Okuduğum romanların birkaçında rast geldiğimde önce önemsemedim, fakat daha sonra bu rastlantının artması beni bu araştırmaya mecbur kıldı. Artık okuduğum Kürt romanlarında Çerkez halkına dair geçen her bilgi daha çok ilgimi çekmeye başladı. Bu kadar sık mı geçiyordu, ben mi seçici olmaya başladım bilmiyorum ama bu çalışmaya başlarken işimin ne kadar güç olduğunu Çerkezlerle ilgili bilgi bulamadığımda yani elimin altında istediğim bilgileri bulamadığımda anlıyordum.

Kürtler ve Çerkezler tarihin hangi aşamasında karşılaştılar bunun peşine düşmeye karar verdim. Bu iki halkın tanışlığı nereden geliyordu. En çok ilgimi çeken ise Kürt erkeklerinin Çerkez kadını ile sevgileri, bu sevgi durumu, romanlara konu olabilecek kadar görünür hale gelmesi ve Kürt dilinde yazılmış dünyada en çok tanınan modern Kürt romanlarından birinin de bu sevgiyi işlemesi, her iki halkın birlikteliğine dair mutlaka bir şeyler yazılması fikriyle bu sınırlı çalışmaya başlamış bulunuyorum.

  

“Sîya Evînê”  Mehmed Uzun’un “Yitik Bir Aşkın Gölgesinde” adıyla Türkçeye çevrilmiş olan romanı bu çalışmanın başlangıç taşıdır. Romanın kahramanı Vanlı Memduh Selim bir Kürt aydını, ülkesi ve sevdası arasında kalıp her ikisini de yitiren Memduh Selim’in hüzünlü öyküsü. Dikkatimi çeken yazarın ısrarla “Çerkez” kadın vurgulamaları, oysa sevgilerinde engel değildi Çerkez ve Kürt olmak. Yani romanda Kürt-Çerkez çelişkileri işlenmiyordu, bir çatışma yoktu buna rağmen kadının Çerkez olduğu vurgulanmak istenmişti. Sadece bu kitap değildi ilgimi çeken başka bir biyografi yazısında Kürt lider Emin Ali Bedirhan Bey’in eşinin de Çerkez olduğu vurgulanmıştı. Bu vurgulamalarda bir ısrar vardı. Kürt-Çerkez, iki ayrı halkın, tarihin hangi döneminde başlamıştı birlikteliği, oysa anayurtları birbirlerine uzak apayrı halktırlar.

Bu konuda bir şeyler yazmamak eksiklik olacaktı. Bir şeyleri ortaya çıkarmak her iki halkın ebedi dostluğuna katkı sunmak için bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum. İçerisinde birçok eksiklik mutlaka vardır. Mutlaka bundan çok daha iyisi yazılabilecektir, bu mütevazi çalışma her iki halkın birlikteliğine katkı olması dileğiyle.

Sınırlı ve imkânsızlıklar içerisinde yazmaya çalıştığım bu konu kapsamlı araştırma konusu olabilir. Umarım Kürt - Çerkez ilişkileri üzerine önümüzdeki zamanlarda çok daha geniş yazılar yayımlanabilir ve bu konu ilgi çekici bir hale gelir.

KÜRT-ÇERKEZ İLİŞKİLERİ

Kuşkusuz tarihçiler, araştırmacılar bu konuyu gün yüzüne çıkarmak için titiz bir çalışma yapması gerekir. Bugüne kadar Kürtler-Ermeniler, Kürtler-Türkler, Kürtler-Farslar, Kürtler-Araplar Ortadoğu’da ve Mezopotamya da yaşamış halkların birbiri ile ilişkileri üzerine kitaplar, makaleler yayınlanmıştır. Bu tarz çalışmalar giderek de artmaktadır, bu durum şüphesiz olumludur. Fakat Kafkas kökenli bir halk olup Kürt yurdunda iskân etmiş Çerkez halkı ile ilgili araştırmalar bu halkın Kürtlerle ilişkileri üzerine çalışmalar ve yazılar neredeyse yok denilebilecek kadardır.

Ben konumum ve imkânlarım itibariyle yeterli bilgilere ulaşamadım, bu konu bakir kalmış ciddi, titiz çalışmalarla kapsamlı kaleme alınmayı bekliyor. Mütevazi kaynaklarla sınırlı bir çalışma ortaya koymaya çalışıyorum. Kimi kitaplarda geçen birkaç sözcük dışında bir bulguya erişemedim. Erişebildiğim birkaç sözcük içinde bulunduğu devrin koşulları göz önünde bulundurup izah etmeye çalışacağım.

Çerkez Halkı 

Kafkas kökenli olan bu kadim halk anayurtlarından birçok defa göç etmek zorunda bırakılmış, göçertme ve katliamlara maruz kalmıştır. Gerek kıtlık gerekse sürgünler ve savaşlar sonucu dünyanın her yerine dağılmaya başlamıştır.

Biz konumuz itibariyle Kürt yurduna gelen, Çerkezlerin deyimi ile “ Kurd Çiko ya” gelen Çerkezlerin izini ve Kürtlerle ilişkilerini inceliyoruz. Dünyanın her yerine dağılmaya başlamış bu toplum gittikleri her yerde barışçıl, uyum içinde yaşamışlardır, öyle ki adalet ve insaflılıkta ün salmışlardır.

Günümüzde Karaçay-Çerkezya özerk bölgesi 1993’te hazırlanmış olan Rusya Federasyonu Anayasası ile (65. Madde bkz.) Özerk Cumhuriyet olmaya başlamıştır.

Bu özerk devlet dünyanın her bölgesine dağılmış Çerkez halkının mütevazi statüsüdür.

Çerkezlerin, Kürtlerle tarihin hangi kesitinde karşılaştığı tam olarak bilinmese de bu konuda büyük bir olasılık, Çerkez halkının yoğun göçlerinden bir kısım Çerkez oymağının Kürt yurtlarına geldiği anlaşılıyor.

Doğubilimci (oryantalist) Traiter’in görüşünü Tarih araştırmaları ve Irakta üst düzey görevlerde bulunmuş olan Güney Kürdistan Kürtlerinden, Muhammed Emin Zeki Beg, Kürt tarihi ile ilgili yazmış olduğu “Kürtler ve Kürdistan Tarihi” kitabında görüşü şöyle naklediyor; Kürt nufüsunun yoğunlaştığı Kuzey Çizgisi Divriği, Erzurum, Kars veya Erivan çizgisidir. Erzurum bölgesindeki Kürtlerin bir kısmı “Türk, Çerkez, Oset” gibi Kafkas göçmenleriyle karışmış bulunmaktadır. Erzurum bölgesinde ikamet etmeye başlayan Çerkez halkına Osin, Kesk, Tesk oymaklarından As, Es oymağıdır.

Doğu bilimci Traiter’in dediği gibi Kafkaslardan gelen göçebe toplumlar arasında Çerkez oymakları da vardır. Kafkaslara açılan Kürt illeri sınırları Kars, (Ardahan sonradan il olmuş Kafkaslara açılan en yakın Kürt illerindendir.) Erzurum ve Erivan sınırları Çerkez halkı ile Kürt halkının karıştığı ilk muhtemel bölgelerdir. Kuzey Çizgisi olarak tarif edilen çizgi büyük Kürt coğrafyasının sınırları: Kars, Ardahan, Erzurum ve Erivan sınırlarına tekabül eder.

Göçebe Çerkez oymakları Kürtlerle uyum içerisinde yaşamış, aralarında ki ilişkiler geliştikçe zaman zaman birlikte yerel savaşlara ittifak olarak girmişlerdir. Çerkez oymakları ve Kürt aşiretleri arasında yapılan yazılı bir anlaşma belgesine ulaşmamış olsak da aralarında bir uyum olduğu gerçeğini gizlenemez. Çerkezlerin göçebe olması, Kürtlerde yazıdan çok söze değer verilmesi böyle bir metne ulaşmamızı imkânsız kılıyor. Bu iki halkın ortak zamanlı Ermenilerle çatıştığı birçok tarihi belgede yazılıdır, öyle ki uluslararası dillendirilecek boyutlara ulaştığı dahi görülür.

1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında Osmanlılar binlerce Kürt aşiret mensubunu silahlandırıp Rusya’ya karşı kışkırtmıştır. Rus saldırılarını büyük bir direnişle püskürtmeye çalışan düzensiz Kürt birlikleri, ağır darbeler vurmuş olmasına rağmen modern silah tekniği ve üstün askeri güç ile Rusların galibiyeti ile sonuçlanmıştır.

Osmanlı adına savaşan Kürt aşiretleri Osmanlının yenilgiyi kabul etmesiyle İran içlerine doğru hareket etmiş İran Kürtleriyle birlik olmaya çalışmıştır. Osmanlı Devletinin 1878 yenilgisiyle Berlin Antlaşması imzalanmış bu antlaşma Avrupalı devletlerin Kürt bölgelerine müdahaleyi öngörüyordu.

Berlin Antlaşması 61. Maddesi şöyledir:

“Bab-ı Ali, Ermenileri yaşadığı eyaletlerde yerel ihtiyaçların doğurduğu iyileştirme ve reformları derhal hayata geçirmeyi Çerkez ve Kürtlere karşı Ermenilerin güvenliğini kabul eder.”

Kürt ve Çerkezlerin Ermenilere saldırdığını beyan edip anlaşma maddesinde açıkça dillendirmek gösteriyor ki Kürt Aşiretleri ve Çerkez Oymakları ortak hareket halindedir. Aynı dini inançlara sahip olan bu iki toplum “ümmetçilikte” birleşmiş olmaları muhtemeldir.

Rusların, Ermenileri, Süryanileri desteklediği düşünüldüğünde böylesi bir birliktelik mümkün görünüyor. Osmanlı Devletinin gayri Müslümlere uyguladığı politikalar düşünüldüğünde bu tarz saldırılar Osmanlı Devletinin kışkırtması ve böylece “ümmet” anlayışını uyguladığı açıktır, şüphesiz Çerkez ve Kürt aşiretleri bu saldırılara kendileri karar vermemiştir.

Şu hususu belirtmekte yarar var tüm Çerkez ve Kürt Aşiretlerinin saldırılara giriştiğini söyleyemeyiz her toplumda olduğu gibi merkezi iktidarların arzularına alet olan ve ona hizmet eden işbirlikçi aşiretler bu saldırılara katılmıştır. Bu saldırılar aşiret, boy, ulus adına değil daha fazla zenginleşme adına yapılmıştır. Merkezi gücün kışkırtması ile kırım, kıyım devlet eliyle yapılmaya başlanıyordu, nihayetinde çeşitli gerekçeler uydurulup bölgede yaşayan toplumlar birbirine düşman hale getirilmeye çalışıldı.

Dostane Kürt-Çerkez ilişkileri, Kürt Edebiyatına ve Kürt müziğine yansımış buralarda Kürt ve Çerkez ilişkileri sık sık ifade edilmiştir.

Modern Kürt Edebiyatının temel taşlarından biri kabul edilen Sîya Evînê romanına Kürt-Çerkez ilişkisi gözüyle ele alalım.

(ayakta duran Memduh Selim Bey)

SÎYA EVÎNÊ

Kürt Edebiyatında modern romanın yaratıcısı olarak kabul ediliyor Mehmed Uzun. Yazdıklarını tarihle harmanlamış, anlatımı ile dünya standartlarında kitaplar ortaya çıkartmıştır. Onlarca dile çevrilmiş olan eserlerinden en çok dikkat çeken “Sîya Evînê” romanı; Kürt aydını Vanlı Memduh Selim Bey’in hayatından esinlenerek yazılmıştır. Ana karakter Memduh Selim Bey etrafında gelişen olaylar akıcı bir dille aktarılmış ülkesi ve aşkı arasında kalan her ikisini de kaybedişin öyküsü.

 Sîya Evînê romanında geçen şu bölümü olduğu gibi aktararak romanda Kürt - Çerkez ilişkisine bakalım.

“Memduh Selim Bey, Yaşar Hanım nişanlının çok güzel olduğunu duymuş. Yalnız bir şey dikkatimi çekiyor niçin Kürt aydınları hep Çerkez kızlarıyla evleniyor."

Bu sözler Ağrı Dağı isyanının büyük komutanı İhsan Nuri Paşa’ya ait, Yaşar Hanım İhsan Nuri Paşa’nın eşi, 1930 yılında Kürtler, Türkiye’de kurulmuş olan tekçi rejime karşı çeşitli örgütlenmelere gitti. İhsan Nuri Paşa, Ağrı Dağında Kürt hükümetinin kurulduğunu ve artık bağımsız yaşamak istediklerini ilan etti. Yine bu dönemlerde birçok Kürt liderinin sürgün yeri olan Suriye’de Lübnan’da Kürt partileri birleşerek 5 Ekim 1927 yılında “Xoybun” Cemiyetini ilan etti. İlk başkanı da Celadet Bedirhan Bey oldu.

Ağrı isyanı Xoybûn’nün de desteğini alıyordu, Memduh Selim Bey Xoybûn kurucularından, savaşın artmasıyla birlikte diplomatik görüşmeler için Ağrı Dağına gitmek zorunda kalır.

“Sîya Evînê” romanı bu gidişi ve Memduh Selim Bey’i o sürecini yalın bir dille aktarıyor.

Memduh Selim Bey Ağrı Dağında kaldığı sürede zaman zaman geride bıraktığı nişanlısı, Çerkez dostunun kızı olan Feriha’yı anmış özlemi ve güzelliğini anlatmıştır. Yazar Mehmet Uzun romanda kahramanın, Çerkez kızı Feriha’yı ve Çerkez kadınlarının kişiliğinde korunan Çerkez ulusunun değerlerini öğrenmeye ve bunun hakkında araştırma yaptığını da yazıyor.

Roman kahramanı Memduh Selim Bey’in İhsan Nuri Paşa’ya verdiği cevap ve sonrasıyla devam edelim, Sîya Evînê kitabından olduğu gibi alıntılamayı konunun anlaşılması için daha doğru olacağını düşünüyorum.

“-Hayır mirim bilmiyorum.”

Doğru, niçin bir Çerkez kızıyla?

“Bununla birlikte şimdi yaşanan bazı şeyler aklına geliyor.

Mesela o kitap... Yıl 1914. Dünya Savaşının ilk günleri İstanbul da kitapçıları dolaşıyor. Beyoğlu’nda bir kitapçı da “ Osmanlı Alem-i içtimayiyesinde Çerkez Kadınları” kitabını görüyor. Kitap 63 syf. Mehmed Fitkeri Şuenu tarafından yazılmış. Küçük bir ulusun kadınları hakkında küçük fakat dikkat çekici bir kitap ancak Memduh Selim Bey’in kitabı alacak parası yok. Çaresizlik, çaresizce kitabı çalıyor.

 

Kitapçık: Bir Çerkez yazarının seslenişi. Çerkez kadınlarının kara bahtına yapılan bir sitem. Nitelikleri, özellikleri, kadınların kişiliğinde korunmak istenen Çerkez değerleri.“ Bu bir hazan-ı milliyedir... Yazar şöyle sesleniyor” Bu bir ulus sesleniştir.”

-“İhsan Bey Mirim, ezilenlerin yürekleri çabuk tanışır tez buluşurlar. Niçin bu da Kürt ve Çerkezlerin evliliklerini bir gerekçesi olmasın?”

Romanda geçen diyaloglar Kürt-Çerkez ilişkisinin tesadüfi değil yaşanılan acıların ve acı ortaklığında birleşildiği görülüyor. Özellikle Birinci Dünya savaşı sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni rejiminin Türk ulusu dışında tüm ulusları inkarı Çerkez toplumuna yeni bir göç başlatmıştır. Yaşadığı sürgünlerle yok olmaya başlayan bu toplumun yolu Halep, Şam, Antakya’da (o dönem Suriye toprağı, Fransızlar hakim) yeniden Kürtlerle kesişir, bugün hala Batı Kürdistan (Rojava) Kürt şehirleri Çerkez ulusunun Ortadoğu’ da en özgür olduğu topraklardır, yerel yönetimlere katılır, dilini ve kültürünü yaşatabiliyor. Kuzey Suriye Federasyonu Yerel Yönetimler ve Rojava Toplumsal Sözleşmesine bakabilirsiniz..

Sîya Evînê romanına tekrar dönecek olursak romanda geçen Çerkez karakteri ve nerelerde geçtiğine dair dizini şu şekildedir;

Feriha: Vanlı Memduh Selim’in nişanlısı, daha sonra Ürdünlü bir petrol zenginiyle evlenir.   Sayfa:54,61,65,67,68,100,115,121,122,139,144,147,155,156,163,167,220,221,  223,224,232,234,235,238,240,242,245,246,251,253,254,261,263,264,268,272,273,274,275.

Ceylan: Memduh Selim Feriha’ya Ceylanım diye seslenmekte, sık sık Ceylan diye anımsamaktadır. (Feriha ve Ceylan bazı sayfalarda birlikte geçmektedir, bunun için dizinimizde sadece ceylan adının geçtiği sayfaları belirtiyoruz.)

Sayfa:59,60,62,65,88,90,102,113,114,116,117,127,128,129,136,137,138,140,141,142,143,145,154,157,162,173,187,188,197,201,218,269

Vildan Hanım: Memduh Selim Bey’in yaşlılığında evlendiği Çerkez kadın, ömrünün son zamanlarında Vildan Hanım vardır.

Sayfa: 18,19,21,271,272,273,281,284,285,286,288,290

Çiçekçi kız: Memduh Selim Bey’in İstanbul Galata da (küçük kız) karşılaştığı, paltosunu verdiği küçük kız.

Sayfa: 31,197

Çerkez: Bu kavramın ayrıca dizini şöyledir.      

Sayfa:12,25,32,51,52,62,65,84,99,119,120,128,147,161,165,166,197,218,220,235,251,269,272,289

Romanın neredeyse her sayfasına yansımış olan Kürt ve Çerkez motifinin daha açık görülmesi için kitabın dizinini vermeyi faydalı gördüm. Batı dillerinin tamamına çevrilmiş olan bu roman maalesef henüz Çerkez diline çevrilmemiş olması üzücü bir durumdur.

SONUÇ

              Kürt-Çerkez ulusunun ilk karşılaştığı günlerden bugünlere, ezilenlerin yüreklerinde sürgün acıları her iki halkın acı ortaklığı da olduğu aşikârdır. Bu inceleme ile iki ulusun kesiştiği zamanları ve romanda buluşmalarını incelemeye çalıştık.

Tarihi bilgileri bolca işleyen yazar Mehmet Uzun’un “Sîya Evînê” romanı bu iki ulusun ortak romanı olarak görüyorum. Tarihi iktidarların yazdığı düşünüldüğünde, Çerkez ulusuna yer verilmediği görülmektedir. Egemen tarih anlayışı, hakim rejimin denetiminde tarih yazımı yapmış ya “Çerkez hain” denilip, hain demiştir, ya zararlı cemiyet denilip düşman belletmiştir. Tekçi rejimin tarih yazımı, anlatımı küçük bir ulus olan Çerkez ulusuna dilini dahi unutturabilmiş, ulusal seslenişi hala hazan-ı milliyedir.

İncelememizin amacı Kürt-Çerkez halkının ilişkileri hakkındaki yapılmamışlara eleştiridir. İncelememiz sınırlı imkânlarla yazılmaya çalışıldı, şüphesiz çok daha ayrıntılı çalışma yapılmalıdır. Bu konunun ilgi çekici bir konu olması, yakın tarihin gün yüzüne çıkmamış belgeleri tekçi rejimin dışında yazılmaya başladığında inanıyorum ki birçok yazım yaratılmış olacaktır.

Şimdi sıra bu konuda çalışma yapılabilecek cesur araştırmacılardadır.


[1] Emin Ali Bedirhan Bey’in eşi “Semiha Hanım” Çerkezdir. Celadet ve Kâmuran Bedirhan Bey’in annesidir. Bu aile Kürtlerde özel bir öneme sahiptir. Kürt rönesansının önemli şahsiyetleridir.

[2] Kurd Çiko: Çerkezce de Kürtlerin  Yurdu anlamına gelir.

[3]  1991 yılında SSCB dağıldı Rusya Federasyonu oluştu, bunun üzerine 1993 yılında yeni bir Anayasa ilan edildi, Karaçay-Çerkezya özerk bölgesi böyle kurulmuş oldu ve hala statüsü böyle devam etmektedır.

[4] A.g.e. Nûbihar yayınları tarafından Türkçeye çevrilmiştir, Arapça çevirisine yapılan eklerde, orijinalliği bozmadan başarıyla  çevrilmiştir. Dördüncü basım İst. 2012

[5] Kürt milliyetçiliği Tarihi, Wadie  jwaideh. Iletişim  Yayınları ,  Türkçe baskı. Ist  2014, syf. 200

[6] “Sîya Evînê” Yitik Bir Aşkın Gölgesinde adıyla Türkçeye Muhsin Kızılkaya tarafından çevrilmiştir.

[7] A.g.e. İthaki Yayınları 19. Baskı syf. 196-1997 Türkçe Baskı (alıntı)

[8] a.g.e syf 197 Türkçe Baskı

[9] a.g.e syf  197 Türkçe Baskı