Birkaç gün önce 2024’e girdiğimiz söylendi. Şimdi biz 21. yüzyıldayız öyle mi? Bunca yoksulluk, yoksunluk, yasaklar ve sorunlarla boğuştuğumuz ve gelecek kaygısı yaşadığımız bu coğrafyada; sanayisini kurmuş, insanlarını yaşatmayı amaçlayan toplumlarla aynı çağı yaşadığımıza, hiç kimse beni inandıramaz! Her alanda yerlerde sürünüyoruz. Bileşik kaplar örneği her bakımdan dibe çekiliyoruz! Dur duraksız bir aşağı gidiş var! Standartlar çok düştü! İrtifa kaybediyoruz! Sıkı durmalıyız! Enver Gökçe diyor ya: “Dayan dizlerim dayan!”  Başka yolu yok! Sihirli bir değnek bile elimizde olsa inanın, bugünden yarına değişecek bir durumda değiliz. Hani ben de zihniyetin değişmesi gerekir diyeceğim de zihniyet, zaten değişmiş ve uygar dünyanın tersine hızla…

“TÜBİTAK birincilik ödülü sahibi üniversiteli F. B., 2 öğrenci ile kaldığı Koç Üniversitesi yurdunda Kürt ve Alevi olduğu için ırkçı saldırıya uğradı. F. B.’nin, kendileri ile kaldığı odadan ayrılmasını isteyen Hasan Ege K., bu kişiyi önce kemerle dövdü. Kızgın ütüyü F. B.’nin yüzüne yapıştırmaya çalışan Hasan Ege K.’nin yönlendirmesi ile Arda D. de oda arkadaşlarının yüzünü ve karnını kesici aletle kesti. Soruşturma başlatıldı.”

“Öte yandan savcılık soruşturma dosyasına, 5 ayrı ses kaydının çözümü girdi. Kendisini odadan atmaya çalışan Hasan Ege K.’nin, F. B.’ye yönelik “Türkiye’nin, belli bir noktadan sonraki doğusu olduğu gibi ateşe verilse…” diyor. K., F. B.’nin etnik kimliği için “Alt ırksınız. İtlaf edilmeniz lazım. Köle olduğunuzu kabullenmelisiniz. İtaat etmek zorundasınız. Seni bu odadan istemiyoruz. Buradan gitmezsen seni öldürürüz” ifadelerini kullanıyor. “Türkiye’nin bir noktadan sonra doğusunun olduğu gibi ateşe verilmesi gerektiği, Kürtlerin alt sınıf/köle olduklarını kabul etmeleri gerektiği, Kürt olmalarının değil kendinin Türklerle eşit görmelerinin suç olduğu, müvekkilin Kürt olduğu yetmezmiş gibi bir de Alevi olduğu, bunları seçemese de intihar etmeyi seçebileceği” vs.  

Avukat Alper Sarıca’nın paylaşımı şöyle;

“Bu ülkedeki samimiyetsizlikten, ikiyüzlülükten bıktım, usandım. Eğer medyaya yansımayacaksa kimsenin hak, hukuk, adalet derdi falan yok. Medyaya yansıyan en basit olaylarda küçük su sinekleri bile tutuklanırken yansımayan olaylardaki ejderhalar dışarıda kol geziyor. En büyük trajedilere şahit olanlar da ölü taklidi yapıyorlar”  EVRENSEL GAZETESİ

Saldırıya uğrayan öğrenci, daha önce ses kayıtlarıyla okul yönetime şikâyette bulunmuş. Okul yönetiminin de ihmali var! Üstelik bu ırkçı saldırgan, aynı zamanda da kitaplı ve ödüllü bir şair!  Faşizm ve şiir! Yozlaşma ve çürüme, koyulaşıyor! 

Öncelikle otoriter toplumsal yapımız ve tek ırk, tek dil, tek mezhep zorlaması; şiddete ve kötülüğe bir çağrıdır! Ne yazık ki yaşananlar, münferit bir olay olmaktan çıkmış! İşte, bir toplum için bu, alarm çanlarıdır!

Einstein; bir önyargıyı yok etmek, bir atomu parçalamaktan zordur, demiş. Atom paramparça oldu, biz daha da önyargılarla taşlaşmış bir toplum olarak yaşıyoruz. Birkaç gün önce Amedspor’un doktoru bana dışarıda yaşadıklarından bir iki anı anlatmıştı. Resmen yüreğime hançer saplanmıştı. Batı’da, adı önemli değil, bir yerde maçtalar. Irkçı sloganlar havada uçuşuyor. Hakem, maçın bittiğini haber veren düdüğü çalar çalmaz, seyircilerden bir kısmı sahaya giriyor ve küfürlerle bunları vurmaya geliyorlar. Doktor Hakan diyor, biz polislerin korumasında içeri girmek için koşarken, bir baktım ki bize ana avrat küfreden kilolu adam yere yığıldı ve kıvranmaya başladı. Ben bir doktor olarak düşüş şeklinden ve çırpınışından durumunun kötü olduğunu anladım. Polislere ısrarla ne olur beni o adamın yanına götürün, ben doktorum, adamın durumu kötü dedim. Polisler bize zarar gelmesin diye telaşlıydılar. Ben ısrar edince kötü bir durum olduğuna inanıp beni yere yığılan adamın yanına götürdüler. Adam, tahmin ettiğim gibi kalp krizi geçiriyordu. Masaj ve suni teneffüsle adamın kalbini çalıştırdım. Adam dirilir dirilmez tekrar küfürlerine başladı. Polisler, beni korumaya almışlardı. Hayatını kurtardığım adamın arkadaşları, ona çattılar: Senin hayatını kurtardı, sen daha da ona küfürler ediyorsun! Ben yine polislerin korumasında içeri geldim. Bir Çin atasözü: “İki kuşun kanatlarını birbirine bağlasanız, dört kanatlı oldukları halde uçamaz!” diyor. Biz toplum olarak ne yazık ki bu durumdayız!

Doktor Hakan’ın anlattıkları yüreğimi yaralamıştı. Bunları bilmiyor değildim; ama yine de içim acımıştı. Anayasadaki: ”Dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde herkes eşittir.” İlkesi uygulanabilseydi!”

“Kayıtsızlık ey, en kahredici olanı da

Kardeşçe yaşadığımız insanları bize kışkırtıyorlar

Aynı sevdanın ayrı kollarında çoğalan

Gür ırmakların birleşmesinden korkuyorlar!”

Aydın ALP

ÖNYARGI VE HAYAT / TİGRİS 22 KASIM 2018

MEMLEKETİMİZ YAS EVİMİZ / J&J ARALIK 2023

Bir yanda gen haritalarının çıkarıldığı bir dünya; öbür yanda acımasız savaşlarda insanların topluca katledildiği bir dünya ve bir de bizim çöz(e)mediğiz Kürt ve Alevi sorunumuz!

Otoriter toplumsal yapımız, ezberci eğitim, yoksulluk, cehalet ve devlet korkusu; başka bir tür yaratıyor. Evrimini tamamlayamamış, sevgisiz, hoşgörüsüz hatta kin dolu, kişiliksiz bir organizma. Yazık bu ülkeye! Dört mevsimi var; ama tek tip yaratıklar oluşturuluyor! Ve zorla mevsimsiz bir iklim! Barış ortamını yaratamaz ve demokrasiyi kurumsallaştıramazsak, sonrası ürkütücü. Umarım şairin dediği gibi olur: “Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerde!”

Sorunların çözüldüğü bir barış ortamında ve üretim seferberliğinde, ağız tadıyla yaşamak adına… Bilimle, felsefeyle, sanatla iç içe ve kahkaha sesleri eşliğinde bir hayat dileğiyle… Biliyorum, nerede o bolluk diyorsunuz. Gerçekten de nerede o bolluk? Sevgiler, saygılarımla… AYDIN ALP