Bir zaman sonrası bir şeyleri karalamak adına ve bu denli sihirli kelimeler arasında kendimi bulmak sanırım benim için en etkili durum olmuştu.

Bazı zamanlarda derin düşüncelere dalıp, bazı zamanlarda ise bu derin düşüncelerin çaresizliğine ve hastalık durumuna düşürerek   ‘sosyopat” durumuna bağımlı kalırız.

Her gece bir avuç dert ile yatar; kocaman umutlarla güne başlarız.

Güneşin ilk ışıklarından bize ulaşan evren, tekrar tekrar bize bir umut vadederek bizi hayatta tutmak ister.

Bu yüzden bütün kötü seçimler bir kere ile başlamadı mı?

Tıpkı mutluluk damarlarımızda gezinirken bir müddet ve geçici olduğunu düşündüğümüz gibi...

Nedense mutluluk görebilmek ile alakalı olduğunu savunanlardanım.

Belki de mutluluk kavramı bedenimizde etkili olduğu için her şeye sahip olduğunu fısıldar. Oysa ruhumuz eksik olandan yoksun ve çaresiz olması acı bir gerçek. Peki, ruha üfleyen aşk diye adlandırdığımız bu kelime anlamı, yakıcı ve derin duygu hissiyatı çoğu zaman bizi güzel şeylerden mahrum bırakmıştır.

Oysa ki bizi biz yapan seçimlerimiz değil midir?

Hayatımıza giren insanlar, işimiz, arkadaşlarımız,  hepsi bir seçimden doğan pişmanlıklar sillesi...

İnsan insanın ilacıyken sonrasında ilacı olduğun her şeyin iyileştiğinde bu ilaca ihtiyaç duymaması  derin bir yaraya ve olgunluk evresine merhaba diyecektir. Bu sancılı seçimler sonrası kartalın gözünü açması az da olsa çok şey kaybetmediğinin kanıtıdır.

Bununla beraber tüm güzel huylar prensiplerimize bağlı olan ve kendimize saygı göstermemizi sağlayan karakter vizyonu oluşması bizi daima değerli kılacaktır.

Yılar önce bu gibi seçimlerin derin dizelerini (Ahmet Gazali) tarafından  yazılmıştır.

‘’Senin gönlün daima meshur ve musahhardır, Mazursun…

Sen gamın ne olduğunu hiç bilmedin, Mazursun.

Ben sensiz bin gece kan yuttum,

Sen bir gece sensiz kalmadın,

Mazursun.”

Şair, yıllar önce yazdığı şiirinde tüm bu konuyla alakalı bizi bir hayli düşündürmüştür.

Satırlarında bu büyülü tutkuyu, sihirli ve bir müddet bedende mutluluk kavramı oluşturan insan seçimlerinin ne denli önemli olduğunu aşkta, arkadaşlıkta, işte, vs. olan hayat hikayelerinde bunu derin bir şekilde bize yansıtmıştır.

İşte bu büyülü tutkunun bedenimizde hakimiyet oluşturması, tuhaf ve anlaşılamayan durumlara sokmuştur. Zaman geçtikçe bazı şeylerin anlaşılır olduğu bu yüzdendir ki büyüklerimizin önümüze bakmak için zaman kavramının altını çizmiştir.

 Zaman her şeyin ilacı değil miydi? 

Bazı kötü biten mutlu hikayelerin sonu yazılmamıştır.

Sürekli bir son ile kendimizi bulmaya çalışırız.

Sonumuz olan davranışların belki de yaptığımız işlerin tutkuyla yapmadığımız ama bir gelecekmiş gibi içimizde yetindiğimiz her seçim, bir gün kendimizle yüzleşmek adına sıkça karşımıza çıkar. Ayna ile barışık olmadığımız zamanlarda hayatla yoğrulur duruma geldiğimiz her noktada pişmanlıklarımız ve kaygılarımız sürekli tokat gibi yüzümüze çarpar.

Bu günlerde geçer deyip kendimizi avuttuğumuz her olay örgüsü bizim gerçek kişiliğimizi ortaya çıkarmaz.

Nitekim tüm var olan durumların ağır ve ders niteliğinde olması ama buna iflah olmayan bir duyguyla tekrar yaşamak, yaşatmak sizce de delilik değil midir?

Hâsılı;

(Ahmet Gazali’nin) şu tarifi tüm konumuzu özetler durumunda:

''Ayn, Şın ve Kaf'' sözcüklerden oluşan bu terimler

Bizi biz yapan seçimlerimizi apaçık ortaya çıkarmıştır.

Ayn: (Görmek)  kendindeki güzellikleri görmek ve bu güzel olanın yansımasına aşık olmak.

Şın: (sarhoş olmak) güzelliklerle sarhoş olmak.

İyi/kötü güzel/çirkin olmadan sarhoşça güzele sahip olmak ve fedakarlıklar yapmak.

Artık karşındaki aynan apaçık ve berrak bir şekilde senin yansıman olmuştur. Asıl gerçek benliğin daha önce de aradığın yansımaya kavuşmuş aşkın en gizli hallerini yaşarsın.

“Kaf olursun kün olursun artık onunla birlikte doğarsın.”

Gazalinin bu terimleri, kendi seçimlerinizde nasıl kulana bileceğiniz adına insanlığa üç  kelime ile yazmıştır. Sizin de kendi seçimlerinizin bir vizyon haline gelmesini istiyorsanız, bu sihirli üç kelimeye kulak kabarmanız gerekir. Kendi mutluluk seçimlerinizi gözden geçirmeyi ve tekrar/tekrar hatalar zinciri oluşturmamanız için size rehber niteliğinde olan bu hikayeden kendinize ait bir pay çıkarmanız dileğiyle. Mutlu yarınlara.

En masum Mutluluk annemin çeyiz sandığında saklı.