"Kendimi yalnız bırakmamak için bütün gece aynanın karşısında oturdum" diyecek kadar yalnız bir adam

İnsan ölmek için gelir dünyaya diyerek

1950 Steraga Ödülü'nü kazanmış, İtalyan yazar, şair,

( Casere Pavese)

1935-1950 yıllarında yaşayan ve kendi çağında bulunan savaşı sırasında, kendi günlüklerini kaleme aldığı o yılların başında sürekli derin yaralar oluştuğu ve depresif duygulara bürünen yazar, bu duygusal boşlukta ustaca kaleme aldığı 

"Yaşama Uğraşı" kitabı

bir baş yapıt olarak karşımıza çıkıyor.

Bu eserinde edebi üslubu okuyucuya içsel bir yolculuğa çıkarırken insanın varoluşsal karmaşıklığına dokunuyor.

Şiirlerindeki temalar ise daha çok ölüm kokan

ve bir an hayattan kopuk bir insanı sorgular gibi...

Her hecesinde kendi çağın kan kokusunu anlatırcasına yalnız bir adam.

Casere Pavese

''Ölüm gelecek ve bana senin gözlerinle bakacak-

eski bir vicdan azabı

yahut saçma bir günah gibi

sabahtan akşama dek

uykusuz, donuk, bizi izleyen ölüm.

Gözlerin dilsiz bir çığlık,

boş bir söz olacak, beyhude bir sessizlik.

Bu yüzdendir her sabah

kendi gözlerini görmen yalnız

aynaya bakındığında ve o gün, ah,

değerli umut, biz de öğreneceğiz

hayat ve hiç olduğunu senin.

Ölümün bir bakışı vardır hepimiz için."

Hayatı anlamaya  çalışan  dizelerinde umutsuzluk, yalnızlık,  bunalıma girmiş temaları fazlaca hissettirdiği  ve bize bu denli önemli olduğunu vurgulayarak bunca umutsuzluk, bunalım ve yalnızlığın içinde büyük başarılar elde etmiş Pavese, ülkesin de en büyük edebiyatçılar arasına girmeyi başarmıştır.

"Ölüm gelecek ve bana senin gözlerinle bakacak.

Bu, bitirmeye benzeyecek bir günahı,

aynada yeniden beliren bir ölü yüzü

görmeye benzeyecek,

dinlemeye benzeyecek suskun bir dudağı,

Dilsiz düşeceğiz ortasına burgacın."

Hayatın her anında kafasında int*har fikri olan ve bunu eyleme dökmesi için epey zamanın geçtiği...

Nitekim  hayatının her anında sayıkladığı sona yaklaştığında  şu sözler dilinden düşüyordu;

"Şimdi, kendime göre, girdabın içine girdim: güçsüzlüğümü seyrediyor, onu  hissediyorum, beni ezen siyasal sorumluluğu yükleniyorum. Bunun bir tek çözümü var: int*har."

 Derin düşünceler ve içsel girdaplardan sonra bir otel odasında yaşamına son veren yazar,

çoğu günlüklerini ortadan yok ederek hayatına son vermiştir.  Bu yok oluştan bir ders çıkardığımız  hayatı öğretmeye gayret edip bizi Pavese den mahrum bırakmayan yazar, Tezer Özlü yıllar sonra intiharın gerçekleştiği otele giderek o anı gözlerinde canlandırıp bu melankolik hayatın etkisinde kalmıştır.

Hâsılı;

Şairin hayatını okurken onun yaşamı, şiir yazımı, eserleri, aşk, kadınlar, Tanrı, din, inanç, kader, ölüm, intihar, çocuklar gibi birçok konudaki düşüncelerine, hayal kırıklıklarına, yaşama çabalarına, eşlik ettim. Derin anlamlar içeren bu hayat hikayesinde bir çok nedene bağlı sonucuna varılmıştır. Haliyle bize bu konuda insanlığın içindeki fırtınaları görebilmeyi her insanın birey ve ahlaki değerler ile iletişim kurabilmek, karşımızdaki kişinin hangi ruh hallerine büründüğünü görebilmeyi umut eden ve kendi savaşında cephelere ayrılan aile kavramı,  sosyal çevre,  mutluluğun bedeninde bir şeylere yaramadığı kanısına varmak, belki de şairi bu ruh hallerine büründürmüştür.

Oysaki Pavese’nin kendi çağındaki bireylerin ruh halini anlamak çok zor olmadığını düşünüyorum. Neden? Nasıl? Sorularına cevap arayan  kendi çağımızda ki

(Casere Paveseleri) farkındalık oluşması için bilinçlenme adına bu umuda sığınıyorum.

Yaşatmak yaşamak kadar güzeldir.

.