Rusya-Ukrayna Savaşı başlayınca, Türkiye’de birçok kişinin en çok dert ettiği konu, bu ülkelerden önemli oranda turist geldiği, bu yıl bu gelirden mahrum kalacağımız şeklindeydi. Sesim onlara ne denli ulaştı, bilmiyorum, ilk günden bu savaşın uzun sürmeyeceğini söyledim. Avrupa’nın göbeğinde silahların patlamasına, insanların ölmesine uzun süre göz yumulamazdı.

Artık, Batı dünyasında kamuoyu diye bir şey kalmadığını, Batının tamamen bireysel çıkar ve zevkine düştüğünü, kimsenin sorunlarına duyarlılık göstermediğini düşünüyorduk. Ortadoğu’da kentler yıkılırken, binlerce insan öldürülürken kuyuya düşen bir köpek yavrusu kadar haber konusu olamıyordu.

Batı’da insani duyarlılık kalmamıştı.

Batı çürümüştü.

Batı, ayrı bir dünyada, ayrı bir iklimde yaşıyordu.

Ülkelerinde gösteri yapan çeşitli ülkelerin mültecilerine “Gidin kendi ülkenizde gösteri yapın” diye çemkiriyorlardı.

Ülkelerindeki katliamları, haksızlıkları dile getirmek için can havliyle kendini sokağa atanları, camlarını kırdılar diye tutukluyorlardı.

Zaman zaman hak da veriyorduk. Kimse huzurlarını bozmamalıydı.

Ukrayna savaşıyla Batının bir kamuoyunun olduğunu hatırladık. Kamuoyu duyarlılık bakımından ayrışmıştı. Kendi dünyalarındaki sorunlar için duyarlıydı. Kürtlere, Filistinlilere, Yemenlilere, Ugandalılara… yapılanlar umurlarında değildi.

Tepki duymuyorlardı.

Basınlarında haber de olmuyordu.

Arabuluculuktan ziyade “Arabozucu” rolü oynuyorlardı.

Kendi dünyalarındaki savaşı bitirmek için kolları sıvadılar, yoğun bir diplomasi trafiği var.

Her yerde gösteriler, kamuoyu baskısı.

Bitirecekler bu savaşı.

Hemen bitirecekler.