Türkiye’de siyaset kulisler üzerinden ve salvolar atarak ısınmaya başladı.

Son Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin henüz ensemizdeki nefesi soğumadan, önümüzdeki Mart’ta gerçekleşecek yerel yönetim seçimleri için yeni fitiller ateşlendi.

Siyaset sahnesi kalabalıklaşıyor; gelenler-gidenler, gelecekler-gidecekler partili ve partisiz olmak Üzere birçok aktör bu sahnede görünmek için ısınma turları yaparken, bazıları da denge kuramayıp henüz başta yuvarlanıyorlar.

Özcesi;

Türkiye’de siyaset bir el-ayak, kafa-kol kırmak oyunu haline gelmiş durumdadır. Belki de siyasal sistem ve siyasal kültür açısından en can alıcı nokta da budur; Siyasal sistemin a-politik bir sisteme dönüşmüş olması.

Siyasal sistemin, hukuk sistemini de siyasal iktidar kavgasına dâhil etme arzusu, toplumsal yönetim mekanizmalarını ve alışkanlıklarını olumsuz ve ciddi bir seviyede etkilemiş olduğu gözlenmektedir. Politikanın A-Politikleşmesi siyasal sistemin toplumu, kurumları ve özgürlükleri koruyup geliştiremediği hususunda derin bir kuşku-güven krizinin eşiğine getirmiştir.

 Toplum, siyasal sistem merkezli yaşanan ve Hukuk, güvenlik ve ekonomi alanlarında da sıklıkla karşılaşılan olay ve olguların oluşturduğu atmosferden ötürü siyasete olan ilgisini ya radikal (anlamsız) bir koruyuculuk ya da radikal (anlamsız) bir reddiye refleksiyle göstermeye çalışmaktadır.

Toplumsal bölünmüşlüğün ve basta siyaset kurumlarına olan güvensizliğin ve ilgisizliğin bu minvalde derinleştiğini söylemek mümkündür.

Yukarıda açıklamaya çalıştığım hususların Diyarbakır’daki yansımalarına ve seyrine ilişkin bir şeyler söylemek te çok farklı olamayacağı düşüncesindeyim:

Söyle ki;

Diyarbakır kadim bir kent olarak uzak ve yakın siyasal tarihte önemli bir rol sahibi olmuştur ve hala da öyledir.

Diyarbakır siyasal rolü ile her hangi bir kentten daha fazla bir anlam ve işleve sahiptir.

Türkiye’nin ve bölgesinin siyasal tarihi incelendiğinde kolaylıkla görülecektir ki; Diyarbakırin siyasal değişim, dönüşüm ve yapılanma süreçleri üzerinde belirleyici etkileri olmuştur. Bu etkileyici rol elbette ki Diyarbakırin etnik yapısı ve siyasal rejimin bu etnik yapının tarihsel ve güncel konumuyla ilgili olarak öngördüğü, oluşturduğu ideolojik, politik, kültürel ve hukuk anlayışı ve bu anlayışa yapılan itirazlar silsilesi ile yadsınamaz bir düzeyde ilişkilidir.

Bu bağlamda ele alınırsa, siyasal sistemin bir aparatı olarak secim (Mart, yerel yönetim secimi) Diyarbakır’da bir bütün olarak ne tür etkilemelere ve etkilenmelere açık bir şekilde gerçekleşecektir sorusu kolaylıkla insanın aklına geliyor; zira Diyarbakır’da secim sonuçlarının siyasal egemenlik tarafından çoğu zaman meşru görülemeyebileceğine dair sonuçlar ve vakalar da henüz güncel bir kaygı konusudur.

Diyarbakır belediyelerinin (ki başka belediyeler de bilinmektedir)Kayyım atanarak yönetildiği ve bu politikanın kalıcılaştırılması niyetlerinin artık bir sır olamayabileceğinin konuşulduğu, tartışıldığı bir etki ortamında, Diyarbakır’daki bir yerel yöneticiler seçiminden ne beklenebilir ki!?

Açık söylemek gerekirse çok şey beklemek gerekiyor, çünkü toplumun, hem kentlilerin kısıtlı koşullarda ve sistemli engellemeler olasılıklarına rağmen bile kentlerini, kendilerini yönetme arzularının bilinçli bir talep olduğu hususunda kararlı olduklarını göstermeleri ve amaçlarını gerçekleştirmeleri gerekmektedir.

Bu çok ciddi bir siyasal sorumluluk olarak tarihe de yazılmaktadır, zira barışçıl uygar yasam ve özgürlükler için mücadele deneyimleri ve sonuçları böyle kazanılmaktadır.

Diyarbakır’da siyasal mücadele, siyasal aktiviteler içinde olmak elbette ki kolayca ayırt edilebilecek kadar karmaşık ve zordur ancak bu somut durumun bile kentimizi, kendimizi yönetmek için alabileceğimiz sorumluluklardan kaçınmamıza sebep olmamalıdır.

Her yerde olacağı gibi Diyarbakır’da farklı düşünce ve sosyal kesimlerden grup ve kişiler kenti yönetme iddiasıyla toplumun önüne çıkacak, çıkarılacak ve bu iddialarını ve kendilerini gerçekleştirme fırsatının kendilerine verilmesini talep edecekler ki bu saygın bir çabadır, meşrudur.

 Ancak başta siyasal ve iktisadi her türlü yozlaşmanın yaşandığı, bencilliğin, yolsuzluğun, sosyal bozulmaların yaygın hal aldığı toplumumuzda, bu dağınıklığı durduracak, toplumun tümsel menfaatlerini her koşulda koruyacak ve geliştirecek mizaç ve karakterde iddia sahipleri (adaylar ve düşünceler) anlaşılmalı ve desteklenmelidirler.

Elbette ki söz konusu ettiğimiz çarpıcı ve yıkıcı toplumsal dağınıklığın ana kaynağı olan siyasal sistemin her türlü politikalarını ve uygulamalarını, kendi bireysel çıkarları ve statüleri için bir hayat alanına dönüştürmüş birçok kişi de, bu süreçte birçok dalaşma, ajite ve propaganda unsurlarıyla sahnede yerlerini alacak, toplumun duygu, düşünce ve hatta çaresizliklerini seslendirmeye çalışacaklardır. Ancak bu her zaman olduğu gibi, tekrar bir sömürü mekanizması olarak söylem bulacak; Gerçekte ise sistemle kurdukları kendi kişisel ticari ve siyasi konumları olarak kalacaktır

Diyarbakır somutunda ise bu tür kişi ve kesimlerin yerel yönetim seçimlerinde bir ihtimal olmasa da, her hangi bir şekilde başarılı olmaları, yeni tarz bir kayyum sisteminin başarılı olduğu anlamına gelecek ve kent yaşamının özgün yapısının korunması belirgin bir şekilde zayıflayacaktır.