öldürecek, hakaretler, küfürler.. Bu sahnede de böyle, komedyenin söylediği bir şey adamı rahatsız ettiyse bu da ölüm kalım meselesine dönüyor. Bunu susturmamız lazım diye düşünüyorlar. Komedyen dediğin kişinin toplumu değiştirme gibi bir şansı yok. Onun sahnede söylediği şey senin yaşamını nasıl zorlaştırabilir söyledikleriyle? Senin hayatını o zorlaştırmıyor ki, o zaten varolan bir şeyi dile getiriyor. Odadaki fili konuşuyor. O kutsal ineği de bazen öldürüyor. Bunlara inanıyorsun ama bu çok saçma diyor” diye konuştu.

Politik mizah barların alt katlarına sıkıştı

Komedyenlerin karşı karşıya olduğu politik baskı karşısında daha farklı tür şakalara yönelmek zorunda kaldığını, böyle durumlarda da çok fazla “belaltı” şaka yapmakla suçlandığını söyleyen Ok, “Hiç derinlikli şaka yapmamakla suçlanan komedyenler var. E tamam ama derin konulara girdiği zaman linç yiyecek. Gariban insanın arkasında kimse yok. Halk da onu linçliyor. Komedyenlere karşı bir nefret suçu işleniyor ve bu serbest. Hiç bir cezası yok. Adam mecburen cinsel şakalar yapmak zorunda kalıyor. Bu işi profesyonel yaptığını düşünsene bu işten para kazanıyorsun, aldılar seni birkaç ay ya da birkaç yıl bu işten seni men ettiler, para da kazanamayacaksın. Bir daha sahneye de dönemeyeceksin. Para kazanamadığın bir yerde kimse sana dönüp bakmayacak, kimse sana destek olmayacak. Unutulup gideceksin çünkü dedim ya komedinin toplumda şöyle bir algısı da var, komedyen soytarı, kimse soytarıları ciddiye almaz. Kimse soytarıya iş de vermez. Doğu Demirkol zaten dizisinde onu anlatıyor. Gidip Acun’un yarışmasında başarısız olmuş, beni yüz bin kişiye yuhalattılar diyor. Sonrasında iş görüşmesine gidiyor, orada da dalga geçmeye devam ediyorlar, sokaklarda durdurup siz yuhalanan adam mısınız diye soruyorlar. Bilgisayar mühendisi olmasına rağmen toplum artık ona bilgisayar mühendisliği yaptırmıyor. Çünkü sen yuhalanan bir komedyensin diyor. Şimdi böyle bir durumda komedyen eğer ana akım bir komedyen olmak istiyorsa, bu işten para kazanmak istiyorsa, çok ince bir buzda yürümesi gerekiyor, bazı konulara girmemesi gerekiyor” diyerek, bu nedenle Türkiye’de politik mizahın barların alt katlarında, küçük sahnelerinde underground stand up sahnelerine sıkıştığının altını çizdi.

Komedyen toplumun aynası

Diyarbakır’da Rastak konseri Diyarbakır’da Rastak konseri

Dünya genelinde de politik mizahın pek çok örneğinin görüldüğünü belirten Ok, şu örnekleri verdi: “Balkanlarda inanılmaz ofansif şakalar yapan stand up komedyenleri var. Onların ortak yönü herkesin hükümetten, yoksulluktan ve yolsuzluktan şikayetçi olmaları. Hepsi kaçıp gitmeyi düşünüyor. Ama oranın kültürü, devlet olgusu Türkiye gibi değil. İstedikleri gibi politik şaka yapabiliyorlar ve bu da onların kültüründe yerleşmiş gibi görünüyor. Devlet gidip o adamla uğraşmıyor. ABD’de de çok politik mizah yapan komedyenler var. Bir komedyen var mesela, diyor ki «Amerika dünyanın en büyük terörist devletidir. Bir operasyon yapacaksanız Washington’dan başlayın.» Ama bunu çok şık bir şekilde yapıyorlar. Gidip sahnede tek başına politik görüşünü aktarırsan bu manifestodur. Bunu insanları güldürerek yapıyorsan bu politik mizah oluyor. O da çok zor, herkes yapamıyor politik mizahı. Çünkü rencide etmemeniz lazım insanları. Rahatsız edebilirsiniz ama rencide edemezsiniz. Bir toplumu, bir bölgeyi, bir insan grubunu hedef gösteriyorsanız o bence yanlış.”

Stand up komedyeninin toplumun aynası olduğunun altını çizen Ok, “Bu da yanlış anlaşılıyor bazen. Biz bazen toplumdaki cehaleti de tiye alıyoruz. Toplumun aynası gibi. Komedyen bir şey görüyor, bunun yanlış olduğunu düşünüyor, ve onu anlatıyor. Bunu sahnede anlatıyorsanız, oraya gelmiş stand up seyircisine anlatıyorsanız o bunun farkındadır ama sosyal medyada bu gibi durumlarda yine öfke ve linç ile karşılaşıyoruz” dedi.

Kadın komedyenlere karşı nefret suçu işleniyor

Dezavantajlı grupların, engellilerin, LGBTİ bireylerinin, kadınların stand up sahnelerinde yer almasının önemine değinen komedyen Ok, bu grupların maruz kaldıkları haksızlıkların, ezilmişliklerinin sahnede dile getirilmesinin toplumun da bu insanlarla empati kurmasının önünü açtığını belirtti. Kadın komedyenlere karşı nefret suçu işlendiğini belirten Ok, şu ifadeleri kullandı: “Son dönemde kadın komedyenlere karşı inanılmaz bir öfke var, hakikaten onlara karşı bir nefret suçu işleniyor, adam çıkıyor diyor ki «17 saat oldu hala gülmedim». Bu kafayla en büyük komedyeni çıkar, sen gülemezsin. Kadınların daha fazla sahnede olması lazım. Sahneyi, hayatı erkeklere bırakırlarsa o ülke ergen erkeklerden oluşan sadece ergen erkek şakalarına gülünen, çok gürültülü, rahatsız edici çok toksik bir ortam olur. Ama kadın girdiği zaman, sahnede ya da izleyici olarak, ortamın büyük ölçüde değiştiğine tanık oluyorsunuz. Herkes yumuşamaya başlıyor. Komedyenin söylediği sözler bile yumuşamaya başlıyor. Daha az küfür kullanıyor, daha az bel altı şaka yapıyor. Sırf kadının varlığından dolayı daha derin konulara girebiliyor. Kadınsız stand up gösterileri gerçekten çok leş bir hale geliyor. Çığlıklar atıp oradan oraya zıplayan, birbirine pislik atan maymunlar gözümün önüne geliyor. Fazlaca erkeklerin olduğu sahneden daha çok korkarım.”

Ana akım komedi korku nedeniyle politikleşemiyor

Stand Up sahnelerinin en genç komedyenlerinden Orhan Gürhan, ana akım stand up politiklikten uzaklaştıkça underground stand up’ın politikleştiğini ifade etti. Seçim dönemleri gibi dönemlerdeki politik atmosferin stand up sahnelerine de yansıdığını ifade eden Gürhan, “Aslında politiklikten uzaklaşan şey ana akım, bunun da nedeni çeşitli korkular ve yasaklar. Underground stand up hep politikti. Örneğin bir komedyen Mevlana’nın eşcinsel olmasına yönelik yaptığı bir şaka yüzünden tutuklanmıştı kısa bir süre için. Şakaları yüzünden ifadeye çağrılan, CİMER’e şikayet edilen komedyenler olabiliyor. Bu anlamda en büyük güvencemiz, bugünün aksine, sahnelerimizin kayıt altına alınmaması oluyor. İnternet ortamında «Gösterinin tamamı» diye yayınlanan bir iki saatlik videoların çoğu gösterinin tamamı değildir.” diye belirtti.

İnsanlar beğenmedikleri herkes tutuklansın istiyor

Genç olmasından dolayı diğer stand up komedyenlere politik anlamda göre daha korkusuz olduğu ifade edilen 19 yaşındaki Gürhan, konuya ilişkin şunları söyledi: “Genç olmamdan çok, yapabildiğim şaka o. Çok fazla anı şakası yazamıyorum, yapabildiğim şaka politik şaka. Politik mizahın zor olduğu söyleniyor ama Türkiye’de diğer ülkelere göre daha kolay. Çünkü insanlar olmaması gereken şeye güler, olması gereken şeye değil. Daha özgür bir ülkede belki gülünmezdi bu şakalara. Türkiye’de en büyük sıkıntı, sadece devlet anlamında da değil, insanlar da böyle. Sevmedikleri bir şey gördükleri zaman o kişi tutuklansın istiyorlar. Türk insanına göre kendi değerlerine laf edilmesi suç. Bir örnek vereyim, Ali İhsan Varol «İzmitliler pişmaniye sevmez» demiş bir programda. İzmitli Pişmaniye Severler Derneği bir basın açıklamasıyla dava açtı adama. Biraz sakin olmak gerekiyor.”

Halk da biraz rahat olmalı

Politik mizahın kendileri için risk teşkil ettiğini, ancak kendisinin henüz ülkedeki bu atmosferden direkt olarak etkilenmediği için korkmadığını ifade eden Furkan Bozdağ, “Bu şakalar sahnede izlediğiniz zaman çok da rahatsız edici gelmiyor ama yayınlamaya çekindiklerimiz, hatta asla yayınlamayacaklarımız tabii ki var. Bu sadece politik mizahta değil, geri kalan konularda da böyle. İnsanların değerleri onlar için kırmızıçizgi oluyor. Ülke olarak öyle bir rahatlığa henüz erişmedik. Bunu aşama aşama biz sağlamaya çalışıyoruz. Bu da ancak siyasi olarak rahatladıktan sonra başlar» dedi. Seçim döneminde politik mizahın o dönemki atmosfer nedeniyle biraz daha yoğunlaştığını ifade eden Bozdağ, geçmişte politik mizahın bugüne nazaran daha güçlü olduğunu hatırlattı. Bozdağ şöyle devam etti: «Ülkede siyaset komik olduğu için, komedyenler de halk da bundan besleniyor. Ancak ben her iki tarafa da, ya da kaç taraf varsa onlara yönelik şakalar yaptığım için sağdan da soldan da çok linç edildim. Sağdan da soldan da aynı oranda bir nefret gördüm. Evet, hükümet bu konuda daha rahat olmalı, ama halk da rahat olmalı. Bu tabuları da oluşturan yine insanlar, rahatlığı da oluşturan insanlar. Belli bir rahatlık seviyesine erişemediğimiz zaman her şey insanlarda tabu haline geliyor. Bir komedyen de bir şeye dikkat çekmek istiyor, o yorumu yapan, seni savcılığa bildireceğim diyen de dikkat çekmeye çalışıyor. Herkes bir yerden varolmaya çalışıyor. Ama her şeye rağmen stand up komedi daha yaygınlaşıyor ve bazı gerçekler de bu yolla çok güzel yansıtılabiliyor ve her yayılan stand up seti de bir diğer stand up komedyenine faydalı oluyor. Bu bu şekilde de anlatılabiliyormuşu görüyoruz. Stand up camiası da birbirini destekleyerek ilerlemiş oluyor. Bu da zaman içinde daha rahat olunmasını, politik şaka yapılabilmesini kolaylaştırıyor. Birlikte ilerliyoruz. Sütten henüz ağzım yanmadı, umarım yanmaz. Daha da rahatlayarak devam eder” ifadelerini kullandı.

Editör: Ali Abbas Yılmaz